Yazanlarda |
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
28.08.2008
Bıisim Allah erRahman erRahim
Davet 2.1
İlgililere
Dünya
Aşağıdaki Davet 2 yazımı yaklaşık 350 Türk Bilimadamı’na e-mail’leri aracılığı ile ulaştırmaya çalıştım. Neyazık ki sadece bir Profesör Hocamız “Senin başka işin yok mu hasta beyin. Bir daha bu saçmalıklarla beni rahatsız etme” gibi çok kısa ve öz bir yorum yaparak cevap yazdı. Yine de teşekkürler. Ama dinide tabiat/doğa kanunlarını(bilimi)’da Allah yazdı diyerek bu bildiğiniz şeyi tekrar ediyorum ve zorunuza gitmesin diyerek günaha girmemenizi diliyorum.
16.06.2008
Bıisim Allah erRahman erRahim
Davet 2
İlgililere
Dünya
Bundan üç ay kadar önce, bulabildiğim boş zamanlarımda, internette sörf yaparken ulaştığım bazı bilgiler (Heisenberg Belirsizlik İlkesi, Özel-Genel Rölativite...) kendimden ve okuduğum ve mezun olduğum Fizik Mühendisliği branşımdan utanmama neden oldu. Gerçi okul yıllarımda da Einstein‘dan hoşlanmazdım ama okuduklarım tuz biber oldu.
Allah, evrenimizi yaratmadan önce, Doğa/Tabiat Kanunu’nu yazmış, Ahir Zaman’a kadar Ahir Zaman’da dahil, hiçbir değişiklik göstermeyeceğini belirtmiştir. Buna göre, yoktan var, vardan yok olmaz; sebepsiz sonuç olmaz; zaman uzayıp kısalmaz; uzunluklar uzayıp kısalmaz.
Kısa bir araştıradan sonra sorunun 1900 lü yıllarda başladığını gördüm. Kendini bilmez bilimadamları, yüz küsür yıldır, bilim yapacaklar diye, sansasyon yaratacaklar diye Allah’ın koyduğu kuralları yok saymış, kendilerince değiştirmeye kalkışmış, günümüze, Ahir Zaman’a ulaştırmışlardır. İşin kötüsü o kadar yıldır insanoğlu bu bilimadamlarına dur diyememiş gerekli cevabı verememişlerdir. Sonuçta Allah korkusu ve sevgisi olmayan bir gençlik ile başbaşayız.
Aşağıda, kısa açıklamalar ile bulabildiğim veya aklıma gelen yanlışları yüzeysel olarak çözmeye ve cevap vermeye çalıştım. Gerisi yalaka olmayan, sansasyon ve menfaat düşünmeyen bilim adamlarının işi.
Lütfen, aşağıdaki bilgiler ışığında şu bilimi yeniden yazın ama bu işi yaparken Allah kanunlarından şaşmamaya özen gösterin. Evreni ve bizleri yaratan Allah’tır, değişmez ve şaşmaz mutlak kuralları vardır.
Enerji; madde, ışık, ses, atom, elektron, proton, foton, nötron, nükleon, mezon, lepton, kuark, gulon, bozon, graviton, baryon, vd...; ne isim vermiş olursanız olun, taneciktir, durgun kütlesi vardır ve üç boyutludur.
Enerji, iki boyutlu uzayda dairesel hareket eder. İlk hareketinde enerji kaynağının büyüklüğüne, şiddetine ve basıncına göre, değişik büyüklükte, kütle, çap, frekans, periyod ve ivme alırlar. Hareketi sırasında, enerji alanı ile birlikte hareket eder, ışıma yaptığı için, mutlak zamanla fiziksel özelliklerinde değişimler olacaktır.
İnsanoğluna hayırlı olur dileği ile…
NOT1 : Genetik Bilimi’ne DUR denilmeli, sınırı aştığı belirtilmeli.
NOT2 : Yanılmayan bir Allah...
16.06.2008
Mehmet Rende
dingil113@msn.com
www.mehmetrende.com.tr
Suudi Arabistan Riyad’da işçi
(0 326 216 57 85 Antakya)
Ben yinede, Allah’ın izni ile, yaşadığım dünyayı örnek alarak, mantık ile yorumladığım ve bilebildiğim Fiziği, Davet 2’deki bilgiler ışığında, dilim döndüğünce sizlere anlatmaya çalışıp, bilgilerimi paylaşacağım.
Big Bang’den hemen önce evren’in durumu, sonsuz enerji, sonsuz kütle, sonsuz ısı, sonsuz basınç ve sıfır hacim(?) idi.
Bu sonsuz enerjinin, büyüklüğünü hayal bile edemiyeceğimiz birimine “Bir” adını veriyorum. Belirttiğim gibi Bir, enerjinin temel birimidir, enerjinin kendisidir, bu anlamda evrende başka bir birim yoktur. Taneciktir, durgun kütlesi vardır, üç boyutludur, ekseni etrafında döner, iki boyutlu uzayda “yaratılışı gereği” dairesel hareket eder ve hızı hiçbir zaman sıfır olmaz. Bir’ler herhangi bir olayda başlangıç anından sonra ilk hareketinde enerji kaynağının büyüklüğüne, şiddetine ve basıncına göre, değişik büyüklükte, kütle, çap, frekans, periyod ve ivme/hız alırlar. Bir’ler aldıkları ilk harekette etki büyük ise çapı küçük ve hızı büyük, etki küçük ise çap büyük ve hız küçük olarak harekete başlarlar. Zaman ile hızları yavaşlayarak çapları belli bir boyuta kadar büyür, bu bir süreklilik gösterir.
Big Bang’den sonra küresel yönde, yukarıdaki tanım itibarı ile, Bir’lerin yolculuğu tek tek halde veya SonsuzBir‘ler halinde başladı. Bu Bir’ler gittiler gittiler, ta ki; evrenin patlamadan sonraki “müsaade edilen büyüme hacmine” ulaşılması ile, evrenin sınırının iç yüzeyinin Bir’leri geri yansıtmasına kadar. Patlamada Bir’lerin yayılımı küresel yönde idi ama “ta ki” sınırındaki evren küresel hacimde değildi.
Bir Bir “ta ki”’ye doğru giderken aynı yön ve doğrultuda hareket eden başka bir Bir ile çarpışırlarsa birleşerek aynı yörüngede dönmeye başlayıp (kütle arttığından hareket yarıçapı büyür ve hızı yavaşlar), 2Bir olurlar. Bu 2Bir başka bir Bir ile birleşebilerek 3Bir oluşturur veya başka bir 2Bir ile birleşerek 4Bir oluşturur. Veya bir ABir başka bir BBir birleşerek CBir haline gelir. Bu olay silsile ile milyonlarca yıl devam edebilir ve SonsuzBir oluşabilir veya hiçbir birleşme olmadan Bir’ler Bir olarak yollarına devam edebilirler. Bu Bir’lerin herçeşidinden uzayda sonsuz tane olabilir. Bu birleşmelerde uzaya çeşitli Bir’ler yayılır.
Zamanla bir ABir ve bir BBir hareket doğrultuları zıt ve paralel ise ve birbirlerine çok yaklaşmışlarsa birbirlerini çekerler ve kütlesi büyük olan merkezde kalır ve diğeri onun etrafında dönmeye başlar ve bir gurup oluştururlar. Bu dönmenin çapı merkezdeki Bir’lerin büyüklüğüne ve bu dönen Bir gurubunun hareket yarıçapı ile bağlantılıdır. Yarıçap ne kadar küçük ise merkeze o kadar yakın, ne kadar büyük ise o kadar uzaktır.
Zamanla bir CBir ve DBir ayrı bir gurup oluştursunlar. ABir ve CBir merkezde ve BBir ve DBir etrafta dönen olsun. Bu iki gurup birleşerek daha büyük bir gurup oluşturma durumuna gelsinler. ABir ve CBir’in dönüş yönleri aynı ise tabii ki birleşerek ABir + CBir = EBir olacaktır. Dönüş yönleri farklı ise ikiside birleşme anında kararlı duruma geçecek ve birbirlerinin etrafında sıfır mesafede dönmeye başlayacaklardır. BBir ve DBir ise, gerek ABir ve CBir veya gerekse EBir durumunda, merkezin etrafında beraber dönmeye başlayacaklardır. Bu dönmelerin çapı ise yine BBir ve DBir’in hareket yarıçapları ile ve EBir’in sayısı ile ilişkilidir. Hareket yarıçapları birbirleri ile aynı ise yani BBir, DBir’e eşit ise yörüngelerinde çarpışıncaya kadar dönerler. Çarpışma sonucu DeğişikBir’ler halinde parçalara ayrılıp savrulurlar. Gittikleri yöne göre çeşitli/yukarıdaki olaylar olur. Merkeze doğru giderlerse birleşme olabilir veya çarpma sonucu merkezden XBir söküp savrulur. (Zamanla) diğer yörüngelerdeki diğer Bir gurupları ile çarpışabilir ve aynı olaylar tekrarlanır.
Bir EBir ve BBir, veya EBir, BBir ve DBir, veya EBir, BBir ve DBir ve vd. bir gurup oluşturmuşsa (ben kısalık için EBir ve BBir’i kullanacağım) ve aynı şartlarda FBir ((merkezde) = HBir + JBir) ve GBir (dönen) oluşmuş olsun ve birleşme/gurup oluşturma şartları sağlanmış olsun. Bu (EBir ve BBir), ve (FBir ve GBir) gurupları kararlı gurup halini aldıklarından (EBir ve BBir’e xBir, FBir ve GBir’e de yBir diyelim.) xBir ve yBir birbirlerinin etrafında sıfır mesafede dönmeye başlayacaklardır. Bu dönme sırasında xBir ve yBir’in içindeki guruplar dönme yönlerine göre yanyana gelip harekete devam ederek kutuplaşma oluştururlar. xBir ve yBir’in arasındaki fark ne kadar küçükse bu gurubu parçalamak o kadar zor, ne kadar büyükse o kadar kolaydır. Bu dönmede hızı daha büyük olan daha küçük yörünge çizerek içte dolanır. xBir ve yBir gibi tekli veya çiftli çok sayıda guruplaşma olabilir. Bu guruplaşmalarda xBir ve yBir’ler ne kadar birbirlerine benzerlerse o kadar birbirlerine yaklaşırlar, yani benzer olanlar yanyana dönmeye başlarlar ve ayrıca kutuplaşmayı sürdürürler.
xBir ve yBir ne kadar çok birbirlerine benzerlerse kararlılıkları artar, ne kadar aykırılarsa kararlılıkları azalır. Bu kararlılık xBir ve yBir’in büyüklükleriyle oluşturdukları güce ve dengeye bağlıdır. Bu güç ne kadar büyükse dışardan gelecek bir Bir gurubu’nun veya Bir’in bir BBir’e çarpmasıyla onu alıp götürebilmesi veya parçalaması zorlaşır. Daha doğrusu bu kararlılık dengenin bozulmasını engellemek için parçalanmanın büyük parçasının kaçmasını engellemek ister ve/veya dengenin eksilen kısmını dışardan tedarik eder. Dengeyi bozabilmek ve parça koparabilmek için daha büyük bir Bir gurubu lazımdır. Bu büyük bir Bir gurubu yeterli büyüklükte ise, çarpışmadan sonra xBir ve yBir gurubunu parçalara ayırabilir, her çeşit Bir etrafa yayılır. xBir ve yBir gurubu artık başka bir guruptur.
xBir ve yBir’in kararlılıkları ne kadar az ise bir tane Bir bile bu gurubun yörüngelerinden bir Bir ayırabilir. Sonuçta gurup kendi dengesine gelmek isteyeceğinden eksilen Bir kadar dışarıdan tedarik eder.Güçlü bir xBir ve yBir’in kararlılıkları’nı azaltmak için xBir ve yBir’in aykırılığını artırmalıtız. Ters işlemde kararlılığı artırır.
Sonuçta: Yukarıdaki bilgileri tek tek veya genelleyerek kullanırsak Fizik Biliminin doğru veya yanlış, bildiği veya bilemediği, (tahmin ediyorum) bütün soruların doğru cevaplarını bulabileceksiniz veya yorumlayıp çıkarabileceksiniz.
İnsanoğluna hayırlı olur dileği ile, kolay gelsin...
NOT1 : Genetik Bilimi’ne DUR denilmeli, sınırı aştığı belirtilmeli.
NOT2 : Yanılmayan bir Allah...
28.08.2008
Mehmet Rende
dingil113@msn.com
www.mehmetrende.com.tr
Suudi Arabistan Riyad’da işçi
(0 326 216 57 85 Antakya)
__________________ 16cdgaabçcg
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba. Çok yazık..Üstelik sözde din adına yapılanlar..Çok yazık.. Adını koyamıyorum. Yobazlık diyeceğim, yetmeyecek.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
iman Uzman Uye
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
cin13 yazdı
--------------
Merhaba.
Çok yazık..Üstelik sözde din adına yapılanlar..Çok yazık..
Adını koyamıyorum. Yobazlık diyeceğim, yetmeyecek.
-----------------------
eğer
en hafifinden
nefsini kabartmak için
adını değiştirirsen
ilmin
elbette
bir şey diyemessin
aklı ermediğnden
denesini göstermek için
suyunu içerek basitleştirdiği
denklemine kardeşimin
fakat, ne sanıyordun
nasıl anlaşılacaktıki yerin
buda bir tezahürü değilmi
cehaletin arasından
ya inkar edilen ya sıradan sayılan
ve muhteşem garibliğiyle haykıran
anlamıyormusun
söylediğini ayetin
ulaşılmaz bilim adamından değilde
mahrum bırakılmışın ağzından
sudanda, ugandada, nijerde de
insanlar bilim yapıyorlar
ağızlarından alınanların
bilim sofralarında atıldığını
açlıktan ölerek ispatlıyorlar
açlıktan ölmek onlara
ilim yapmak bunlara
yakışıyor ozaman
şimdi
birde kuranı düşünüyorum elimizde
gülsekmi ağlasakmı halimize
saygıdeğer cin13
selam vermek istedim
sevgiyle iyilikler dilerim size
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Aleykümisselam
cin13 yazdı:
Merhaba. Çok yazık..Üstelik sözde din adına yapılanlar..Çok yazık.. Adını koyamıyorum. Yobazlık diyeceğim, yetmeyecek.
yahu cin13 sen benim yazımdan ne anladın ki bu yukarıdaki lafları sarfediyorsun. Bu forumda senin Enbiya 104 ve Yıldızlar enerjilerini nasıl üretir? adında iki konun var. İlkinde enbiya 104 ün anlamını çıkaramadın diye biri seni pohpohlamış, ikincisinde ise almışsın bir kitaptan yazmışsın bilmeyenlere hava atıyorsun.
benim için yazdıklarını okuduktan sonra din ve bilim ile ilgili hiçbir bilgin olmadığı sonucu oluştu bende. veya veya sadece Gönderilenler: 173 sayısını artırmak için benim yazımı okuyup anlamadan atıp tutun.
bilim ile ilgili hiçbir bilgin yok diyorum çünkü benim yazdıklarım senin ikinci konun ile birebir örtüşüyor. orada yanlış bildiğin veya bilemediğin birçok konunun cevabı var. senin bu konuda bilgin olsaydı "efendi yazdıkların çok ilginç, nereden yumurtladığını sorabilirmiyim" &nb sp; diye bir yorum yapabilirdin...
sayın site yöneticisi benim bu yazımı lütfen silmeyin. çünkü hem sansasyon yapmak isteyen kendini bilmezleri susturabilir ve cin çarpmışa dönderir, hem de sizde okursanız ve anlayabilirseniz göreceksiniz ki bilim sizin forumunuza gelmiş.
saygılar...
mert8
...
__________________ 16cdgaabçcg
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
08.09.2008
Bıisim Allah erRahman erRahim
Davet 2.2
İlgililere
Dünya
Davet 2.1’imi okumuşsunuzdur. (Okumayanlar internetten faydalanabilir.)
Davet 2.1 yazımı yüzlerce bilimadamına ve forum sayfalarına göndermemle benim bu işten herhangi bir maddi fayda gütmediğimi anlarsınız. Benim niyetim yüz küsür yıldır bilimi ve insanları yanlış yönlendirerek Allah ile kulları arasındaki diyaloğu kopartan, “Belli ki Tanrı yalnızca zar atmakla kalmıyor, ayrıca gözü kapalı oynuyor.(Hawking)” gibi rahatlıkla yanlış ifadeler kullanmaktan çekinmeyen ve belkide bilimde yüzlerce yıl geride kalmamızı sağlayan insanları susturmak ve doğru yola getirebilmek için bir TÜRK BİLİMİ TOKADI vurmaktır. (Yoksa “Türkler Bilim Yapamazlar” diyen bir kaidemi var. (Allah bilir))
Aklım yerindedir veya değildir, bu benim sorunum. Benim isteğim Davet 2’ye istinaden bilimi yeniden yorumlayıp yazmanızdır. Davet 2’yi yorumlayarak Davet 2.1 şeklinde gazetede BU BİR İLANDIR başlığı altında yayınlamak istedim, soruşturdum, dudak uçuklatan fahiş fiatlarla karşılaştım, vazgeçtim. İnternette yayınladım, yukarıdaki yorumlar geldi. Anlamışsınızdır, ne bilimadamı ne de normal vatandaş, Allah adı ile bilim kelimelerinin aynı satırda veya sayfalarda yanyana gelmesinden hiç hoşlanmıyor. On yıllarca “Allah’ın zar attığı”nı söyleyen kişilerin büyük etkisi. Bu yanlışı düzeltmek ve içinize sindirebilmeniz lazım ki daha fazla günaha girmeyin. Doğrusu şu: Allah hem dini hem de bilimi yazdı…
Davet 2.1’deki yazılarımı biraz daha açıklayarak (yeni teoriler: bigbang, çekirdek, atom, …) daha doğrusu birkaç şekil ekleyerek yeniden sizlere sunacağım. Umarım bu sefer daha çok anlaşılabilirim…
Big Bang’den hemen önce evren’in durumu, sonsuz enerji, sonsuz kütle, sonsuz ısı, sonsuz basınç ve sıfır hacim(?) idi.
Bu sonsuz enerjinin, büyüklüğünü hayal bile edemiyeceğimiz birimine “Bir” adını veriyorum. Belirttiğim gibi Bir, enerjinin temel birimidir, enerjinin kendisidir, bu anlamda evrende başka bir birim yoktur. Taneciktir, durgun kütlesi vardır, üç boyutludur , ekseni etrafında döner(???) , iki boyutlu uzayda “yaratılışı gereği” dairesel hareket eder
ve hızı hiçbir zaman sıfır olmaz. Bir’ler herhangi bir olayda başlangıç anından sonra ilk hareketinde enerji kaynağının büyüklüğüne, şiddetine ve basıncına göre, değişik büyüklükte, kütle, çap, frekans, periyod ve ivme/hız alırlar. Bir’ler aldıkları ilk harekette etki büyük ise çapı küçük ve hızı büyük, etki küçük ise çap büyük ve hız küçük olarak harekete başlarlar. Zaman ile hızları yavaşlayarak çapları belli bir boyuta kadar büyür, bu bir süreklilik gösterir.
(Evren, Big Bang t = 0)
Big Bang’den sonra küresel yönde, yukarıdaki tanım itibarı ile, Bir’lerin yolculuğu tek tek halde veya SonsuzBir‘ler halinde başladı.
(Evren, Big Bang t > 0 )
Bu Bir’ler gittiler gittiler, ta ki;
evrenin patlamadan sonraki “müsaade edilen büyüme hacmine” ulaşılması ile, evrenin sınırının iç yüzeyinin Bir’leri geri yansıtmasına kadar. Patlamada Bir’lerin yayılımı küresel yönde idi ama “ta ki” sınırındaki evren küresel hacimde değildi.
Bir Bir “ta ki”’ye doğru giderken aynı yön ve doğrultuda hareket eden başka bir Bir ile çarpışırlarsa birleşerek aynı yörüngede dönmeye başlayıp (kütle arttığından hareket yarıçapı büyür ve hızı yavaşlar), 2Bir olurlar.
Bu 2Bir başka bir Bir ile birleşebilerek 3Bir oluşturur.
veya başka bir 2Bir ile birleşerek 4Bir oluşturur. Veya bir ABir başka bir CBir birleşerek EBir haline gelir. Bu olay silsile ile milyonlarca yıl devam edebilir ve SonsuzBir oluşabilir veya hiçbir birleşme olmadan Bir’ler Bir olarak yollarına devam edebilirler. Bu Bir’lerin herçeşidinden uzayda sonsuz tane olabilir. Bu birleşmelerde uzaya çeşitli Bir’ler yayılır.
Zamanla bir ABir ve bir BBir hareket doğrultuları zıt ve paralel ise ve birbirlerine çok yaklaşmışlarsa birbirlerini çekerler ve kütlesi büyük olan merkezde kalır ve diğeri onun etrafında dönmeye başlar ve bir gurup oluştururlar.
Bu dönmenin çapı merkezdeki Bir’lerin büyüklüğüne ve bu dönen Bir gurubunun hareket yarıçapı ile bağlantılıdır. Yarıçap ne kadar küçük ise merkeze o kadar yakın, ne kadar büyük ise o kadar uzaktır.
Zamanla bir CBir ve DBir ayrı bir gurup oluştursunlar. ABir ve CBir merkezde ve BBir ve DBir etrafta dönen olsun. Bu iki gurup birleşerek daha büyük bir gurup oluşturma durumuna gelsinler.
ABir ve CBir’in dönüş yönleri aynı ise tabii ki birleşerek ABir + CBir = EBir olacaktır.
Dönüş yönleri farklı ise ikiside birleşme anında kararlı duruma geçecek ve birbirlerinin etrafında sıfır mesafede dönmeye başlayacaklardır.
BBir ve DBir ise, gerek ABir ve CBir veya gerekse EBir durumunda, merkezin etrafında beraber dönmeye başlayacaklardır. Bu dönmelerin çapı ise yine BBir ve DBir’in hareket yarıçapları ile ve EBir’in sayısı ile ilişkilidir.
Hareket yarıçapları birbirleri ile aynı ise yani BBir, DBir’e eşit ise yörüngelerinde çarpışıncaya kadar dönerler. Çarpışma sonucu DeğişikBir’ler halinde parçalara ayrılıp savrulurlar. Gittikleri yöne göre çeşitli/yukarıdaki olaylar olur. Merkeze doğru giderlerse birleşme olabilir veya çarpma sonucu merkezden XBir söküp savrulur.
(Zamanla) diğer yörüngelerdeki diğer Bir gurupları ile çarpışabilir ve aynı olaylar tekrarlanır.
Bir EBir ve BBir, veya EBir, BBir ve DBir, veya EBir, BBir ve DBir ve vd. bir gurup oluşturmuşsa (ben kısalık için EBir ve BBir’i kullanacağım) ve aynı şartlarda (merkezde) HBir + JBir ve GBir (dönen) oluşmuş olsun ve birleşme/gurup oluşturma şartları sağlanmış olsun. Bu (EBir ve BBir), ve (FBir ve GBir) gurupları kararlı gurup halini aldıklarından (EBir ve BBir’e xBir, HBir ve JBir’e de yBir diyelim.) xBir ve yBir birbirlerinin etrafında sıfır mesafede dönmeye başlayacaklardır. Bu dönme sırasında xBir ve yBir’in içindeki guruplar dönme yönlerine göre yanyana gelip harekete devam ederek kutuplaşma oluştururlar.
xBir ve yBir’in arasındaki fark ne kadar küçükse bu gurubu parçalamak o kadar zor, ne kadar büyükse o kadar kolaydır. Bu dönmede hızı daha büyük olan daha küçük yörünge çizerek içte dolanır. xBir ve yBir gibi tekli veya çiftli çok sayıda guruplaşma olabilir. Bu guruplaşmalarda xBir ve yBir’ler ne kadar birbirlerine benzerlerse o kadar birbirlerine yaklaşırlar, yani benzer olanlar yanyana dönmeye başlarlar ve ayrıca kutuplaşmayı sürdürürler.
Sonuçta:
Evren’in ve enerjinin temel birimi BİR’dir, bu anlamda başka bir birim yoktur.
Bir, taneciktir, durgun kütlesi vardır, üç boyutludur, iki boyutlu uzayda, “yaratılışı gereği”, dairesel hareket eder ve hızı hiçbir zaman için sıfır olmaz.
Bir’ler herhangi bir olayda başlangıç anından sonra ilk hareketinde enerji kaynağının büyüklüğüne, şiddetine ve basıncına göre, değişik büyüklükte, kütle, çap, frekans, periyod ve ivme/hız alırlar.
Bir’ler aldıkları ilk harekette etki büyük ise çapı küçük ve hızı büyük, etki küçük ise çap büyük ve hız küçük olarak harekete başlarlar.
Zaman ile, çeşitli sebeplerden dolayı, BİR’lerin hızları yavaşlayarak çapları büyür veya hızları artarak çapları küçülür, bu bir süreklilik gösterir.
Enerji, BİR’ler ve katları ile taşınır.
En küçük atomik birim 2BİR’den oluşur.
[(3BİR + 2BİR) + BİR] (çekirdek +etrafta dönen), bir gurup ise (bir atom ise): 3BİR’i birarada tutan “Güçlü Çekirdek Kuvveti”, (3BİR + 2BİR)’i birarada tutan “Kutuplanma Kuvveti”, BİR’i yörüngede tutan “Zayıf Çekirdek Kuvveti”’dir.
Enerji alanı, enerjinin bulunduğu yerde veya hareketinde, BİR’lerin saçılmasıyla oluşur.
Yukarıdaki kutuplanmayı genelleştirirsek mıknatıslanma, sonsuz genelleştirirsek yerçekimi oluşur.
BİR’ler birleşirler çekirdeği oluştururlar (birleştikçe hızları yavaşlar, soğurlar), birleşirler atomu oluştururlar, birleşirler molekülleri/ kristalleri oluştururlar, birleşirler maddeyi oluştururlar, terside doğrudur. Yani enerjiden maddeye ve maddeden enerjiye dönüşüm vardır.
Görebildiğimiz ışık, BİR’ler ve katları ile taşınır, hızının belirli bir limiti yoktur, rengine göre değişir.
Siyah renk, görebildiğimiz en soğuk ve en yavaş enerjidir.
Isı ve sıcaklık, BİR’ler ve katları ile taşınır.
Ses, BİR’ler ve katları ile taşınır, en yavaş (???) enerji çeşididir.
Radyasyon, BİR’ler ve katları ile taşınır.
Bu BİR teorisi, Siyah Cisim Işıması’na yeterli/gerekli cevabı verir.
Bu BİR teorisi, Fotoelektrik Olay’a yeterli/gerekli cevabı verir.
Bu BİR teorisi, Çift Yarık Deneyi’ne yeterli/gerekli cevabı verir.
Bu BİR teorisi, EPR Deneyine yeterli/gerekli cevabı verir.
Evren, x, y, z ve t olmak üzere 4 boyutludur.
Bu BİR teorisi’nde izafiyete ihtiyaç yoktur.
Bu BİR teorisi, Albert Einstein’in ömrünün son 20 yılını veripte çözüme ulaştıramadığı sorulara cevap verir.
Bu BİR teorisi, şu anda saçmalıklarla uğraşan Bilim Dünyasına doğru yolu gösterir. (Kuantum Teorisi, Herşeyin Teorisi, Sicim Teorisi, …)
Bu BİR teorisi, Evrenin şu anda büyümemekte veya bizim anlayabileceğimiz biçimde belli belirsiz büyümekte, der.
Bu BİR teorisi, evrende sonsuz adet yıldız veya galaksi yoktur der. Sayısı hakkında bir yorum yapamıyorum ama bizlerin gece vakti gökyüzünde gördüklerimiz, milyonlarca yıldır sınırlı sayıdaki galaksi ve yıldızların ışıdıkları ışınların “ta ki” sınırına gidip geri yansımalarındandır.
İnsanoğluna hayırlı olur dileği ile, kolay gelsin...
NOT1 : Genetik Bilimi’ne, canlı genetiğiyle oynaması konusunda, DUR denilmeli, sınırı aştığı belirtilmeli.
NOT2 : Açıklamalarımda bir yanlışlık varsa buyrun düzeltin, yanılmayan bir Allah...
NOT3 : Allah hem dini hem de bilimi yazdı…
Allah zar atmaz.
08.09.2008
Mehmet Rende
dingil113@msn.com
www.mehmetrende.com.tr
Suudi Arabistan Riyad’da işçi
(0 326 216 57 85 Antakya)
__________________ 16cdgaabçcg
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah ın izni ile
keyfim yerinde, zevkten dört köşeyim desem yeridir. sevincimi nasıl anlatacağımı, nasıl dile getireceğimi bilmiyorum.
nedeni mi: hani benim şu yukarıdaki Davet 2, Davet 2.1, Davet 2.2 yazılarım var ya... hani Türkiye de yüzlerce profösöre e-mail ile yolladığım yazılar; hani profösörün biri bana bu yazı için “hasta beyin” demişti, üniversiteden eski bir arkadaş (şu anda abd de bir üniversitede doçent) bana “şu anda fazla yoğunsun herhalde, biraz mola ver tatil yap” demişti, bu sitedede bir arkadaş yazıma “yobazlık” demişti...(“sabır güzeldir” derler ya gerçektende öyle sabır güzeldir...) bende sabrediyordum sabrediyordum taa ki iki saat öncesine kadar. fikirlerimi dinlemek için bir kongreden davetiye geldi. aşağıda...
ben keyiflenmeyeyimde kim keyiflensin... ... ...
1. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
Kimden: |
Eğitim Araştırmaları Birliği (secretary@eab.org.tr) |
Gönderme tarihi: |
18 Kasım 2008 Salı 19:21:49 |
Kime: |
E.A.B. (dingil113@msn.com) |
|
|
The 1st INTERNATIONAL CONGRESS OF EDUCATIONAL RESEARCH 01-03 May 2009 Canakkale-Turkey |
|
|
http://congress.eab.org.tr/ |
18 November 2008 Canakkale, Turkey |
|
Dear Colleague, In May 2009, the 1st International Congress of Educational Research will take place at Canakkale Onsekiz Mart University. The theme of the 2009 Congress is "Trends and Issues of Educational Research."
Papers, presentations, and workshops are invited which will provide a variety of perspectives in the following programs: 1. Educational Administration 2. Educational Policy Studies 3. Curriculum and Instruction 4. Instructional Technologies 5. Science Education 6. Mathematics Education 7. Elementary Education 8. Fine Arts Education 9. Early Childhood Education 10. Special Education 11. Teacher Education 12. Guidance and Counseling 13. Social Science Education (History, Geography, Literature) 14. Physical Training and Sports Education 15. Technical and Vocational Education 16. Foreign Languages Education 17. EU Education Programs 18. Turkic Countries Educational Programs 19. Turkish Education 20. Educational Psychology 21. Educational Measurement and Evaluation 22. Higher Education 23. Religious Education 24. Philosophy at Education and Pedagogy of Human Love Presenters are expected to send their abstracts until January 30th, 2009. The Screening Committee is entrusted with judging the quality of the proposals and has the right to accept/reject papers.
We hope that this event will provide an occasion for us to consider issues and share strategies and perspectives from a wide variety of contexts leading to better understanding and appreciation of our profession.
We look forward to welcoming you in Canakkale in May 2009. |
|
On behalf of the Congress Organizing Committee Prof. Dr. Dinçay KÖKSAL |
|
In Collaboration With |
|
|
|
|
|
MINISTRY OF NATIONAL EDUCATION |
INTERNATIONAL ASSOCIATION OF EDUCATORS |
EUROPEAN EDUCATIONAL RESEARCH ASSOCIATION |
THE INTERNATIONAL ASSOCIATION of QUALITATİVE INQUIRY |
ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNIVERSITY |
|
|
Allah kısmet ederde imkanım olursa katılacağım.
çok mutluyum çok...
Allah a emanet olun...
mehmet rende
...
__________________ 16cdgaabçcg
|
Yukarı dön |
|
|
ismail2 Groupie
Katılma Tarihi: 15 mart 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 40
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar,
Öncelikle kimse Allah ı inkar etmek için bilim yapmıyor. Bilim adamlarına geliştirdikleri teoriler için kızmanın bir mantığı yok. Onlar var olan şeyleri açıklamaya çalışırlar. Ortaya attıkları şeyler de sadece bir TEORİ dir. Doğayı açıklamaya yaradıkları sürece doğrudurlar.
Bilimsel yöntemde ortaya atılan teorinin bir faydası/getirisi olması gerekir. Ortaya atılan düşünce kanıtlanamıyorsa bir işe yaramaz. Teorinizin yeni buluşlara da imza atması gerekir. Teoriniz daha önce açıklanamamış bir olayı açıklayabiliyor mu ?
Bilimsel düşünce kaynak göstermeyi gerektirir. Bu sayede artık soruyoruz. Nerden biliyorsun, kim söyledi diye. Aynı mantıkla da dinimizi daha doğru yaşamaya çalışıyoruz. Yoksa her denilene inanan, her konuşanı alim sanan insanlar oluruz. Her şeyi bilen bizi akılsızlıktan korusun.
Bigbang bir teoridir. Kızılötesi fon ışınımını, evrenin genişlemesini açıklamak üzere geliştirilmiş bir teori. Belki de yanlıştır. Durağan bir evren teoriside geliştirilebilir. Ama teori gerçek ölçümler ile sınanmak zorundadır. Kozmoloji güzeldir, ilgi çekicidir ama bir o kadar da felsefeye karışmıştır.
Son olarak diyeceklerimin özeti şudur:
Bilime bilim adamlarını çürütmek ve Türk ün gücünü göstermek için girmeyin. Evreni anlamak için girin. Bir bakın atom nasıl oluşmuş, moleküller hangi kanunlara uyuyor. Açıklanmamış bir alan bulursanız bir teoride siz kurun. Bilim birbirimiz alt ettiğimiz güreş minderi değildir. Aksine beraber oynanan bir bayrak yarışıdır.
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bıisim Allah erRahman erRahim
20.07.2009
Allah’ın izni ile
İlk önce yaptığım bu işin neden ve nereden kaynaklandığını, kısaca anlatmak istiyorum:
Ben Fizik Mühendisiyim, 1982 girişliyim ve diplomamı 7 senede aldım. Öğrencilik yıllarımda da Einstein’in teorem ve buluşlarından haz etmiyordum.
Gerek kendi istemem ile kendi branşımda bir işe başvurmayarak çalışmadım ve gerekse hayat şartlarından dolayı 12 yıldır, 3 ay öncesine kadar S.Arabistan da işçi olarak çalışmakta idim.
Geçen yıl bugünlerde internette sörf yaparken, Fizik Bilim adamlarının, doğa kanunlarının işleyişinde “Allah’ın zar attığı” söylemi, hele hele “gözü kapalı oynadığı” söylemlerini görmem üzerine: Önce Allah için sonra kendim ve insanoğlu için şu yanlış yolda giden bilimi bir doğru yola sokma zorunluluğu hissetim kendimde, ve gerek internette ve gerekse benim eski ders kitaplarımda araştırmalara başladım.
Benim yaptığım, Allah’ın izni ile, içinde yaşadığım evreni ve bildiğim fiziği, bence ihtiyaç olduğunu hissettiğim yer ve konularda, birbiri ile yoğurarak yanlış olan bilgileri düzeltmek ve eksikleri açığa çıkarmaktır. Yani şu anda doğada ve uzayda gördüklerimi (elime ulaşan bilgileri) kendimce yorumlayarak doğruyu bulmaktır.
Bulduğum ve derlediğim bilgilerimi, çeşitli tarihlerde, gerek Davet başlıkları altında ve gerekse Bir Teorisi başlığında (internette ulaşabileceğiniz Bir Teorisi ile ilgili bilgiler, yakın tarihte, tarafımca, %85 – 90 oranında güncellenmiştir), e-mail aracılığıyla Bilim adamlarına, üniversitelerimize ve çeşitli kurumlara yolladım, Allah’ın izni ile, ilgilenen çıkmadı. Bu yılın başlarında şahsen gittiğim bir Üniversitemizde Hocalar, cevaben benden konu ile ilgili formül istedi. Formüllere aklım ermediğinden orada tıkandım kaldım. Şimdi formüle ihtiyaç görmeyen bir konu ile (GIP, Magnetar, SS433, SGR, AXP, Atarcalar, vd...), bu konunun doğruları, yanlışları ve nasıl oluştuğu ile sonuçlarını anlatmak için tekrar karşınızdayım. Umarım burada da benden formül istemezsiniz...
Yukarıda da değindiğim gibi, internette elime ulaşan bilgileri yorumluyorum. Elime gelen bilgilerin doğruluğunu bilemiyorum veya bilgileri tam olarak almamış olabilirim, eksik kalmış olabilir. Bu nedenle sizlerinde benim yapacağım yorumlarıma etki, yardım ve katkılarınızı bekliyorum.
Bir Teorisi, Sizler için, ilk başta duyacaklarınız için yeterli ve akıllıca gelmeyebilir veya benim fazla yükseklerde gezindiğimi düşünebilirsiniz. Ben bu işi Allah için Allah’ın izni ile yapıyorum. Hiçbir maddi beklentim yoktur. Siz beni dinlemeye başlarken “ya doğruysa, hele bir dinleyelim bakalım” diye düşünmenizi istiyor ve yardımlarınızı bekliyorum.
Anlatımlarımda cümle düşüklüğü ve tekrar olabilir, bunun için şimdiden özür diliyorum.
Bir atasözü: “Zorunluluklar dehalar yaratır.”
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah’ın izni ile
Konumuz: Yıldızlarda GIP, Magnetar, SS433, SGR, AXP, Atarcalar, vd... olayları. Bu olayların yıldızlarda nasıl oluştuğunu, başlangıç sebeplerinin aynı olduğunu ve sonuçlarını, dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Yeni oluşmuş bir yıldız içerisinde, merkezde, hacimce en küçük atomlar (elektron sayısı az olan atomlar) bulunur. Hacim büyüdükçe dışa doğru, yıldızın yüzeyine doğru sıralanırlar. Hacimin küçüklüğü ve büyüklüğü elektron sayılarından bellidir. En küçük hacimli atom önce elektronsuz (nötron) ve sonra 1 elektronlu atomlardır (hidrojen). Sonra sırayla 2 – 3 – 4 – 5- vd. elektronlular gelir. Bunlarda kendi aralarında önce elektronun ve sonra çekirdeğin kütlelerine göre küçükten büyüğe doğru içten dışa sıralanırlar. Yıldızın yüzeyinde elektron sayısı en fazla olan ve en ağır atomlar bulunur.
Yeni oluşmakta olan bir yıldızda, ilk önce bir elektronlu atomlar yani hidrojen atomları bozunurlar. Bu bozunmalar atomların elektronlarını kaybetmeleri ile oluşur. Elektronların kaybolma sebepleri, kütlesi çok büyük değerlere ulaşan yıldızın, kütle-çekimden dolayı iç kısımlara yaptığı yüksek basınçtan ötürüdür. Bu yüksek basınç, merkezdeki atomların hacimlerini yani elektronun çekirdek etrafındaki dönmesini rahatlıkla yapabileceği yörüngeyi sıkıştırır. Bu sıkışma ile mevcut atomların elektronları, yörünge küçülmeye zorlandığı için birbirleri ile yani elektronlar elektronlar ile etkileşmeye ve sürtünmeye başlar. Bunun sonucunda yani yörünge küçüldüğü ve genlik arttığı için elektronun hızı artar.
Zaman ile, çekirdeğin zayıf bağlanma enerjisi bu elektronu yörüngede tutmaya güç yetiremez olursa yani elektronun kaçış/kurtuluş hızı yeterli olursa o zaman bu bağ kırılır ve o elektron bağlı bulunduğu çekirdeği yani atomu terk eder/kaçar. Sonuçta sahip olduğu tek elektronunuda kaybeden hidrojen atomu nötron durumuna (elektronsuz atom çekirdeği/elektronsuz atom) geçer.
Bozunma ile çekirdeklerin etkisinden kurtulan elektronlar dışa doğru yol alırken diğer atomlar ile etkileşimde bulunabilirler veya hiçbir etkileşimde bulunmadan yüzeye yetişerek yıldızdan kaçabilirler. Serbest kalan elektronların diğer atom çekirdek ve elektronları ile olan etkileşimlerinde parçalanabilirler (oluşan parçacıklar diğer atomlarla etkileşebilir veya yüzeye yetişip yıldızı terk edebilir) veya etkileştiği atomun bir elektronunu alarak elektron sayısını azaltabilir veya etkileştiği atomla birleşerek elektron sayısını artırabilir. Etkileşimin sonucuna göre: 1) atom yerinde kalabilir 2) elektron sayısı azaldıysa yıldızın içlerine doğru, elektron sayısına göre uygun olan yere gelinceye kadar ilerler 3) elektron sayısı arttıysa yıldızın yüzeyine doğru, elektron sayısına göre uygun olan yere gelinceye kadar ilerler.
Zaman içerisinde, 1- bozunuma uğrayıpta elektronlarını kaybedip nötron haline gelen atomların hacimleri azalacağından; toplamda yıldızın hacmi, kütle-çekim etkisinden dolayı azalır, bu bir süreklilik gösterir. 2- Bu arada yıldızın kütleside, uzaya kaçan parçacıklardan dolayı azalmıştır, bu da bir süreklilik gösterir. 3- Bu arada sayıları artan nötronlardan ve yörüngeleri küçülerek genlikleri ve hızları artan elektronlardan dolayı yıldız kendi etrafında daha hızlı dönmeye başlar, bu da bir süreklilik gösterir. 4- (3-) şıkkından dolayı yıldızın sıcaklığı ve parlaklığı yavaşça artacaktır, bu da bir süreklilik gösterir.
Zaman içerisinde, merkezdeki atomların bozunması ve elektronların diğer atomlarla etkileşimi ile oluşan yüksek elektron sayılı atomların sayısı yıldızın yüzeyinde artmaya başlar. Bunlar merkezkaç kuvvetin etkisi ile ekvatorda toplanır ve yoğunlaşır, yıldız yüzeyinde lekeler oluştururlar. (Güneş/Yıldız lekeleri) Bu arada bu lekeler yıldız yüzeyinde patlamalara ve rüzgarlara sebebiyet verebilirler. Bunların oluş sebebi: Eğer atom bozunmalarında açığa çıkan ve yüzeye çıkıpta uzaya kaçmaya çalışan parçaçıkların yolunu bu lekeler kapatırsa ve 1_bu lekeler yeterince büyük ise lekenin altında bir basınç oluşacak ve yeteri düzeye gelince patlama (yıldız patlamaları) ile bu sıkışan parçaçıklar uzaya yayılacaktır. 2_Bu lekeler yeterince büyük değil ise leke altında fazla büyük bir basınç olmadan, sıkışan parçacıklar lekenin kıyısından kenarından bir yol bularak fıskiyeden çıkar gibi uzaya dağılacaklardır.(yıldız rüzgarları)
Zaman içerisinde, yıldız yüzeydeki lekelerin artması ve bunların katılaşması ile yıldızın parlaklığı yavaşça azalacaktır, buda süreklilik gösterir.
Zaman içerisinde, hem yıldızın hacminin küçülmesi ile çapının azalması yani yıldızın küçülmesi ve yüzeydeki lekelerin artması ile yıldızın yüzeyi ağır elementler ile dolmaya başlar. Bu ağır elementler yıldızın merkezkaç kuvvetinden dolayı genelde ekvator etrafında yığılma yaparlar. Yıldızın her tarafı bu ağır elementler ile kaplandığında ekvatordaki kabuk kalınlığı magnetik kutup kabuk kalınlığından çok fazladır. Bu arada güneş patlama ve rüzgarları daha az sayıda ve daha şiddetli/kuvvetli olur.(yıldızın etrafındaki kabuk tam sertleşmemiş ve hala sıcak olduğundan, yıldız merkezinden gelen enerjinin kabuğa yaptığı yeterli basınç sonucu kabuktaki çatlama (yıldız rüzgarı) veya kırılma (yıldız patlaması) ile bu merkez enerjisi uzaya yayılır)
Bu arada, kütle-çekim kuvveti, yıldızın kendi etrafındaki dönüş hızı, yıldız merkezindeki atomların bozunma sürelerinin kısalması, yıldız yüzeyi ile kabuk arasında sıkışan enerji; hepsi birbirini (*) tetikler. Birisinin değerinin yükselmesi diğerlerinide otomatikmen yükseltir.
Zaman içerisinde, hemen iki yukarıdaki şartlara ek olarak, uzayın soğuk etkisi ile yıldızın dışyüzü katılaşmaya başlar.
Zaman içerisinde, bu katılaşma ile güneş patlama ve rüzgarlarının oluş sayısı neredeyse yok kadar olur. Yine zamanla katılaşma arttıkça güneş patlama ve rüzgarlarının oluş sayısı sıfırlanır. Bu olayların oluşumunun azalma sürecinde; katılaşarak bir kabuk olma sürecine giren lekelerden ötürü yıldız merkezinden gelen bozunmuş atomların elektronları uzaya kaçamayacaklar ve yıldız yüzeyi ve lekeler/katılaşan lekeler/kabuk arasında kalarak bir enerji birikimi oluşturmaya başlayacaklardır.
Bu arada, yıldızın kendi etrafındaki dönüş hızı da muazzam artmıştır. Bununla beraber kütle-çekim kuvveti/gravitasyon da artmıştır. Bu kuvvetin artması ile yıldız merkezindeki atomların bozunma süreleride kısalmıştır. Dolayısı ile yüzeye daha çok elektron/enerji gitmeye başlamıştır. Yıldız yüzeyi ile kabuk arasında sıkışan bu enerji, zamanla kabuğa basınç uygulayacağından, kabuğu bir balon gibi şişirmeye başlayaktır. Şişmeye başlayan kabuk yıldız yüzeyinden ayrılacak ve içinde bir top olan bir balonun şişmesi gibi yıldızın etrafında büyüyecektir. Bu arada yıldız merkezinden gelen yüksek elektron sayılı atomlar, yıldız yüzeyindeki güneş patlama ve rüzgarları sayesinde bu kabuğa yetişebilecek ve kabuğu kalınlaştırmaya devam edeceklerdir. Kabuk hala içerden aldığı basınçla sıcak kalabildiği sürece şişer. Bu şişme ta ki uzayın soğuğu kabuğun sıcaklığını yeninceye kadar devam eder. Bu anda kabuk tam soğumuş ve çok sertleşmiştir. İç basınç bu sert kabuğu zorlamaya başlar. Yıldızın etrafındaki kabuk kararmıştır, simsiyah olmuştur.
Zaman içerisinde yukarıdaki dört değerin (*) artması ile;
yıldızın etrafındaki kabukla beraber kendi etrafındaki dönüş hızı muazzam derecede artmış,
yıldız merkezindeki atomların bozunması çok daha süratli olmaya başlamış,
kütle-çekim kuvveti/gravitasyon o derecede artmıştır ki yıldızın çekim alanına giren herşey yıldız tarafından çekilerek, yıldız etrafında, yıldız ekvatoru hizasında toplanarak dönmeye başlar.((yıldızın ilk kütlesi yeterli büyüklükte ise) galaksi oluşumu)
Yıldızın etrafındaki kabuk kararmıştır, simsiyah olmuştur. Öyleki, görünür bölgede ışık yayımı ve yansıması yapmadığından dış uzaydan görülmez/algılanmaz.(kara delik)
yıldız yüzeyi ile kabuk arasında sıkışan enerji o derecede artmıştır ki: Basınç nedeni ile şişmeye başlayan kabuk yıldız yüzeyinden ayrıldığı andan itibaren enerji işlenmeye başlar. Yani merkezden bozunarak gelen elektronlar ve diğer parçacıklar yani enerji uzaya kaçamadığı için bulduğu bu boşlukta birbirlerine çarpmaya ve dönmeye başlar. Zamanla enerjinin içinde dönebileceği alan şişme ile artar aynı zamanda merkezden gelen parçacıklar ile enerjide artar. Bu enerjiyi oluşturan parçacıklar hapsedildikleri bu daracık bölgede birbirleri ile sürekli çarpışırlar. Bazıları parçalanır ve bazıları birleşir. Zaman içerisinde bunlar, genelde, aynı frekansa ve aynı faza ve aynı yöne gelirler. Frekansları öyle artmıştır ki . . .
Zamanla, bu enerji, katılaşıp sertleşen yıldızın dışındaki kabuğa çok daha büyük bir basınç uygulamaya başlarlar. Bunun sonucunda kabuk ısınmaya başlar. Ve kabuğun en ince yerleri olan magnetik kutup bölgeleri ilk önce ısınmaya başlar ve yarı geçirgen olur. Yeterli zaman ve ısıdan sonra, aynı fazda, birbirine paralel, tek renkli (parlak beyaz), hemen hemen aynı frekanslı parçacıklara dönüşen yıldızın sıkışmış enerjisi, uygun zaman ve anda, kabuğun yarı geçirgen olmuş magnetik kutup bölgelerinden, dar bir huni sınırı içerisinde uzaya kaçmaya başlar. Yıldız hala kara delik halindedir. (GIP, Magnetar, SS433, SGR, AXP, Atarcalar, vd...)
Yıldızının magnetik eksen boyunca huni şeklinde yaptığı ışımanın cinsi ve süresi yıldızın büyüklüğü ile merkezindeki atomların cinsine, ve etrafında oluşan kabuğun magnetik kutuplarının kalınlığına bağlıdır. Yıldız çok büyük ise yapacağı ışıma gama ışıması şeklinde olur, süresi ise yarı geçirgen olmuş magnetik kutup bölgelerinin bu yarı saydamlık özelliklerini ne kadar uzun süre koruyabileceklerine bağlıdır. Buda içeride hapsolmuş enerjinin kabuğa yapacağı basınca yani sıcaklığa bağlıdır.
Bu ışınlar aynı fazda, aynı frekansta, aynı yönde olduklarından adeta birbirine yan yana yapışıktır, bu nedenle uzaydaki kayıpları azdır. Bu nedenle milyonlarca ışık yılı uzaklıktan bize, dünyamıza gelebilirler, bizler onları özel cihazlarımızla algılayabilir/görebiliriz.
Yıldız ve dışındaki kabuk arasındaki basınç bu ışıma ile azalır, yarı geçirgenlik kaybolarak ışıma kesilmiştir. Yıldız merkezi bozunma enerjisi üretmeye devam etmektedir. Yıldız yüzeyine çıkan enerji, o sıkışık bölgede işlenmeye devam edecektir. Zamanla, işlenen bu enerji yeterli gücü, basıncı, sıcaklığı bulabilirse magnetik kutuplardaki yarı saydamlığını yeniden oluşturabilir ve uzaya tekrar ışıma yapabilir. Bu arada enerji bu yeterliliği sağlayıncaya kadar kabuğun kalınlığı artmaya devam edebilecektir. Buda enerjinin bu yarı saydamlığı yaptırabilme şansını ve olasılığını azaltır. Enerji bir kez daha ışıma yapma yeterliliğini bulamazsa, hapsolunan bölgedeki basınç dahada artacaktır.
Zamanla, yıldızın dışındaki şişmiş ve çok sertleşmiş olan bu kabuk, içerden gelen basıncı karşılayamayacak duruma gelirse/gelince, burularak veya yırtılarak, çok büyük, muazzam bir patlama ile parçalanarak uzaya dağılır. Bu patlama ile yıldızın çekim alanına girerek, yıldız ekvatoru hizasında toplanarak dönmeye başlayan bütün herşey dağılacak ve uzaya yayılacaklardır. Patlama ile beraber, kabuğun içinde kalarak bir kara deliğe bürünmüş olan yıldız, bu hapishaneden kurtularak, muazzam bir şekilde bembeyaz ışınımlar yaparak hayatına devam edecektir. (Süpernova)
Bu patlama, otomatikman, yıldızın kendi etrafındaki o çok süratli dönüşünü yavaşlatmış bir fren görevi görmüştür. Bu patlamadan sonra ilk toplam kütlesinin bir bölümünü kaybetmiş durumdadır. Patlama o kadar muazzamdır ki, onu akşam vakti çıplak gözle, gökyüzündeki en parlak yıldız olarak onu görebiliriz.
Patlamadan sonra yıldızın hayatı devam edecektir, ama biraz fark ile: Kütlesi ve hacmi ilk oluştuğundaki gibi değildir, daha azdır. Ayrıca, icabında merkezindeki hidrojen atomlarını yakmayı bitirmiştir, sıra helyumlara gelmiştir. Eğer hidrojenler bitmemiş ise onları yakacaktır. Hidrojenler bittikten sonra helyumu, oda bittikten sonra. . .
Hayatını biraz farklı şekilde devam ettiren yıldız yüzeyinde yine lekeler olacak, bunlar yoğunlaşacak, yine yıldız rüzgar ve patlamaları yapacak, bir kez daha karararak kara delik olacaktır; icabında, enerjide yeterliliği yakalayabilirse, birkaç kez daha gama ışıması yapacaktır. Yeterliliği yakalayamazsa X Işımaları yapacak/yapabilecektir. Bir kez daha dışındaki kabuğu muazzam bir şekilde patlatarak, yine bembeyaz bir şekilde uzayı aydınlatacak.(Süpernova veya Nova)
Yıldız yaşamı süresince yukarıda anlattığım olayı birkaç kez tekrarlar. Ta ki nötron yıldızı oluncaya kadar. . .
Bu yazımı yine yollayabileceğim her yere yollayacağım.
Bilime katkısı olur dileği ile...
22.07.2009
Mehmet Rende
dingil113@msn.com
www.mehmetrende.com.tr
(0 326 216 57 85 Antakya)
(0 536 678 1679)
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili mert8,
Siz yine bana kızacaksınız, hakaret edeceksiniz ama yazınız baştan aşağı yanlış. Bakınız, daha ilk paragrafta,yazınızın kalanını dayandırdığınız bilgi uydurma.
mert8 Yazdı:
Yeni oluşmuş bir yıldız içerisinde, merkezde, hacimce en küçük atomlarelektron sayısı az olan atomlar) bulunur. Hacim büyüdükçe dışa doğru, yıldızın yüzeyine doğru sıralanırlar. Hacimin küçüklüğü ve büyüklüğü elektron sayılarından bellidir. En küçük hacimli atom önce elektronsuz (nötron) ve sonra 1 elektronlu atomlardır (hidrojen). Sonra sırayla 2 – 3 – 4 – 5- vd. elektronlular gelir. Bunlarda kendi aralarında önce elektronun ve sonra çekirdeğin kütlelerine göre küçükten büyüğe doğru içten dışa sıralanırlar. Yıldızın yüzeyinde elektron sayısı en fazla olan ve en ağır atomlar bulunur.
|
|
|
Oysa, kütleçekim kuvveti gereği her yıldızın merkezinde daha "ağır", yüzeyinde ise daha "hafif" atomlar bulunur.
Bana çok bağırmayın diye aşağıya bir resim ekliyorum.
Kolay gelsin.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alim olan Allah en doğrusunu bilir
|
Yukarı dön |
|
|
|
|