Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ötenazi ve Kuran'daki Sabır Anlayışı
Herşeyden önce insanoğlunun şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, bu dünya hayatı sayılı günlerden ibarettir. Burası bir zevk ve eğlence yeri değil, ebedi hayatı kazanmak için insana adeta altın tepsi içinde sunulan imkanları barındıran bir imtihan mahallidir. Bu konu ile ilgili ayet-i kerimeler gayet açıktır.
“Gerçek şu ki, Biz insanı acı, sıkıntı ve imtihan [ile yüklü bir hayat]a gönderdik.”(Beled, 4)
Şu husus bilinmelidir ki bizden evvel bu dünyada yaşayanlar da çok çetin imtihanlarla denenmişler, sarsılmışlar ama zorluklara karşı direnç göstermişlerdir. Bu hususu Kur’an şöyle haber vermektedir.
“[Ama,] sizden önce gelip geçen [mümin]ler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve kımıldatmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki müminlerle birlikte Elçi de “Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?”diye feryad ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı [daima] yakındır!” (Bakara, 214)
İnsanoğlu şunu iyice anlamalıdır ki onun bu dünyadaki bulunuş gayesi; zorluklar karşısındaki duruşunun nasıl olacağı, neler söyleyip neler yapacağı ve hangi kararları alacağının tespitine yöneliktir. Bu konudaki ayetlerden bazılarını şöyle sıralamamız mümkündür.
“Allah, [kendi yolunda] üstün çaba gösterdiğinizi ve zorluklara karşı sabırlı olduğunuzu görmedikçe cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?” (Ali imran, 142)
“Mallarınızla ve canlarınızla mutlaka sınanacaksınız: Ve doğrusu, hem sizden önce vahiy verilenlerden hem de Allah'tan başka varlıklara ilahlık yakıştıranlardan birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama eğer zorluklara sabırla katlanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız; bilin ki bu, azimle sarılınacak bir iştir.” (Ali imran, 186)
“Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, [doğru olanı yapmaya] her zaman hazır olun ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ki mutluluğa erebilesiniz!” (Ali imran, 200)
“Gerçek şu ki, senden önce [de] peygamberler yalanlanmıştır; ama onlar, Bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar: Çünkü hiçbir güç Allah'ın vaadlerini[n sonucunu] değiştiremez. Ve o peygamberlerin tarihleri hakkında şu anda sen de bilgi sahibisin.”(En’am, 34)
“Ve Allah'la O'nun Elçisi'ne duyarlık ve bağlılık gösterin; ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz; cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah, gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Güçlüklere göğüs germe gücünü veren Allah’tır. Ama şeytan insana aksini tavsiye eder. ‘Pes et, ötenazi hakkını iste ve kurtul bu acılarından. Nasıl olsa ölmeyecek misin?’ diye kışkırtır. Oysa ayet ne der bizim ona bakmamız gerekmektedir.
“Öyleyse, [hakkı inkar edenlerin söylediklerine karşı] sabır göster ve daima hatırla ki, sana güçlüklere göğüs germe gücünü veren yalnızca Allah'tır; ve onlardan yana üzülme; hele onların o asılsız iddiaları seni hiç sıkmasın:” (Nahl, 127)
Azim ve kararlıklık göstermekten imtina edenler her zaman işin kolayına kaçar ve kısa yoldan kurtulmayı dilerler. Çoğu zaman Allah’tan ümid keserler. Oysa Kur’an’ın tavsiyesi her bela ve musibete sabırla katlanmaktır. Ve asıl övülen ve beklenen de budur insanoğlundan…
“Ey yavrucuğum! Namazında kararlılık göster, doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her [belaya] sabırla katlan: bu, azim ve kararlılık gösterilmeye değer bir şeydir!” (Lokman 17)
Görüldüğü üzere Kur’an bizlerden güçlü bir irade istiyor. Bunu yaparken de geçmiş peygamberlerin hayatlarından ibret alınacak örnekler aktarıyor.
“[Ama sen, yine,] onların söyledikleri her şeye sabırla katlan ve güçlü bir iradeye sahip bulunan kulumuz Davud'u hatırla! O, her zaman Bize yönelirdi:” (Sad, 17)
“ÖYLEYSE [ey inananlar!] kalpleri azim ve kararlılıkla doldurulmuş olan bütün Peygamberler gibi sıkıntılara karşı sabırlı olun ve onlara sabırla katlanın….” (Ahkaf, 35)
Aynı şekilde Eyüb’ün (as) da sıkıntılara karşı sabırlı olduğunu Kur’an şu şekilde haber vermekte, bunu övmekte ve bizlere örnek göstermektedir.
“…Gerçekten Biz o'nu sıkıntılara karşı sabırlı gördük: o, ne güzel bir kulumuzdu, daima Bize yönelirdi!” (Sad, 44)
‘Özgürlüğüm kısıtlandı acılar çekiyorum’ diyerek ümitsizleğe kapılan, intiharı seçen ya da ötenazi hakkı isteyen kimseleri Kur’an şöyle uyarıyor ve şu tavsiyelerde bulunuyor.
“SİZ EY imana ermiş olanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namaz ile yardım arayın: zira, unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle birliktedir.” (Bakara, 153)
“SEN, sıkıntılara karşı sabırlı ol, çünkü Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Ve şu [hakikati inkar ede]nler için hazırladıklarımızı sana ister [bu dünyada] gösterelim, ister [bunların gerçekleşmesinden önce] seni ölüme götürelim, [unutma ki, sonunda,] onlar Bize döndürüleceklerdir.” (Mü’min, 77 )
“O halde sıkıntılara karşı sabırlı ol; çünkü, Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir, günahların için bağışlanma dile ve Rabbinin şanını sabah akşam yücelt.” (Mü’min 55)
“Bu nedenle, [sen ey iman eden], bütün sıkıntılara sabırla katlan” (Mearic, 5)
Ötenazi isteyen kişinin hali evrensel ilkelere göre değilde, duygularına göre karar veren kişinin haline benzetilebilir. Hakikat bilgisine değil de keyfi arzularına uyanlar, şeytanın ya da Allah’a ve ahiret gününe inanmayan şeytanlaşmış insanların telkinlerine kulak verenler ötenazi gibi yanlış kararlar alabileceklerdir. Nitekim ötenazi hakkı istemek ve savunmak da kanaatimizce böyledir. Konu ile ilgili şu ayetleri delil olarak gösterebiliriz.
“Ne var ki, zulüm işlemeye şartlanmış olanlar bir [hakikat] bilgisine dayanmadan kendi arzu ve heveslerinin peşinde giderler. Allah'ın [bu şekilde] saptırdıklarını kim doğru yola sevk edebilir ve [bu işde] kim onlara yardım edebilir? “(Rum, 29)
”Öyleyse Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve onlardan hiçbir günahkâra veya nanköre uyma!” (Insan, 24)
Öte yandan unutmayalım ki gerçek erdem sahiplerinin bir özelliği de felaket, zorluk ve sıkıntı anında sabretmektir. Bir sıkıntının ne zaman sona ereceğini Allah bilir. Bizden beklenen sabırla bu zorluğu aşma iradesi gösterip göstermeyeceğimizdir.
“…[Gerçek erdem sahipleri] söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar.” (Bakara 177)
“Onlar ki, ne zaman Allah'tan söz edilse kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salâtta devamlı ve duyarlıdırlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.” (Hac 35)
Sonuç olarak belirtmemiz gerekirse şunları ifade etmemiz yerinde olacaktır. Kur’an’ın ortaya koyduğu evrensel ilkelere göre ötenaziyi istemek ya da böyle bir hakkın var olabileceğini savunmak hiç bir şekilde mümkün değildir. Bu konuda görüş ortaya koyanların yüce Allah hitabı olan Kur’an’da bize neleri tavsiye ettiğine bütüncül bir gözle bakmaları yerinde olacaktır. Aksi halde kişi, kendisine verilen yaşam hakkını özgürlük adı altında sonlandırmayı seçerse, bunu yapan kimse ile buna imkân sağlayanların vebalden kurtulabilmeleri hiçbir şekilde söz konusu olmayacaktır. (08.04.2010)
Dr. Ahmet Emin SEYHAN http://www.diyanethaberler.com sitesi başyazarı...
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
www.ahmeteminseyhan.blogcu.com/
selam ve dua ile...
|