Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ben sizlere bütün samimiyetimle Allah ın ayetlerini hatırlatıyorum ancak , bazıları sanki kendilerine kötülük yapılmış gibi bizimle mücadele ediyor.
Bu mesele casiye suresi 8. ayete ne kadarda benziyor. “ Yüzüne karşı Allah ın ayetleri okunurken işitir de, sonra kibrinden sanki onları hiç işitmemiş gibi ısrar eder . İşte onu acıklı bir azapla müjdele.”
Şimdiye kadar yaptığımız kur’an ayetlerini ön plana çıkarıp , insanların uyarılmasından başka bir şey değildir. Herşeye rağmen benim uyarılarımı dikkate almasanız bile , apaçık olan ayetleri itinayla incelediğiniz taktirde bir kuldan, dünyada yaşadığı sürede nasıl bir inanç sahibi olması gerektiğini algılayabilirsiniz .
Secde suresinin 22. ayetinde yapmaya çalıştığımız işin özü bulunmaktadır “ Rabbinin ayetleriyle nasihat edilipte , sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir ? Şüphesiz biz mücrimlerden intikam alıcıyız” .
Bizim yorumlarımız sizin için taraflı ve anlamsız gelirse, tarafsız ve yorumsuz bir kur’an meali alıp, samimiyetle okursanız , zaman içinde bizi anlamanız çok daha kolay olacaktır. Bizler gayet açık ve samimi bir şekilde , Allah ın ayetlerini önünüze koyup alınması gereken mesajların , herkes tarafından kabul edilmesine vesile olmaya çalışıyoruz . Arapçadan türkçeye yapılmış olan çeviriler bizim değil , bu işin eğitimini yapmış ve arapçayı çok iyi bilen , arapçanın en yakın türkçe karşılığı olan kelimeleri şeçmiş bir kişinin meal çalışmasından faydalandık. Bu kişi Cami ul Ezher şeriat fakultesi mezunu , yüksek islam enstitüsü eski müdürü ve arap dili ve edebiyatı muallimi sayın Ahmet Davutoğlu dur. Piyasada hala satılan bu meal çalışmasına herkes ulaşabilir . Alternatif çalışma arayan kimselerede Elmalı lı Hamdi Yazır hocanın ve diyanetin meal çalışmalarınıda tavsiye ederim . Benim bilmediğim daha sağlıklı meal çalışmaları varsa , faydalanmanızı ve kıyaslamanızı tavsiye ediyorum .
Önemli olan arapça kelimelerin en yakın karşılığının olmasıdır. Hekesin en doğal hakkı olan Allah ın kendinden ne gibi beklentileri olduğunu bu şekilde bilebilirsiniz. Bu konuya teşfik olması bakımından bir ayetle konuyu bağlamak istiyorum .
Zümer 55 “ Haberiniz olmayarak , ansızın azap gelmeden , Rabbinizden size indirilenin en güzeline ( Kur’an a ) uyun”.
Kehf suresinin 57. ayetinde Allahın ayetleri ile uyarılmış ve ondan yüz çevirmiş kimseler hakkında bilgi verilmektedir. “ Rabbinin ayetleri ile uyarılmışken , onlardan yüz çeviren ve yaptığı günahları unutan kimseden daha zalim kim olabilir? Biz böylelerin kalpleri üzerine , kur’an ı iyi anlamalarına mani bir takım perdeler çektik , kulaklarına da ağırlık verdik . Sen onları doğru yola davet etsende , bu halde onlar ebediyen yola gelmezler”.
Sabırla ve ihlasla yapılacak , kur’an ı anlamaya yönelik her tür çalışma mutlaka başarıyla sonuçlanır , bundan hiç şüphe etmeyin.
Allahu teala insanın aklını kullanmasını, mukabilindede hidayet edeceğini Yunus suresinin 100. ayetinde ,
“ Allahın izni olmadıkça , hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanları O, pislik içinde bırakır”.
Akıl Allah u tealanın en güzide nimetlerinden biridir. Aklı kullanmamanın sonucunda ortaya çıkacak olan akıbet , kişinin kendi sorumluluğundadır. Kaderci ve tam olarak bilinmeden yapılan tevekkülcülük uygulamasının faydası yoktur. Kişi aklını ve iradesini en iyi şekilde kullandıktan sonra , Rabbine tevekkül etmelidir .
Kader , kişinin gayreti ve aklını kullanmasının sonucunda Allahın taktir ettiği yaşamdır. Başına gelen iyilikler Allah ın lutfu , kötülüklerde kendi hatalarının sonucudur. Allah u teala ayetleriyle bizlere herşeyi en açık şekilde izah etmiştir.
Burada bize düşen en önemli görev, Allahın dinine yardım etme gayreti içersinde olmamızdır.
Saf suresinin 14. ayetinde “ Ey iman edenler ! Allahın yardımcıları olun . Nitekim Meryem in oğlu İsa , havarilere “ Allahın zaferine kavuşmak için bana kim yardımcı olacak ?” demişti. Havariler “ Biz Allahın yardımcılarıyız” dediler . Bunun üzerine İsrail oğullarından bir taife İsa ya iman etti, bir taifede kâfir oldu . Bizde iman edenleri düşmanlarına karşı teyit ettik. Bu suretle onlara üstün geldiler”
buyrularak , düşünen akıllara hitap edilmektedir.
Arkadaşlar benim sizden beklentim , bu yazıdaki meseleleri önyargıda bulunmadan anlamaya çalışmanızdır. Bana karşı hakaret ve iftirada bulunmanız önemli değil ancak , sizlerin kazançlı çıkması benim için çok önemlidir.
Sizlere Şuayb peygamberle kavminin arasında
Hud suresinin 87 ve 88. ayetlerinde geçen diyaloğu hatırlatmak istiyorum, umarım ne demek istediğimi anlarsınız.
“ Onlar ey Şuayb atalarımızın taptıklarını terk etmemiz yahut mallarımızda istediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi , sana namazınmı emrediyor? Doğrusu sen çok yumuşak huylu , çok akıllısın dediler ( alay ettiler) Şuayb şöyle dedi : Ey kavmim söyleyin bakayım. Eğer ben Rabbimden bir beyyine üzerine isem ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse , ne yapayım? Ben size muhalefetle sizi men ettiğim şeylere , kendim düşmek istemiyorum . Ben ancak gücümün yettiği kadar ıslah ediyorum. Başarımda yalnız Allah ın yardımı iledir, ben sadece O na tevekkül ettim ve yalnız ona yüz tutarım”
Belkide sizin bildikleriniz yanlıştır ne dersiniz ? Ben sizi atalarınızdan miras olarak adığınız , inanç sisteminden daha iyisine yönlendirmeye çalışıyorum . Sen kendini ne zannediyorsun ? sanamı kaldı ? derseniz , ben sadece gülerim . Doğruları söylemek suç ise , ben suçumu kabul ediyurum
Allahu teala doğruları her zaman galip getirmeye muktedirdir.
Zuhruf suresi 22-23-24. ayetlerde “ Hayır onlar şöyle dediler: Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk . Bizde onların izlerince giderek yol buluruz , yine böyle ! Biz senden önce hiçbir memlekete uyarıcı göndermedik ki oranın refah sahipleri “ Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk , bizde onların izlerine uyarız” demiş olmasınlar. Gönderilen uyarıcı “ Ben , atalarınızı, üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu size getirdimsedemi? dedi. Onlar , “biz hakikaten sizin gönderildiğiniz şeylere küfrediyoruz” dediler. Bu ayetler ne kadarda açık ve net , hiç yorum dahi yapılmasına gerek olmadan , anlaşılmasının kolay olduğu bir usluple , Rabbimiz tarafından açıklanmış.
Dünya için öğrendiklerimiz ve gösterdiğimiz çabanın yüzde birini , ahirette bizleri bekleyen ebedi mutluluk uğruna gösterip , dinimizi doğru öğrenmeye çalışsaydık , ne kadar hoş olurdu .
Şimdiye kadar üzerinde durduğumuz konuların tümü , ahirette güzel bir hâl beklentisi olanların, beklentilerinin karşılanması için hazırlanmıştır. İslam dinini , yaşama gayreti içersinde olan bireylerin ve içinde oldukları grupların , kendilerini sürükledikleri uçurumu haber vermek ve aklını kullananları, doğru bir inanç çizgisine davet etmek , bu çalışmanın tek gayesidir.
Ortaya atılan birçok hadis i şerif , birbiriyle çelişki içersindedir ve zaman içersinde aynı konu hakkında birbirine muhalif hükümler , peygamberin ağzından çıkmış gibi , insanların önüne sürülmüştür. Dindeki ayrılıklarda bu surette ortaya çıkmıştır. Kur’anın içindede geçmiş ümmetlerin yaptıklarından dolayı , başlarına gelenler defalarca anlatılmasına rağmen , herkes kendi bildiğini anlamakta ısrar etmektedir . Ap açık kur’an dururken, peygamber efendimizin söyleyip söylemediği çelişkili olan konularda Hadis i şerif leri , kur’an ın üstünde bir yaklaşımla benimsemek doğru değildir. Kur’an ı akılcı olarak incelemek suretiyle , peygamberimizi daha iyi tanıyıp , dinimizin içine sonradan sokulan hurafe anlayışlarından kurtulabiliriz. İnsan istikbali açısından öncelikle bunları doğru olarak öğrenmelidir .
Geçmişte yaşanan bir çok olaylar hakkında , farklı bilgiler mevcuttur. Bunun sebebi tarafsızlık ilkesinin ihlal edilmesindendir. İnsanların yaşanan olaylar ve paylaşılan duygular karşısında , anlamaları gereken gerçeklerden ziyade , samimiyetsizliklerinden ve bozuk itikatlarından dolayı , aynı konuda bir çok yanlış görüş ortaya atılmıştır. Bu sebeptendir ki tarihi çok iyi bilen, araştırmacı kimliği olan insanlardan da çok önemli bir fayda ne yazık ki göremiyoruz. Burada önemli olan kendini yetiştirme konusunda Allah u tealanın yardımına mazhar olmaktır. Doğru ile yanlışı birbirinden ayıracak yeteneğe sahip olmaktır, işte bunun adı ilimdir . Samimiyeti ve itikat ı en düzgün ve sağlam olan en iyi alim dir. Kişilerin itikat ve samimiyet potansiyellerine göre , Allah ın kullarına en güzel hidayetlerinden biridir. Kişiler ilimlerini insanların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kullanmalıdırlar. Aksi taktirde ilim kişinin yok olmasına da sebep olabilir. Rabbimiz kur’an da geçen peygamber kıssalarından kimlerin faydalanacağını ve anlayacağını Ankebut suresinin 43. ayetinde şöyle bildirmiştir. “ İşte bu misaller var ya ! Biz onları insanlar için beyan ediyoruz. Ama onlara alimlerden başkası akıl erdiremez ”
Hiç birimiz nefsimizi ilah edinmek kâbilinden , bildiğimiz doğruları , daha doğru olan ile değiştirmekten çekinmemeliyiz . Önemli olan en doğru olan ile yaşamaya çalışmak ve bu doğruları paylaşmaktır. Kendimizi yeniliğe ve değişime açık tutup , mantıklı hertürlü yaklaşıma sıcak bakmak zorunluluğumuzdur.
İslam dininin karmaşaya sürüklenmesinin en büyük etkenlerinden biride budur. Dini farklı algılayan ve kendinden öncekini taklit etme yoluyla , yaşamlarını sürdürmeyi rehber edinen kesimler , cehalet batağına saplanmış, hem nefislerini , hemde mürşidlerini ilah edinmişlerdir.
Kişi bir günahı işlemiyorsa aynı günahı işleyen kimselere hor gözle bakar , başkasının işlediği günahı kendide işliyorsa gayet normal gelir. Bu durum bütün insanların ortak özelliğidir , herkeste aynı orantıda olmasada bir miktar bulunur . Bu durumdan kurtulmanın yolu ihlas ve samimiyeti artırmak için gayret göstermek olsa gerek.
Bizler bu konuda son derece hassasiyetle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz , eğer hakikaten tavsiyelerimizin yanlış olduğunu düşünüyorsanız , kur’an işığında daha verimli çözümler üretip , bu hizmete katkıda bulunabilirsiniz. Ben bu kadarını biliyorum , benden daha iyi bilen varsa başım üzerine , öğretirse hayır duamı alır.
“ Ben ne çözüm üretirim , nede seni kabul ederim , gittiğim yolu bırakmam ” anlayışında olanlar , mutlaka bir gün bu anlayıştan vazgeçmek zorunda kalacaklar .
Umarım bu dünyada , içinde bulunulan yanlış inanç sistemi farkedilip , düzeltme çabasına girilir.
Bu gerçekleri insanlara inandırmak için güvenilir ve dürüst bir insan olarak tanınmak çok önemlidir , ancak bu durum mevcut olsa dahi insanların tümüne aynı anda , gerçekleri kabullendirmek mümkün değildir. Efendimiz dahi yaşadığı bölgede emin bir kişi olarak bilinirdi , ne zamanki insanlara islamiyeti tebliğ etmeye başladı kimisi deli , kimisi şair , kimisi de sihirbaz dedi . Onun için ben bu konuda rahatım ister anlaşılsın ister anlaşılmasın yapılacak çok şey yok .
Benim şahsen hayal ettiğim ama bu günkü şartlarda çok uzak gördüğüm ve bu yazıyı yazmaktaki en mühim maksadım olan konu : Birlik beraberlik esasına dayalı , sosyal münasebetleri kuvvetli , hiçbir etnik ve din içi ayrımcılığın olmadığı , kur’an ı anlatılmak istenen şekilde anlayıp yaşayan , güçlü bir islam dünyası görmektir .
Hatasız , kusursuz ve günahsız bir toplumu tamamen oluşturmak söz konusu değildir , ancak inanç sistemini , itikati olarak sağlam temellerin üzerine oturtmak çok önemlidir.İnançlı kişilerin Allah a giden yolda şahsi günahlar işleyip , Rabini hatırlaması ve tövbe etmesi normaldir. Ancak yanlış inanç ideolojilerini takip eden kişilerin , kendilerini en doğru yolda görmeleri , farkedemeden uçurumdan yuvarlanmalarına vesile olacaktır.
Bu durumdaki insanlar üzerindeki hayalimin gerçekleşmesi için , dua etmekten başka bir şey yapamıyor olmakta beni üzüyor. Belki bir gün karşılıklı birbirimizi anlayacağımız güzel günler gelir. Gelmezsede ne yapalım , Allah ın adaleti şaşmaz , herkes yaptığının karşılığını alır.
Yazımızda geçen konuların tümü gerçek ve doğru olduğunu düşündüğümüz , tecrübe ve araştırmalarımız sonunda ortaya koyduğumuz görüşlerden ibarettir. Akıl ve mantık çerçevesinde yapılacak kıyaslama ile , kademeli olarak birçok konuda hemfikir olacağımızı umuyorum.
|