Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Orta öğretimdeki tarih derslerinin birinde, kocaman bir harita,
tahtanın üzerine asılır ve öğretmen, Orta Asya'dan dünyanın her bir
tarafına giden okların "Türk Göçleri" olduğunu anlatır. Cumhuriyet
kurulurken, Osmanlı döneminde olmayan "Türk ulusu"nu böylesine
bilimdışı kabullerle boşluktan yaratmaya çalışan resmi ideoloji,
öylesine başarılı olmuştur ki, bugün bu ülkede neredeyse herkes, etnik
Türk aidiyeti ile ulusal Türk aidiyetinin aynı şey olduğunu
sanmaktadır. Nitekim bu mesajı doğru algılayan Kürtler, etnik olarak
Türk olmadıkları için, Türk ve Kürt halklarından söz eder olmuşlardır.
Cumhuriyet kurulurken, sadece bir "Türk ulusu" aidiyeti değil, herkesi
kapsayan total bir din aidiyeti de kurgulanmıştır. Bu kurgusal aidiyet,
her Türk'ün aynı zamanda Sünni-Hanefi Müslüman olduğu kabulünün
çerçevesinde oluşturulacak, gayrimüslimler çeşitli bahanelerle ülkeden
atılacak, Sünni-Hanefi olmayan Müslümanlar da yok sayılacaklardır.
Cumhuriyet'i kuran ideoloji, Türk-Sünni Müslüman olarak inşa ettiği
"yurttaş"larından bazılarının "dinsiz ve ateist" olmasına da asla razı
olmamış ve nüfus cüzdanlarına "dini" hanesini koyarak, "dinsizliği ve
ateistliği" yasaklamıştır.
Her yazar okuyucu mektubu alıyor. Bu sayfaya gelenlerden birinin bir
bölümü şöyle: "... yazılarınızdan inançlı bir insan olmayısınz
[olmadığınız] kanısına vardım... Şunuda söylemek isterim
fo[t]oğrafınıza baktım hiç Türke benzemiyorsunuz... Ateistlerle ilgili
bir yazınızı okumuştum aslında haklısınız ateistler[in] öldükten sonra
yakılarak ölmesi gerekiyo. Bir saraya girip o sarayın güzelliklerini
beğeniyorlar fakat bu sarın [sarayın] ustasından hiç bahsetmiyorlar
şükürsüzlükte bir inkârdır".
Yazarlar da okuyucularını eleştirebilir. Etnik Türklük ile ulus adı
olarak Türklük kavramlarının karıştırılması ve birincisinin alanın
tümünü kapsaması, bu ülkedeki siyasal sorunların çoğunun tabanında yer
alıyor. 1071'den itibaren Anadolu'ya ne kadar etnik Türk'ün geldiği
bilinmiyor. O sıralarda Anadolu'nun nüfusu yaklaşık 5 milyon ve hiçbiri
Türk değil. Gelenlerin hepsi de Türk değil. Selçuklular, önlerine
kattıkları Fars, Afgan, Arap ve daha birçok etnik unsuru da bu
topraklara getirmiştir. Öte yandan Malazgirt'ten 20 yıl sonra başlayan
Haçlı Seferleri'nin çoğunun güzergâhı Anadolu olmuş, bu topraklarda
bazı Haçlı devletleri kurulmuş ve bunlar etnik havuza katkıda
bulunmuştur. Bundan ötesi, Osmanlı ele geçirdiği ülkelerden büyük çaplı
sürgünler yapmıştır. Örneğin Arnavutluk'un fethinden sonra birçok
Arnavut veya Sırbistan'ın fethinden sonra çok sayıda Sırp Güneydoğu
Anadolu'ya sürülmüştür. Osmanlı'nın sürgün ve iskân politikası,
Anadolu'da büyük bir etnik harmana yol açmıştır. Devşirme sistemiyle
ise, Balkanlar'ın tüm etnik unsurları, Osmanlı etnik çorbasında
kendilerine yer bulmuştur. II. Mehmet'ten sonra etnik Türk anadan
doğmuş Osmanlı padişahı olmamıştır.
Bitmedi! 1850'li yıllarda Anadolu'daki gayrimüslim oranı en az yüzde
35'tir, aynı oran İstanbul'da yüzde 40'tır. Cumhuriyet döneminde bunlar
ne oldular? Bugün çok sayıda "Müslüman Türk", Ermeni veya Rum kökenli
olduğunu öğreniyor. Bunu henüz bilmeyenler ise, bilenlerin onlarca,
yüzlerce katı.
Ulusun etnik bir aidiyet olmayıp bir ülkenin yurttaşı olması
bağlamında, ekonomi ve siyaset tarafından inşa edilen yapay bir
birliktelik olduğunu hiç anlayamadığımız gibi, cumhuriyetlerde inançlı
ile inançsızın, Müslüman ile dinsizin, Allahlı ile Allahsızın eşdeğer
konumda olduklarını, bunlardan hiçbirinin diğerine nazaran daha
istenir, daha doğru, daha haklı olamayacağını da bir türlü kavrayamadık.
Allah'ın varlığı da yokluğu da kanıtlanamaz. Bu konudaki bireysel
tercihler tamamen eşittir. Ancak Türkiye'nin resmi ideolojisi, inançlı
ve Müslüman olmayı, olması gereken saymakta ve kanıtlanmamış,
kanıtlanması olanaksız, o yüzden de bilim değil de inanç alanına mensup
olan bir konuyu, sanki kanıtlanmış gibi kabul ederek, o konumda
olmayanları "inkâr" ile suçlamaktadır. Ancak "olduğu" kesin olan bir
şey inkâr edilebilir.
Bu ülkede büyük çoğunluk, kendi mensubiyetlerini totalleştirme ve
herkese yayma peşinde. Bu durumda bu ülkede demokrasiden neden söz
edildiğini anlamak olanaksız. Çünkü farklılık, hatta zıtlık yoksa,
bunları barışçıl şekilde birarada tutma sanatı olan demokrasi gereksiz
olur. Herkesin etnik Türk-Hanefi Sünni Müslüman olmasının gerektiği ve
bir ulusun türdeş bireylerden (bir'lerden) oluşabileceği düşüncesi o
kadar kök salmış ki, Lutfen Forumu zor duruma sokmayalim'ün yaveri Salih Bozok'un torunu Mehmet
Bozok, Vatan'daki röportajda, "Lutfen Forumu zor duruma sokmayalim'le ilgili sizi en çok üzen
söylenti hangisi" sorusuna, "en çok ateist denince sinirleniyorum" diye
cevap veriyor.
Anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla demokrasi koridorunda yol
aldığını sanan Türkiye, aslında hiçbir demokratik zemine sahip olmadığı
gerçeğinden kaçıyor.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba arkadaşlar,
Önceki yazılarımda Fransayı anlamadan Türkiyeyi anlamanın imkansız olduğunu söylemiştim.
Olay Fransız devrimi ile başlar.
Fransada ezilen halk ve tüccar sınıfı (burjuva), yönetimdeki kıral, büyük toprak sahipleri (lord, kont, marki vb. ) olan asiller ve onların destekçisi katolik kilisesine karşı 1789 da isyan ederler. Kralı yönetimden indirirler. Meclis hükümetleri kurarlar. Çok kanlı dönemler geçer. Çok kişi giyotinde ölür.
Bu arada kral Fransadan kaçarken yakalanır. 1793. Kral ve kraliçe idam edilir. Kralın idam edilmesi sorundur. Çünkü bütün dünyada kral tanrının yeryüzündeki gölgesidir. (bizdeki padişah, Avusturyada imparator, Rusyada çar hep bu şekilde telakki edilirdi). Kralı öldürmek açıklaması çok zor bir durumdu.
Bu aradaFransaya yabancı ordular (Çoğunlukla Avusturya) saldırdı ve bir kısmını işgal ettiler. O zamanın orduları 70 bin, 100 bin, maksimum 200 bin kişiyi bulmazdı. Fransada ordu kalmamıştı. Bu işgalci orduları atmak için bir çözüm gerekti. Çözüm 20 yaşını doldurmuşbütün genç vatan evlatlarını silah altına almaktı ve öyle de yapıldı. Kolaylıkla 500-600 bin kişilik büyük ordular oluşturuldu. Bu büyük ordular işgalci askerleri (çoğunluğu Avusturya imparatorunun askerleri idi.)Fransadan attı. Fransız milli marşı Marseillesmarsilyada bu olayı anlatan bir şarkıdan böyle doğdu. Allons enfant de la Patrie – (yürüyün vatan evlatları. )Bu olayın dünya tarihinde çok büyük etkileri oldu. Milliyetçilik düşüncesi doğdu.
Kralın idamını, kral fransız halkına ihanet etti. Onun için cezalandırıldı şeklinde açıkladılar. Gençlerden oluşan Fransız ordularının vatanı kurtarmasını da Fransız halkı, kendi kaderini kendi tayin etti diye açıkladılar. Krallar ve yöneticiler artık tanrının gölgesi değil, Milletin (Nation) hizmetkarı idi. En büyük güç Milletti. Hakimiyet Kayıtsız şartsız milletindirlafı buradan doğdu. Jean jacques Rousseau nun lafıdır. . (Herşey çok tanıdık geliyor değilmi.)
Ayrıca gençlerden ordu oluşturma olayı başlangıçta geçici bir durumken, Napoleon zamanında sürekli ve zorunlu hale geldi. Dünyada zorunlu askerliğin temelini attı. Bugün bu durum hala bir çok ülkede devam etmektedir. Eskiden en fazla 100-150 bin kişilik ordular oldu milyonluk ordu. Napoleon 1812 de Rusyayı işgale giderken 600 bin kişilik ordu ile gitti.
Bu zamanının en büyük ordusu. Tabii böyle bir ordunun beslenmesi problemi konservenin icadını getirdi. Bugün marketlerde gördüğünüz konserve kutularının sebebi Napoleonun Rusya seferidir.
Şimdi böyle büyük ordular oluştu. Herkesin askerlik yapması zorunlu oldu. Bu neyi getirdi.
Fransız devriminden önce Fransanın üçte biri Fransızca bilmezdi. Ayrıca Fransız asıllı da değildi. Breton, Bask, Occitan , Provance vb. çeşitli halklar vardı. Hala da var. Ayrıca o zamanın şartlarında millet köyünden çıkmadığından, en fazla köyün bağlı olduğu ilçeye malını satmaya gidebildiğinden kendi yerel dilini konuşuyordu, Fransız değilse Fransızca bilme, öğrenme imkanından mahrumdu.
Bu büyük ordular, bütün vatan evlatlarının kaynaşmasını ve Fransızca öğrenmesini sağladı. Daha sonraki eğitim ve ulaşım imkanları bunu geliştirdi. Zaten Fransız devriminin en önemli laflarından biri deBir insanın ekmekten sonra en büyük ihtiyacı eğitimdir der. Sanırım Danton un lafı idi. Köy enstitüleri ile , Bizim bugünkü Eğitim şartlafıylabir paralellik kurunuz.Esasen M.K.A nın bir lafı var. Nereye gitti isem benden yol ve Okul istendi diye.
O Fransızca bilmeyen üçte bir Fransızca öğrendi. Assimile mi oldu. Hayır. Bugün hala varlar. Ama kimsenin Fransızlık la, Fransızca ile bir sorunu yok. Fransa bunu Nationalite ( Millet, ulus), Originalite(Orjin, köken) kavramıyla aştı.YaniFransadaki bir Breton kendini şöyle ifade ediyor. Milliyetim FransızKökenimBreton gibi. Türkiyede de böyle olabilir. Gerçek te budur. Tabii buna Türkiyede karşı çıkılıyor. Türklük ibaresine karşı çıkılıyor. Deniyor ki Türk bir ırkın ismi. Peki Fransız neyin ismi.Fransada oluyor. Türkiye de niye olmuyormuş.
Assimilasyon deniyor. Bunlar köylü kafası. Köylü kendini değiştirmez. Geleneklerinden kolay kopmaz. İntihar gibi bir şeydir onun için. Almanyaya, belçikaya giden ilk nesil, oranın dilini öğrenmedi. Adam Brükselin ortasında yaşadı. Gündüz gitti bir işyerinde hademelik gibi işler yaptı. 30 sene her akşam Türk kahvesine gitti pişpirik oynadı. Karıyı eve kapadı. Kadın 30 sene evde yaşadı. Bir kelime Fransızca öğrenmedi. Kızı büyüdü. Kocaya kaçtı. Adam karakola gidip derdini anlatamadı. Bu adam şimdi iyi mi yaptı. Neden korktu, ne oldu. Yaşadığın ülkenin dilini öğrenmekte korkacak ne var.Yaptığı Türkiyeyi rezil etmek oldu. Başka bir şey değil.
Yeni nesiller bunları aştı ama o ilk örneklerin verdiği kötü intibalar Avrupada silinmedi. Merkel neden evlilik yoluyla Avrupaya gidecek insanlarda belli bir düzey Almanca bilgisi istiyor. Bundan.
Ne diyor başbakan Tayyip Erdoğan. Yaşadığınız yerin dilini öğrenin, oranın vatandaşı olun, oranın politikasına katılın.
Hiçbir şey bir günde olmadı. Fransada da olmadı. Fransa da da bir miktar baskı oldu. Fransa çok katolik bir ülkedir. Laiklik prensibini yerleştirmek kolay olmamıştır. Daha 1900 lü yılların başında Fransada Kilisede Pazar ayinine gittiği saptanan memurların işine son veriliyordu. Laiklik prensibine aykırı hareket ettiği için.
Fransa bugün nasıl bir ülke ise Türkiye de öyle olmak istiyordu. Tabii, Eğer bırakırlarsa. Dünya şartları müsaade etti de 1928 dünya krizi, 1939-45İkinci dünya savaşı, 1945-89 soğuk savaş sayesinde Türkiye kendini toparlayacak bir zaman dilimini elde etti. 1989 dan sonra emperyalizmin oyunları açıkça görülüyor. Aynı şeyler 1923 öncesi de geçerli idi.
Türkiyede ki azınlıklar Ermeniler birinci Dünya Savaşında Osmanlıya karşı Ruslarla işbirliği yaptığı için, Vanı ele geçirip orada idareye hakim olduklarından , Batıda da Çanakkale savaşı kaybedilse idi İngiliz ve Fransızlara aynı şekilde yardımcı olacağından korkulduğundan Suriye ye nakledilmişlerdir. Bugün Amerika ve Fransa daki bütün Ermeniler hep buradan gitme, Türkiye Ermenileridir. Rumlar ise Pontus devleti kurmak için çeteleştiklerinden, Egedekiler ise Yunan işgal ordusuna yardım ettiklerinden Lozan sonrası yapılan mübadele ile Anadolu da İstanbul Rumları hariç tüm Rumlar Yunanistana, Yunanistandaki Batı Trakya Türkleri hariç tüm Türkler Türkiyeye gönderilmiştir. Buna mübadele denmekte. Gelenlere de mübadil denmektedir. Ben de bu anlaşma ile 1924 teTürkiye ye gelmiş mübadil bir ailenin çocuğuyum. %35 Hristiyanın Türkiyeden gitmesi Türk ırkçılığının sonucu değildir. Zaten köylü ülkelerde ırkçılık pek olmaz,daha azdır enazından, ırkçılık sanayileşmiş ülkelerde olur. Toprak yeterince vardır ama iş yeterince yoktur. Bunlar Türkiyede hep karıştırılan şeylerdir.
Osmanlıdan beri hedef Fransadır.
Çünkü Anglosakson kültürü yazılı değildir. Ayrıca Tanzimatın başında Almanya da yoktu. Amerika çok uzaktı. En derli toplu ülke Fransa idi. Ayrıca 2. dünya savaşı sonuna kadar birinci dil, siyaset dili, bütün entelektüel insanların dili Fransızca idi.
İttihat ve Terakki nasıl Fransanın seviyesine çıkabiliriz diye kafa yormuş, raporlar hazırlatmıştır.
Cumhuriyetin idare sistemi, idare hukuku Fransız sistemidir. Tanzimat Osmanlısının da öyleydi.
Anıtkabir müzesine gidin, M.K.A nın okuduğu bütün kitapların Fransızca olduğunu göreceksiniz.
Cumhuriyet , Fransız modelinden sapan siyasi insanları sevmemiş ve ona engel olmuştur.
Türkiyede şahsi olarak bu hedeften sapan sahıslar ve kitleler olmuştur. Hitler etkisi ile tek tük faşistler falan. Bunlar kitlellerde revaç bulmadı yaygınlaşmadı.
Kitlesel olarak ise, Fransız modeli yerine Rusya modelini örneklemek isteyen sosyalist, komünist ler veDini devlet modeli hayal eden islamcılarvardır.
İkiside hoş görülmemiş ve hep önlem alınmaya çalışılmıştır. Vesayet rejimi bundandır.
Dindarlara, aydınlara baskı yapıldı hikayesi bunlardır. Her ikisi debüyük tehlike idi. Türkiyenin başına Komünizm veya İran İslam devrimi tipinden bir rejim değişikliği gelseydi Türkiye bugünkü halinden çok daha geri ve karışık olacaktı. Başımızdakilerin bizi bunlardan sakındırmak için yaptığı gayretler çok isabetli olmuştur.
Komünizm tehlikesi geçti, dincilik tehlikesi de geçse vesayet zaten kendiliğinden kalkacaktır.
1960,1971,1980,1997,2007 falan böyle yorumlanmalıdır. Aslında bugünkü islamcı partiler eskinin Milli Nizam, Milli Selamet partisi durumundan çıkmışlar, Muhafazakar ANAPtipi bir düzene gelmişlerdir. Erbakanın dedikleri ile Tayyip Erdoğanın dedikleri ve yaptıkları arasında dağlar vardır. AKPEkonomiyi ve altyapıyı büyütücü politikalara ağırlık vermektedir, Saadet Partisi daha bölüşümcü, sosyal politikaları ön plana çıkarıp tartışmaktalar. Her ikisi de zamana zemine göre uygun politikalardır. Halkla daha iyi diyalog kurabildiklerinden Türkiyede ki solun politikalarını ellerinden almaktalar. İçlerinde çok efendi insanlar da var. Çok güzel politikaları da var. Ama bazıları var ki söyledikleri ile bende büyük allerjik kabartılara neden olduğundan pek muhabbetim ve güvenim olamıyor. Bu Demirelde, Özalda olmuyordu da, Erbakanda, Tayyip Erdoğanın partisinde oluyor.
Benim hayalim yine Fransa kalsın.
Bilmiyorum bu konuları yeterince aydınlatabildim mi. ?
Herkese selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
adalet Yazdı:
M.ALi KILIÇBAY
Orta öğretimdeki tarih derslerinin birinde, kocaman bir harita, tahtanın üzerine asılır ve öğretmen, Orta Asya'dan dünyanın her bir tarafına giden okların "Türk Göçleri" olduğunu anlatır. Cumhuriyet kurulurken, Osmanlı döneminde olmayan "Türk ulusu"nu böylesine bilimdışı kabullerle boşluktan yaratmaya çalışan resmi ideoloji, öylesine başarılı olmuştur ki, bugün bu ülkede neredeyse herkes, etnik Türk aidiyeti ile ulusal Türk aidiyetinin aynı şey olduğunu sanmaktadır. Nitekim bu mesajı doğru algılayan Kürtler, etnik olarak Türk olmadıkları için, Türk ve Kürt halklarından söz eder olmuşlardır.
Osmanlı döneminde Türk ulusu kavramı yoktu. Türklük vardı. Bu ön plana çıkmış bir şey değildi. Türklük kavramına Anadoludaki Ermenilerin , Rumların hareketlerinden hayal kırıklığına uğrayan İttihat ve Terakki , Balkan savaşından sonra önem vermiş ve Türkçü politikalar uygulamaya başlamıştır. İttihat ve Terakki ekonomiyi Türkleştirmeye çalışmıştır. Memleketteki bir çok bankanın kuruluş tarihi 1912,1913 tür. Etnik Türk olmayan oldukça büyük gruplar vardır. Çerkezler, Boşnaklar, Gürcüler vb. Ama kimse etnik politika yapmamakta, kendilerini Türklerden ayırmamaktadır. Ama herkes kendilerinin ne olduğunu bilmekte ve rahatlıkla ifade etmektedir. Ancak ayrılıkçı Kürtler özellikle etnik politika yapmaktalar. Kendinin şu veya bu gruptan olduğunu söylemekle, etnik politika yapmak çok ayrı bir şeydir.
Cumhuriyet kurulurken, sadece bir "Türk ulusu" aidiyeti değil, herkesi kapsayan total bir din aidiyeti de kurgulanmıştır. Bu kurgusal aidiyet, her Türk'ün aynı zamanda Sünni-Hanefi Müslüman olduğu kabulünün çerçevesinde oluşturulacak, gayrimüslimler çeşitli bahanelerle ülkeden atılacak, Sünni-Hanefi olmayan Müslümanlar da yok sayılacaklardır. Cumhuriyet'i kuran ideoloji, Türk-Sünni Müslüman olarak inşa ettiği "yurttaş"larından bazılarının "dinsiz ve ateist" olmasına da asla razı olmamış ve nüfus cüzdanlarına "dini" hanesini koyarak, "dinsizliği ve ateistliği" yasaklamıştır.
YANLIŞ. Osmanlı Şeyhülislamlığı Meşihat Makamı nasıl örgütlendiyse, onun yerini alan Diyanet işleri başkanlığı öyle örgütlendi. Memlekette çoğunluk sünni müslüman. Hanefiler ile Şafiiler arasında çok büyük bir fark yok. Dolayısıyla memleketin % 80 ini kapsayan bir hizmet. Aleviler üzerine olan baskılar Laiklik prensibi ile rahatlatıldı. Ayrıca Alevi yurtlaşlarımızın bu konulardaki sorunlarının çözümüyle ilgili çalışmalar, çalıştaylar devam etmekte. Nufus cüzdanlarına din hanesini T.C. koymadı. Bu bütün avrupada olan bir şey. Nufus cüzdanlarından din hanesi çıkarılmasıyla ilgili tartışma ve uygulamalar on senedir Avrupada var. Türkiyede Avrupa normlarına uymak için din hanesini Nufus cüzdanlarından çıkarabilir. Nufus cüzdanında Ateist falan yazmasındansa , bu hanenin hiç olmaması maslahata daha uygundur. Çünkü insanlar Muhafazakar çevrelerden lüzumsuz rahatsızlıklara maruz kalabilir.
Her yazar okuyucu mektubu alıyor. Bu sayfaya gelenlerden birinin bir bölümü şöyle: "... yazılarınızdan inançlı bir insan olmayısınz [olmadığınız] kanısına vardım... Şunuda söylemek isterim fo[t]oğrafınıza baktım hiç Türke benzemiyorsunuz... Ateistlerle ilgili bir yazınızı okumuştum aslında haklısınız ateistler[in] öldükten sonra yakılarak ölmesi gerekiyo. Bir saraya girip o sarayın güzelliklerini beğeniyorlar fakat bu sarın [sarayın] ustasından hiç bahsetmiyorlar şükürsüzlükte bir inkârdır".
Böyle bir yorum Türklerin genel bir yorumu değildir. Geleneksel çevrelerde rastlanabilir. Ama okumuş , bilinçli çevrelerde kimse kimsenin inancını sorgulamaz. Senin tipin Türke benzemiyor, senin inancın zayıf ne biçim Türksün gibi yorumlarda bulunmaz.
Yazarlar da okuyucularını eleştirebilir. Etnik Türklük ile ulus adı olarak Türklük kavramlarının karıştırılması ve birincisinin alanın tümünü kapsaması, bu ülkedeki siyasal sorunların çoğunun tabanında yer alıyor. 1071'den itibaren Anadolu'ya ne kadar etnik Türk'ün geldiği bilinmiyor. O sıralarda Anadolu'nun nüfusu yaklaşık 5 milyon ve hiçbiri Türk değil. Gelenlerin hepsi de Türk değil. Selçuklular, önlerine kattıkları Fars, Afgan, Arap ve daha birçok etnik unsuru da bu topraklara getirmiştir. Öte yandan Malazgirt'ten 20 yıl sonra başlayan Haçlı Seferleri'nin çoğunun güzergâhı Anadolu olmuş, bu topraklarda bazı Haçlı devletleri kurulmuş ve bunlar etnik havuza katkıda bulunmuştur. Bundan ötesi, Osmanlı ele geçirdiği ülkelerden büyük çaplı sürgünler yapmıştır. Örneğin Arnavutluk'un fethinden sonra birçok Arnavut veya Sırbistan'ın fethinden sonra çok sayıda Sırp Güneydoğu Anadolu'ya sürülmüştür. Osmanlı'nın sürgün ve iskân politikası, Anadolu'da büyük bir etnik harmana yol açmıştır. Devşirme sistemiyle ise, Balkanlar'ın tüm etnik unsurları, Osmanlı etnik çorbasında kendilerine yer bulmuştur. II. Mehmet'ten sonra etnik Türk anadan doğmuş Osmanlı padişahı olmamıştır.
Bakın Etnik Türk olmayıp, Türk ulusuna dahil olan nufusları da kalabalık olan büyük gruplar vardır. Karışıklığı yaratan ayrılıkçı düşüncede olanlardır. Durumu aynen Türkiye gibi olan Fransada, Fransız Etnik grubundan olmayan ama Fransız Ulusundan olan halkların durumunu önceki yazımda anlattım. Milliyetçilik kavramı Fransız ihtilalinden evvel yoktu. Osmanlı devletinde 1300-1400 arası Yönetimde ve Ordu da Türkler hakimdi. Devşirmeler de vardı ama Türklere göre zayıftı. Ama 1402 Ankara savaşında Türk beylerinin askerlerinin Timur tarafına geçişi. Karaburun Türkmenlerinin Şeyh Bedrettin İsyanını başlatması, Düzmece Mustafa isyanında Türk beylerinin bir Mustafanın yanına, bir 2. Murat ın yanına geçip ikili oynamaları. Karamanoğlunun sürekli Osmanlıyı taciz edişi, Anadolu Türkmenlerinin Osmanlı yerine Şah İsmaili tercih etmesi , Fath Sultan Mehmet ve Çandarlı Halil Paşanın çekişmeleri Osmanlı için Türk unsuruna güveni sarsmış yönetimde ve orduda ağırlıklı olarak devşirme düzenine geçmesine sebeb olmuştur. Bugünün teknolojisi ile önemli olan yazılımdır, donanım değil. Bir machintosh da iyi Pc olabilir. Bir zenci de iyi bir vatandaş , iyi bir Türk olabilir. Elvan Abygelese yi Ethopialı olduğu için Türk vatandaşı saymacakmıyız. Bir Türk, Alman vatandaşı, Amerikan vatandaşı olamıyormu?. Onlara vatandaş olabilirsin ama asla Alman olamazsın gibi bir şeyler mi söyleniyor. Bir de o devşirmeler Osmanlı Tarihinin içinde değilmi, biz Sokollu Mehmet Paşayı Sırp asıllı devşirme olduğu için Sırp tarihinden mi sayıyoruz yani. Sırplar da onu kendi tarihlerinden mi sayıyorlar. Hayır. Ama Osmanlı bizden olan bir adamı en tepeye getirdi. Vişegrad taki Drina köprüsünü o yaptırdı diye bahsediyorlar.
Bitmedi! 1850'li yıllarda Anadolu'daki gayrimüslim oranı en az yüzde 35'tir, aynı oran İstanbul'da yüzde 40'tır. Cumhuriyet döneminde bunlar ne oldular? Bugün çok sayıda "Müslüman Türk", Ermeni veya Rum kökenli olduğunu öğreniyor. Bunu henüz bilmeyenler ise, bilenlerin onlarca, yüzlerce katı.
Biraz tarih bilen ERmenilen Askeri sebeblerle Birinci dünya savaşında o zaman bizim toprağımız olan Suriyeye nakledildiğini, Rumların da Yunanistanla yapılan mübadele anlaşması ile Yunanistana gönderildiğini, Yunanistandaki , Giritteki bütün Türklerin de Türkiyeye ye getirildiğini bilir. Bunun dışında kökenini saklayan, müslüman gözüken, böyle gözükmeyi tercih eden , hiç kimseye hiçbir zararı olmayan vatandaşlarımız var. Bunların sayısı azdır. Ayrıca onları ne devletin , ne de başka kimsenin rahatsız etmeye hakkı yoktur. Bir muhafazakar yazar üşenmemiş kitap yazmış, işte siyasette, sanatta, şurda burda temayüz etmiş kişiler, neymiş efendim babası rummuş, anası ermeniymiş. Yahu olsa ne olur. İçlerinde herkesin tanıdığı kişiler var. Adamın veya kadının o yanını bilmiyordum. Ama bilince de o kişiye bakışımda bir şey değişmedi. Bunlar yalnış şeyler. Hele ki bir müslüman için. Ama bunu yapanlar da muhafazakar müslüman kişiler. Bunlar Hz. peygamberin oğlu İbrahimin, cariyesi Mariye den olduğunu bilmiyorlarmı. Bir mahsuru olsa Hz. Peygamber, hristiyan kökenli kadından çocuk sahibi olmazdı.
Ulusun etnik bir aidiyet olmayıp bir ülkenin yurttaşı olması bağlamında, ekonomi ve siyaset tarafından inşa edilen yapay bir birliktelik olduğunu hiç anlayamadığımız gibi, cumhuriyetlerde inançlı ile inançsızın, Müslüman ile dinsizin, Allahlı ile Allahsızın eşdeğer konumda olduklarını, bunlardan hiçbirinin diğerine nazaran daha istenir, daha doğru, daha haklı olamayacağını da bir türlü kavrayamadık.
Tamam bunda haklısın da, bir memlekette yaşayan, oranın vatandaşı olan veya çalışma oturma izni olup oradan ekmek yiyen kişilerin oranın resmi dilini de öğrenmesi gerektiğini, baskı zorlama görmeden akıl edemedik. Bu köylü sosyolojisi maalesef. Ayrıca Allahlı ile Allahsızı devlet ayırmaz. Devlet sadece böyle şeylerden dolayı bir problem çıkmaması için tedbir alır. Böyle bir problem Almanyada çıkmayabilir, Fransada çıkmayabilir, Türkiyede çıkar. Hadi İstanbulda çıkmayabilir, Anadoluda çıkar. Yani Neyseniz öyle idare olunursunuz diye bir laf vardır ya o hesap.
Allah'ın varlığı da yokluğu da kanıtlanamaz. Bu konudaki bireysel tercihler tamamen eşittir. Ancak Türkiye'nin resmi ideolojisi, inançlı ve Müslüman olmayı, olması gereken saymakta ve kanıtlanmamış, kanıtlanması olanaksız, o yüzden de bilim değil de inanç alanına mensup olan bir konuyu, sanki kanıtlanmış gibi kabul ederek, o konumda olmayanları "inkâr" ile suçlamaktadır. Ancak "olduğu" kesin olan bir şey inkâr edilebilir.
Türkiye laiktir. İlla şu dinden olacaksın, dini kanaatlerini açıklayacaksın diye bir şey yoktur. Dindar insanlara değer veren toplumun kültürüdür, devletin politikası değil.
Bu ülkede büyük çoğunluk, kendi mensubiyetlerini totalleştirme ve herkese yayma peşinde. Bu durumda bu ülkede demokrasiden neden söz edildiğini anlamak olanaksız. Çünkü farklılık, hatta zıtlık yoksa, bunları barışçıl şekilde birarada tutma sanatı olan demokrasi gereksiz olur. Herkesin etnik Türk-Hanefi Sünni Müslüman olmasının gerektiği ve bir ulusun türdeş bireylerden (bir'lerden) oluşabileceği düşüncesi o kadar kök salmış ki, Lutfen Forumu zor duruma sokmayalim'ün yaveri Salih Bozok'un torunu Mehmet Bozok, Vatan'daki röportajda, "Lutfen Forumu zor duruma sokmayalim'le ilgili sizi en çok üzen söylenti hangisi" sorusuna, "en çok ateist denince sinirleniyorum" diye cevap veriyor.
FRansayı çok iyi tanıyan, Fransızcayı çok iyi bilen Felsefe Profu Mehmet Ali Kılıçbayın böyle bir laf etmesini anlayabilmiş değilim.Hiç katılmıyorum. Bu mantığa göre Fransa da Demokrasinin d si yok. Fransa gitmiş garibim Brötanlara Fransızlığı dayatmış. Şİmdi Mehmet Bozok un M.K.A ile ilgili "onun hakkında en çok ateist denince sinirleniyorum demesinin sebebi, dine böyle hizmet eden bir adamın böyle iftiraya uğramasını hazmedemiyorum şeklinde yorumlanması gerekirken, herkese müslümanlık ve hanefilik dayatıldı yorumu nereden çıkıyor. Laikliği getirdiği, medeni hukuka geçtiği, halkın geleneksel yaşantısı ile ilgili bir sürü travmalara sebeb olduğu için eleştirilen bir lider için halka müslümanlığı ve hanefiliği dayattı demek ne kadar doğru.
Anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla demokrasi koridorunda yol aldığını sanan Türkiye, aslında hiçbir demokratik zemine sahip olmadığı gerçeğinden kaçıyor.
Türkiye aslında demokraside çok ilerledi. Sosyolojik olarak % 75 lümpen şehirli olan halk, tam şehirli olduğu zaman ki bunun için bir nesil geçmesi gerektiğine , 15-20 sene sonra bütün taşların tam yerine oturacağına inanıyorum. Aslında halkımız bugün bile o aşamaya yaklaştı, hiç ümitsiz değilim. Sadece biraz ihtiyatlı konuşuyorum. Su yolunu bulacaktır.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma