Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Uzunca bir süre önceydi. Okulumu bitirmiş mesleğimi icra etmeye başlamıştım. Dinle olan ilişkim orta halliydi. Ortaokul ve lise din derslerinde verilen bilgilerle belli günlerde icra edilen belli ibadetler... Bazen inançsız arkadaşlarımla tartışır onlara allahın var olduğunu ispatlamaya çalışırdım. Derken içimi bir endişe sarmıştı.
Kendi kendime şöyle demiştim: "Kitabı okumadan ya ölür gidersem?" Ya bana "sana kendi toplumun içinde iyi bir eğitim alma imkanı sağlamıştık; onlarca cilt ders kitabını okumuş onları yalayıp yutmuş biriydin; sana geçimini sağlayacak imkanı da vermiştik. Gönderdiğimiz kitabı okumadın mı? denirse ne cevap verecektim. Efendim "ben şey okudum şey neydi hah buldum: namaz hocası okuduydum" mu diyecektim. Bu bana çok saçma ve bir o kadar da korkutucu gelmişti.
Böylece boş kaldığım bir dönemde Yaşar Nuri Öztürk'ün iniş sıralı mealini okumaya başladım. Gerçi o güne gelene kadar bir çok kereler çeşitli surelerin meallerini okumuştum ama baştan sona ilk defa okuyordum. Sonra ikinci, üçüncü tekrarlar geldi. Her seferinde "hayret bunu daha önce neden farketmemişim?" dediğim yerler çıkmaya başladı. Ayrıca bu dönemde din adına yapılan bir çok şeyin kitapta olmaması beni düşündürmeye başlamıştı. Kur'anı okumakla içinde bulunduğum topluluktan yavaş yavaş kopmaya yahut farklılaşmaya başlamıştım doğrusu.
Bir gün kitapçıda dolanırken gördüğüm bir kitap ilgimi çekti. Ayaküstü şöyle bir göz atmam yetmişti. Derhal satın alıp bir solukta okudum. Bu kitap "Uydurulan Din ve Kur'andaki Din" adlı Kuran Araştırmalar Grubu tarafından yazılmış bir incelemeydi. "İşte tamam" dedim "benim gibi düşünen bir grup varmış; anormal olan sadece ben değilim..." Doğrusunu söylemek gerekirse bu kitap benim 5-10 yılda kat edebileceğim yolu bir çırpıda aldırmıştı. Bu vesile ile onlara bir kere daha teşekkür etmek isterim.
Artık din konusunda kemale eriştiğimi düşünüyor yakınlarıma yol göstermeye çalışıyordum. Bu konuda eşimi de peşime takmıştım. O da Kur'an okumaya başlamıştı. Bazen ayetlerde anlatılanları aramızda tartışıyorduk. Bir gün eşim bana internette dolaşırken bulduğu bir siteyi gösterdi. Bana gösterdiği site "hanifdostlar" sitesiydi. Çok ilgimi çekti. Derhal tartışmaları okumaya başladım. Tam aradığım şeydi. Düşüncelerime tercüman oluyordu. Fakat bir süre sonra din konusunda kemale memale ermemiş olduğumu anladım. Salatla, zekatla, kâbeyle, hacla v.s. ilgili ortaya konulan gerçekleri görünce şok geçirdik. "Yok artık daha neler..." dedik. (Aslında bunu eşim dedi. Ben içimden "zaten bu kılıp durduğumuz namazda bir abukluk vardı da neyse...Allah kabul eder inşallah" dedim.) Dedik ama deliller önümüzde duruyordu. Ya geleneği takip edecektik ya da diğer konularda şimdiye kadar nasıl kur'anı rehber edindiysek gene öyle yapacaktık. Kendi kendime "...lan bu iş böyle olmayacak...Habire dumura uğrayıp duruyoruz. Baksana millete. Millet mealleri yutmuş artık Arapça yazıp çiziyor!" Hemen gidip bir kuran hocası aldım. Bir iki ay içinde ayetleri çat pat okuyabilir hale geldim. Sonra gramere daldım. Piyasadaki en iyi gramer kitaplarından birini aldım. Doğrusu çok zorlandım. Arkasından kelime meali aldım... Ve internet: Hepimiz için müthiş bir kaynak... Aradığım kelimeyi girdim mi türlü türlü kaynak; Lisanul arap, Ragıp, İkbal... hepsi sanki kitaplığımdaymış gibi... Bir süre sonra artık yazılıp çizilenleri, delil olarak ortaya konanları sınayabilir hale gelmiştim. "Artık ayaklarım çok sağlam yere basıyor" diye düşünüyordum.
Böyle bir dönemdi. Pasajın birinde bir kadın bana durduk yerde günün birinde tanrının armagedon adında bir savaşla yeryüzündeki kötülüğü ve kötüleri yok edeceğini artık son günleri yaşadığımızı söyledi. Gel zaman git zaman kadın benzer şeyleri söyleyip durdu. Sonradan anladım ki bu kadın bir Yehova Şahiti'ymiş. Böyle durduk yerde kendi inançları ile ilgili konuşmaları onların yem atmalarından başka birşey değil. Siz merak edipte "o da ne?" cinsinden bir soru sorunca hemen şu meşhur tetkiklerine başlamak için kolları sıvıyorlar. Neyse hemen Yehova Şahitleri ile ilgili bir araştırma yaptım. Kim bunlar? Neye inanıyorlar? Peygamberleri kim? Öğrendim ki bunlar da hristiyanlar gibi mukaddes kitaba inanıyorlar. Ama hristiyanların aksine çok katı bir şekilde İsa'nın, tanrı olduğunu reddediyorlar. "Aa" dedim "ne mutlu, nihayet mukaddes kitaba inanan ama teslisi reddeden bir grup." Tam benim dişime göre. İsa'yı tanrı olarak görmeyen birilerine kur'an anlatılabilir. Böylece gel zaman git zaman bana göre sohbet ona göre ise mukaddes kitap tetkiki olarak adlandırdığı buluşmaları gerçekleştirdik. Ta ki İsa'nın fidyeliği konusuna gelinceye kadar sohbetlerimiz fena değildi. Bana dedi ki "İsa'nın öldürülmesi insanlığın suçunun affedilmesi için Yehova'nın (onlar Allah'a böyle diyor) fidye düzenlemesiymiş. İsa'nın kurbanlığı sayesinde ona inananlar için Adem'in suçunun cezası olan ve insanlığa miras kalan ölüm affa uğramış. Bu durum Kur'anın temel öğretilerinden "kimse kimsenin günahını yüklenmez" le çelişiyordu. Ama ben bunu söylemek yerine ilkin şu soruyu sordum: Madem öyle neden bu bedel ödendikten sonra yaklaşık 2000 yıldır insanlar ölmeye devam ediyorlar?" Bana bu sürenin tanrı katında çok kısa bir süre olduğunu, çok yakında armagedonun olacağını; Tanrı'nın kırallığının yeryüzüne ineceğini; kralın İsa olacağını; İblis ve ondan yana olan yoldan çıkmış meleklerin tutsak edileceğini; Adem ve Havva dışında ölülerin diriltileceğini, insanların Adem ve Havva'nın durumuna düşmemeleri için Allah'a itaat konusunda İsa tarafından eğitileceğini; sonra şeytanın ve işbirlikçilerinin bir süre için tekrar serbest kalacaklarını; böylece sonsuz yaşam şansının insanlara bir kez daha verileceğini...v.s. anlattı.
İçimden "lan ne anlatıyo bu? Bizdeki ahir zaman, mehdi hikayelerinin bir başka versiyonu. Kim kimden kopya çekmiş? Yahova Şahitleri mi Harun Yahya'dan yoksa Harun Yahya mı Yehova Şahitleri'nden?"
Sonra ben onlara "bak Kur'an böyle böyle diyor...bu anlattıkların mesnetsiz" deyince verdikleri cevaplardan anladım ki bunlar Hz. Muhammed ve Kur'ana sahte gözüyle bakıyorlar. Artık uzatmayayım, ben onları gönderdim. Artık bu anlamda bir görüşme yapmıyoruz.
Ama ben bunlara cevap yetiştirecem diye bu esnada Mukaddes Kitabı ciddi ciddi hatmetmiş oldum. Bunlarla boğuşacam diye çok bölümünü tekrar tekrar okudum. Gerçekten İncil'den önce yahudi kutsal metinleri içerisinde kurtarıcı bir krala, mesihe işaret eden bir çok bölüm gördüm. İncilde de İsa'dan "tanrı kuzusu" diye bahsediliyor. Şıracı ile bozacı babından çok aldırmadım. Arkasından Kur'ana dönüp tekrar ilgili ayetlere bakınca irkildim. Şimdi beni özellikle irkilten onlarca kere okuduğum sizlerinde onlarca kere okuduğunuzu bildiğim bu iki ayeti siyakı ve sibakları ile veriyorum.
Sormak istediğim 1. ayet:
Yaşar Nuri Öztürk Mealinden: 44 MERYEM 19:16 Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti.
44 MERYEM 19:17 Onlarla arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona göndermiştik de o kendisine sapasağlam bir insan şeklinde görünmüştü.
44 MERYEM 19:18 Meryem demişti: "Ben senden, Rahman'a sığınıyorum. Takva sahibi biriysen dikkatli ol."
44 MERYEM 19:19 Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım."
44 MERYEM 19:20 Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim."
44 MERYEM 19:21 Dedi: "İşte böyle! Rabbin buyurdu ki: 'O benim için çok kolaydır. Böyle olması onu, insanlara bir mucize ve bizden bir rahmet yapmamız içindir. Hükme bağlanmış bir iştir bu."
44 MERYEM 19:22 Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi.
Soru :
Biliyoruz ki Allah nebilerine bazı mucizeler vermiştir. Öreneğin Musa'nın sergiledikleri. İsa'nın sergiledikleri vs. Bu mucizelerin amacı nedir diye düşünelim. Veya ortak yönlerini ortaya çıkaralım.
1-Bu mucizeler insanların gözleri önünde cereyan etti. 2-Gözlerin gördüğü kulakların duyduğu bu mucizeler bazı insanların herşeye kaadir bir tanrı olduğuna iman etmelerini sağladı.
Şimdi 19:21 e dönecek olursak İsa'nın mukaddes ruh ve Meryemden olması ayetin de saptadığı gibi hiç şüphesiz bir mucizedir. Ama diğer mucizeler gibi insanların gözleri önünde cereyan etmemiş böyle bir mucizenin kimsenin inancını artırmayacağı da açıktır. Çünkü gözlemlenemiyor; lafta kalıyor.
Öyleyse gözlemlenemeyen bu mucizenin amacı ne? Neden İsa diğer peygamberler gibi değilde mukaddes ruhtan? Tanrı bu da böyle olsun mu demiş?
Aslında soruları daha da çoğaltabilirim ama bekliyeceğim.
Sormak istediğim 2. ayet:
Yaşar Nuri Öztürk Mealinden: 89 Â-Lİ İMRAN 3:58 İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu Zikir'den okuduğumuzdur.
89 Â-Lİ İMRAN 3:59 Allah katında İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol!" dedi. Artık o, olur.
Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.
Hayrullah41 kardeşim, benim için üzülme. Ben yolumdan eminim. Burada tekrar salatı, zekatı, kabeyi, mekkeyi tartışmak istemiyorum. Onun tartışıldığı forumu takip ediyorum. Gerekli notlarımı da yapıştırdım. Benim açımdan olay tabiri cayizse kabak gibi ortada.
Metehan2003 öncelikle ilgin için sağol. Şimdilik ne sorduğum ya da şöyle diyeyim tartışmak istediğim şey daha iyi anlaşılsın diye birkaç soru daha ekliyeceğim.
Önce şu ayetlere bir göz atalım:
Yaşar Nuri Öztürk mealinden
56 SAFFAT 37:100 "Rabbim, bana iyilik/barış sevenlerden birini lütfet!"
56 SAFFAT 37:101 Bunun üzerine biz, İbrahim'e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
56 SAFFAT 37:102 Çocuk onunla birlikte koşacak yaşa gelince, İbrahim dedi: "Yavrucuğum, uykuda/düşte görüyorum ki ben seni boğazlıyorum. Bak bakalım sen ne görürsün/sen ne dersin?" "Babacığım, dedi, emrolduğun şeyi yap! Allah dilerse beni sabredenlerden bulacaksın."
56 SAFFAT 37:103 Böylece ikisi de teslim olup İbrahim onu şakağı üzerine yatırınca,
56 SAFFAT 37:104 Biz şöyle seslendik: "Ey İbrahim!"
56 SAFFAT 37:105 "Sen rüyayı gerçekleştirdin. İşte biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz."
56 SAFFAT 37:106 "Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi."
56 SAFFAT 37:107 Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
56 SAFFAT 37:108 Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık.
56 SAFFAT 37:109 Selam olsun İbrahim'e!
Soru: 37:108 de "onu hatırlatan bir şey" olarak ifade edilen nedir? "...onu hatırlatan bir şey..." kurban bayramlarında kurban kesme geleneği mi?
Kur'andan biliyoruz ki Allaha inanan ailelerden resul, nebi çıktığı gibi annesi-babası Allaha iman etmeyen bazı kimseler de Allah'ın resulu, nebisi olabilmiş.
Müthiş bir onurun sahibi olan İbrahim (4:125 ...Allah İbrahim'i dost edinmişti.) buna çarpıcı bir örnek. Babasının durumu malum. Yani bir resulun, nebinin annesi babası inanç sahibi, tertemiz olacak diye bir kural yok.
Şimdi Meryem ile ilgili ayetlere bir göz gezdirelim:
107 TAHRİM 66:12 Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem’i de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. Ve o, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi de içten bağlananlardan oldu.
bir diğer ayet,
44 MERYEM 19:19 Ruh dedi: "Ben, sadece Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan bağışlamak için buradayım."
44 MERYEM 19:20 Dedi: "Benim nasıl oğlum olur; bana herhangi bir insan dokunmadı. Ben bir kahpe de değilim."
Soru: Resullük, nebilik için anne-babanın bir ehemmiyeti olmadığına göre 66:12 de Meryem'in ırzını kale gibi koruması ( Y.N. Öztürk ferc kelimesini ırz olarak almış. Doğru çeviri:"...üreme organını erişilmez yapmış olan..." olmalıydı.) ve benzer vurgunun 19:20 de tekrarlanmasının amacı nedir? Bütün bu vurgular Meryem'in kendisine İsrailoğulları tarafından yapılan bir suçlamadan aklamak için mi? ( Bu son sorunun eşiti şu olurdu: Yahudileri, Kur'an ayetleri ile İsa'nın da Allahın bir resulu olduğuna inandırmak için mi !?)
Şimdi dikkat buyurun!
İslam ulemasının bize öğrettiğine göre insanlar doğduklarında günahsızdırlar. Hristiyanların veya Yehova Şahitlerinin söylediği gibi insanın günahlı doğması diye bir şey sözkonusu olamaz. Bunlar tahrif olmuş dinlerin zırva öğretileridir. Şimdi soruyorum:
19:19 da Ruh'un ifade ettiği "...tertemiz bir oğlan..." ne anlama geliyor? Diğer doğanlar kirli mi doğuyor?
Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.
Yıllar yıllar önce çocuklarım daha yokken eşimle çok sayıda muhabbet kuşu besliyorduk. Ben özellikle İngiliz muhabbet kuşlarına çok ilgi duyuyordum. Bunlar diğerlerine göre iri ve gösterişli oluyorlar. İlla ki bir çift İngiliz Muhabbet kuşumuz olsun belki yavru alabiliriz diye düşünüyorduk.
Bir gün Ankara'da Maltepe pazarında dolanırken hayvan yemi ve kuş satan bir esnafta bir muhabbet kuşu gördük. Böyle hafiften İngiliz muhabbetini andırıyordu. Yaklaştım sordum "bunun cinsi ne? birader..." Satıcı cevap veremedi. Ben de dedim ki "İngiliz muhabbet kuşu arıyorum..." Tabi satıcı çok akıllı !
"Abi bu İngiliz..." "İyi de İngilizler iri olur bu iri değil! Sanırım soyunda biraz İngilizlik var " "Olur mu Abi bu safkan kırma!"
Eşimle birbirimize bakıp gülüştük. "Nasıl yani?" "Kırılmış ama bu ilk döl."
Böylece bu satıcı genetik literatürüne "safkan kırma" tabirini eklemiş oldu.
Benzer bir durumu da yıllar önce yeni işbaşına geldiklerinde başbakanın takımından biri söylemişti. "Biz muhafazakar değişimciyiz" Şaka gibi....
Anlayacağın her iki örnek te bir birine 180 derece zıt iki kavramı barındırıyor. Bir şey ya safkandır yada melez. Ya değişimcisindir yada muhafazakar.
Bak bunları neden anlatıyorum. Peygamberin sünneti diyorsun. Yani sünnetulnebi. Şimdi bunu sünnetullahın yanına koy. Dikkatle bak. Görmüyor musun kelimenin kendisi bile şirk.
Hadi yumuşatayım daha gündelik kelime kullanayım. Ofsayt be kardeşim. Habire topu taça atıyorsun. Anlatabildim mi?...
Meryem'in zina etmediği ve İsa'nın veledi zina olmadığını belirtmek için bu durum Kur'anda yeraldı. Olay bu.
Hristiyanlar zaten böyle bir şeye asla inanmıyorlar. İnansalar zaten hristiyan olmazlar.
İlk müslümanların yani Hz. Muhammed'in toplumu desen zaten İsa ile bir geçmişleri yok. Pagan bedevilerin gündemini İsa'nın nasıl ortaya çıktığı ilgilendirmiyordu. Geriye kalıyor yahudiler.
Velevki senin algıladığın gibi, yahudileri ikna etmek için bu haber Kur'an da veriliyor olsun ben bu habere inanıyorum sen de inanıyorsun. İşte mesele bu noktadan sonra başlıyor.
Ben bu haber neden Kur'anda bize veriliyor diye sormuyorum. Biz buna iman ettikten sonra neden Allah böyle bir resul gönderiyor. Amacı ne diye soruyorum. Neden, neden, neden?
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam,
malik bin nebi kardeşim de katıldığına göre,konu oldukca verimli geçecek :)diye düşünüyorum.
SAFFAT 37:108
Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey?? bıraktık.
107de geçen ifade: "Momentous Sacrifice" ciddi kurban?? "Zibhin Aazeem" CİDDİ bir FEDAKARLIK tan bahsetmek daha doğru
olur.Kurban kesmek 200-300 tl lik bir maddi yük.Ne kadar ciddi olabilir ki?
37:108 ve terakna Aleyhi fiyl ahiriyn
37:109 selamün Ala ibrahim
Sonraki nesiller içinde ona da iyi bir nam?? bıraktık: ki o da, bütün milletler tarafından şöyle denilmesidir:selam
ibrahime
Yine de İsa ile organik bir bağ kurmak için yeterli bir kanıt -bu Ayette-göremiyorum.
İncil de insanın Doğuştan "GÜNAHKAR" doğduğu düşüncesi hakim.
İLK GünAh Ademe ait.
Mark 7:20-23
20 And he said, “What comes out of a person is what defiles him. 21 For from within, out of the heart of man, come evil
thoughts, sexual immorality, theft, murder, adultery, 22 coveting, wickedness, deceit, sensuality, envy, slander, pride,
foolishness. 23 All these evil things come from within, and they defile a person.”
20 Ve dedi ki,“İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır. Çünkü kötü düşünceler, ahlaksızlık, hırsızzlık, cinayet, zina,
açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık, insanın yüreğinden kaynaklanır. Bu
kötülüklerin hepsi içten kaynaklanır ve insanı kirletir.”
O, insanların günahkâr olduğunu, çünkü günahla doğduklarını söylüyor.
Kur'ana baktığımız zaman:
Yukarıda ki ifadelere yakın tabirleri Melekler kullanıyor "Allahın Halife ADAYI"için.
Bakara 30
Melekler:
*-Bu kan döker, zulüm yapar.
*- Yeryüzünü fesada verir?
Buna niye halifesin diyorsun? dediği zaman, Allah, insanda onlar yoktur demiyor.
Meleklere diyor ki: Bilmediğiniz şeyler var. Siz bilmezsiniz!
Öteyandan Hukukta temel kural Babanın suçu,Oğluna yüklenemez (ve tersi)
Ve yine Kur'an da :
“Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü taşımaz.” (35/Fâtır, 18).
İnsan bu günahlara doğuştan meyilli diyelim ama o aynı zamanda iyi ve kötüyü ayırd edecek (Akıl)donanıma sahib.
Akıl, her akıl sahibinin bildiği üzere:mantık ile çalışır.
Biraz mantık yürütelim...hani sıkıcı mantık derslerini
hatırlayın:) q ise p v.s. Tümden gelim-Tüme varım
insanlar günahkardır---isa bir insandır!---isa bir resuldur o halde resuller de gunahkar dır.
Print out:İSA da başkasının yükünü taşımaz.
'KUZU'yük taşımaz,başkasının yükünü hiç taşımaz. O halde KUZU dan öncekilerin hükmü ne olacak?
Sayısız insan 'Vaftiz' olamadan 'TERTEMİZ' olamadan gitti.
Bu aynı zamanda ŞEFAAT beklentisi içinde geçerli değil mi?
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
Meryem İsa'yı cinsel ilişki neticesinde doğurmuştur,
Nikahı içinde yaşadığı toplumun anlayışına göre olmamıştır,
Toplum meryemi bu konuda iffetsizlikle suçlamıştır,
Ne Meryem'in ne de İsa'nın gayri meşru bir durumu vardır,
Ne Meryem zina ederek doğurmuştur, ne de İsa veled-i zinadır,
İbrahim ve İsmailin olayında Yaratıcı tarafından başlatılan bir eylem söz konusu olmadığını düşünüyorum,
İbrahimin bir şekilde kendi kendine iş çıkartması gibi bir durum söz konusu kanaatimce,
Sonrakilere bırakılandaki sonraki ne sensin ne de ben,
Esen kalasın,
17. kendini onlardan uzak tutuyordu; bu durumdayken kendisine vahiy meleğimizi gönderdik; [bu melek] ona eli yüzü düzgün bir beşer kılığında göründü.
18. (Meryem onu görünce:) “Senden, O kuşatıcı rahmet ve esirgeme Sahibi'ne sığınırım!” dedi, “Eğer O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan [bana yaklaşma]!”
19. [Melek:] “Ben yalnızca Rabbinin bir elçisiyim” dedi, “[O Rab ki:] sana tertemiz bir oğul armağan edeceğim [diyor].”
20. [Meryem:] “Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim” dedi.
21. [Melek:] “Bu doğru” dedi, “[Ancak] Rabbin diyor ki: ‘Bu Benim için kolay; 15 ve [böyle olduğu için de, senin bir oğlun olacak] ve Biz o'nu insanlar için katımızdan bir sembol ve aydınlatıcı bir bağış kılacağız!’” 16 Ve bu [Allah tarafından] önceden hükme bağlanmış bir şeydi:
Selam Sevgili Malik Kardeşim,
yukarıda kırmızıya boyadığım cümlene katılmadığımı, Hz.Meryem'in cinsel ilişki olmadan Hz.İsa'yı dünya'ya getirdiğine inandığımı ve bu inancımı da ilgili Ayet'lerden aldığımı belirtmek isterim...
Meryem, " “Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken," dediği halde, senin : " Meryem İsa'yı cinsel ilişki neticesinde doğurmuştur," şeklindeki ifadenin başta bu Ayet ile çeliştiğini görüyorum ben...yanlış mı görüyorum ? yanlış görüyorsam, yanlışım nerede söyler misin? "
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma