Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba
''Sağlamlaşmak Nasıl Olur?'' Başlıklı bir yazı nasıl oldu da ''Ataların Sayılması'' tartışmasına geldi anlaşılır gibi değil...
*Atalar konusu tartışılmak isteniyorsa, bu konuda açılmış iki ayrı başlık var zaten, bu nedenle konuyu buraya taşımak bence gereksiz ve anlamsız.
*Türkçe' de bir deyim vardır ''Yiğidi öldür hakkını yeme'' diye (gerçi yiğidi ne öldürmeli nede hakkını yemeli).
Daha önce atalarla ilgili açılan konularda ''Atalar dinine uymak yada uymamak konusunda, sadece yanlış yolda olan, uyulmaması gereken değil; doğru yolda olan ve izlenmesi, örnek alınması gereken atalar da olduğunu (atalarını sayamamakla kınanan) ''Anafikir'' söylemiş ve bu konuda bizleri uyarmış.
*Atalarımızın isimlerini sayabilmek gibi bir sorumluluğumuz var mı? Varsa eğer kim ne kadar atasını sayabilir? Mesela bu konuyu önemsediği anlaşılan ''Hakgelenek'' acaba kaç atasını sayabilir? İnsan en fazla 5- 10 nesil geri gidebilir belki bu ata sayma konusunda ama daha fazlasına ulaşmak için özel çaba gerekir herhalde. Bu alanlarda uzman değilseniz zaten doğru bilgiye ulaşmanız da zor olacaktır.
*''Atalarımızı saymak'' din açısından, Allah katında önemli, değerli bir işse eğer bunun delilleri nelerdir? Yada bu konuda sorumlu tutulacağımız açık bir emir mi var? Doğru yolda giden atalarla ilgili ayetlere bakılırsa zaten onların peygamber oldukları görülür ve bizim için esas olan onların getirdikleri mesajla bizim peygamberimizin getirdiği mesajın, uyarının içerik olarak aynı olması; yani ''Allah'a hiçbir şeyi ve hiç himseyi ortak etmeden inanmaya, dosdoğru yaşamaya çağırmalarıdır. Asıl önemli olan budur ve gözden kaçırılmaması gereken de budur, yoksa bir kişi düşünün tüm peygamberlerin ismini saysa bile (ki bu da mümkün değil, çünkü Rab'bimizin bize Kuran'da bildirdiğinden, isimlerini saydıklarından başka gelmiş geçmiş tüm uyarıcıları bilmemiz mümkün değil, bunu ancak Allah bilir), eğer Allah'a dosdoğru bir şekilde inanmıyor, O'na ortak ediyor yada inandığını söylüyor ama hayatında O'nun ilkelerine, uyarılarına, ayetlerine yer vermiyorsa kurtulanlardan olması mümkün mü? İsterse yüzlerce ata ismi saysın...
*Yine Türkçe'de ''Beş parmağın beşi de bir mi?'' derler biribirine çok yakın insanların, kardeşlerin bile kişilik olarak farklı olabileceğini, yaşam tarzlarının çok ayrı olabileceğini anlatmak için.
Aslında bunun örnekleri Kuran'da da var; peygamber eşlerinin, çocuklarının yada babalarının yani kendilerine en yakın kimselerin, aralarında soy bağı olan kimselerin inanmayabilecekleri konusunda bize örnek olarak anlatılmış öğüt alalım diye. Yine bizler Allah'ın elçileri olan, seçilmiş ve saygın kimseler olan peygamberlerin yakınları bile olsak, eğer iman edenlerden olmazsak kurtulamayacağımız konusunda uyarılıyoruz. Yani iman etmemiş ve imanıyla salih işler yapmamış bir kişi, isterse tüm peygamberlerin soyunu dosdoğru saysın, soy açısından peygamberimizin en yakını olsun, bu onun işine yaramayacak.
*İnsanlar arasında en üstün olanların takva sahibi kimseler, Allah'tan saygıyla korkanlar, O'nun rızasına uygun olarak yaşayanlar olduğu açıklanıyor Kuran'da. Rab'bimiz bu ilkeyi benimsememizi ve yaşama geçirmemizi istiyor.
Rab'bimiz bizlere yol göstermek için, Peygamberimizin yaşadığı dönemdeki ''Soy bağı / Aynı soyu takip etme / Bazı insanların sırf belli bir topluluğa mensup oldukları için diğerlerinden üstün sayılması / Saygınlığın soya göre olması'' gibi toplumda yerleşmiş inanışları temelden sarsan; bunun yerine de Allah katında değerli olanın ne olduğunu açıklayan ayetlerini indirmiştir.
Oysa günümüzde Rab'bimizin bize yol gösterdiği ve açıkladığı şekilde en takvalı insanın diğerlerine göre en üstün sayılacağı gerçeği gözardı ediliyor. Bazı insanlar kendilerinin peygamberimizin soyundan geldiklerini iddia ederek Allah'ın sevgili kulları olduklarını, zaten kurtulanlardan olduklarını söylüyor, böylece aslında önceliklerini Rab'bimizin bizden istediği gibi değil, kendi kafalarına göre belirliyorlar. Oysa peygamberimizin en yakınlarından bazılarının değil peygamberimize inanmak, onu desteklemek hatta ona en büyük kötülükleri yaptıkları , ona inanmadıkları gibi başkalarının da inanmaması için çaba harcadıkları tarihsel kaynaklarda da bilinen bir gerçektir. Demek ki soy yakınlığı değil, aynı şeylere inanma, dosdoğru yaşama, Allah'ın rızasını kazanmak için çabalamak gibi esaslara dayanan gerçek anlamdaki yakınlık önemli.
*Bu atalar konusunda benim anladığım şu:
Rab'bimiz bizden Allah'a, O'nun gönderdiği rasullere, O'nun ayetlerine, Hesap Günü'ne , O'nun Kitabı'nda belirlediği tüm ilkelere gönülden inanan, Allah'a teslim olan, O'na hiçbir şeyi ve hiç kimseyi ortak etmeyen, hayatına O'nun belirlediği ilkeler doğrultusunda yön veren atalarımıza uymamızı, onları örnek almamızı istiyor.
Ama Rab'bimizin bizden istediği yaşam tarzını kabul etmeyen, Allah'a O'nun astından olanları ortak ederek inanan, yaşamında doğru yanlış önemsemeyen, ilkesizce, kendi kafasına ve çıkarlarına göre hareket eden, Rab'bimize açıkça karşı çıkan kimselerin, yani O'nu ve ilkelerini, ayetlerini açıkça reddeden yada yalanlayan atalarımızın yolundan asla gitmememizi öğütlüyor Rab'bimiz.
İnsan özgür bırakılıyor kendi yolunu seçme konusunda ama açıkça da uyarılıyor ve örnekleriyle ortaya konuyor, inanmayan atalarımızın başlarına neler geldiği ve Hesap gününde de nelerin geleceği ile ilgili olarak. Bununla ilgili ayetler insanın düşünmesi için yeter de artar bile...
Örneğin annemiz inanıyor ama babamız inanmıyorsa ne yapacağız? İkisi de bizim en yakın atamız ama yaşam tarzları birbirinin zıddı ise ne olacak? Burada karar vermek, aklımızı kullanarak en doğru olanı, Rab'bimizin bize öğütlediğini yapmak gerekmiyor mu? En sevdiğimiz insanı bile eğer inanmıyorsa kim kurtarabilir Rab'bimizin adaletinden, O'nun kusursuz hesap görmesinden?
*''İddia sahibi iddiasını kendi delillendirmelidir'' değil mi? Hakgelenek, eğer atalarımızın isimlerini saymanın çok önemli, mutlaka yapmamız gereken, Allah tarafından bize emredilen bir iş olduğuna inanıyorsanız buyurun bunu delillerinizle ispat edin ve kendiniz sayın kendi atalarınızı. Yok eğer böyle bir iddianız yoksa bunu sürekli gündeme getirmeniz neden?
*Bu forumlarda yazmaktan amacımız ne ? Doğruları öğrenmek ve doğru bildiklerimizi de başkalarıyla paylaşmak değil mi? Aksi takdirde bu kadar yazılıp çizilenlerin ne anlamı kalır?
Kişisel tavırların kime ne faydası olur? Bir kişinin tüm yazdıklarına katılmayabiliriz ama bunu delillerimizi, kendi düşüncemizi, inancımızı açıkça ortaya koyarak yapmamız gerekmez mi? Ki böylece yazılanlardan, tartışılan konulardan, ortaya çıkan sonuçlardan hepimiz faydalanalım ve yanlışlarımız varsa düzeltelim, bilmediklerimizi öğrenelim, sorgulayalım, düşünelim ve en doğrusuna uyalım.
Yoksa açılan konuyu (Sağlamlaşmak Nasıl Olur?) başka taraflara , başka konulara kaydırmak, en azından açılan konunun anlaşılmasını engellemez mi? Üstelik de bunu kendi düşüncemizi açıkça ortaya koyarak yapmıyorsak...
*''Sağlamlaşmak Nasıl Olur?'' sorusunun cevabını tam olarak bulmuş değilim ama yaşamdan gözlemlediğim kadarıyla birşeyin sıklıkla yapılması o konuda sağlamlaşmayı sağlıyor . Örneğin ilk kez yemek yapan ile onuncu defa yapan arasında mutlaka fark oluyor, eğer yapılan hatalar tekrarlanmazsa her seferinde sağlamlaşma artacaktır. Aynı hatalara devam edildiğinde ise -o zaman da sağlamlığınız azalacaktır günden güne- en azından kendinize güveniniz azalacaktır diye düşünüyorum.
Bir de doğru bilinenlerin yaşama geçirilmesi oranında sağlamlaşmanın artacağına inanıyorum. İyi eğitimli bir uzman doktorun, bildiklerini uygulaması , hastalarına yardımcı olma ve dolayısıyla da kendini geliştirme ihtimalini arttıracaktır. ''Bu hastaya ne tür bir tedavi gerektiğini biliyorum ama uygulamam'' diyen bir doktorun hastaya ne kadar faydası olabilir?
Selam ile
|