Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bugün sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayet, Zühruf suresi 36. ayet olacaktır. İnternette dolaşırken bu ayeti okuyup, kafası karışan bir kardeşimizi gördüm, haksızda değil, okuduğu kur’an mealinden, eğer tüm kur’anı okumamış, bir bütün olarak kur’anı düşünmeyen bir kişi, gerçekten bu sözleri yanlış anlayabilir. Önce yazdıklarını alıntı yapalım, daha sonrada ayet üzerinde araştırma yaparak düşünelim, bakalım Rabbim bu ayetiyle ne anlatmak istiyor olabilir bizlere, onu hep birlikte anlamaya çalışalım.
(Merhaba, zuhruf suresi 36.ayette geçen "Kim, Rahman’ın Zikri'ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. "Burada geçen biz onun başına bir şeytan sararız Allah şeytanı insanlara özellikle mi sarıp musallat ediyor yani, şeytanı insanlara musallat olması için görevlendiriyor mu yani, mesela bir insana kuranı inkâr ettiği için bir şeytan mı gönderiyor? Böylece şeytan Allahın emirlerini, görevlerini yerine mi getiriyor yani, Allah istediği insana şeytanı sardırıyor mu? Tam olarak ne demek istemiş kafam karıştı. Eğer böyleyse şeytanı Allah daha önceden lanetlememiş miydi? Bir çelişki olmaz mı?)
Yazdıklarını okuduk. Eğer ayeti yazdığı gibi anlamaya çalışır, kur’anı bir bütün olarak düşünmediğimiz takdirde, bu arkadaşımızın kafasında belirdiği sorulara muhatap oluruz. Şimdide size farklı meallerden bu ayeti önce yazmak istiyorum ki, ayeti daha iyi anlayalım.
Diyanet işleri Başk.: Zühruf 36: Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.
Yaşar Nuri Öztürk: Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip, ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de, o ona can yoldaşı olur.
Muhammet Esed: Zühruf 36: Rahman’ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere [kalıcı] bir şeytanî dürtü yerleştiririz.
Aynı ayet, fakat çok farklı anlamlara gelen meal. Gerçekten bizlerin günümüzde çok daha dikkatle yazılmış, bir kur’an mealine ihtiyacımızın olduğu burada da önemini gösteriyor. Gelelim bu ayette Rabbim ne anlatmak istiyor, onu anlamaya çalışalım.
İlk iki meale baktığımızda arkadaşımızın da anladığı gibi, kim kur’an dan, onun sözlerinden uzak kalırsa, onu görmezden gelirse, ona yanından ayrılmayan şeytanı musallat ederiz diye anlaşılıyor. Bu durumda Allah kur’an da bahsettiği, ateşten yarattığı şeytan ile ondan daha üstün yarattığı ve ona secde etmesini istediği, şeytanında karşı tavrından sonraki durumunu göz önüne aldığımızda, Rahmanın şeytanı özellikle kulunun yanına vermesi, ona görevlendirmesi kur’an a ters düşer. Demek ki burada anlatılmak istenen çok daha farklı olmalı. Yani bizlerin bildiği şeytanı, yarattığı kulu kur’an dan uzak kalsa, görmezden gelse dahi doğruluktan, Allah yolundan uzaklaştırması, gerçekleri göstermemesi için, bizzat şeytana görev vermesini düşünemeyiz. Peki kur’an dan uzak kalan, onun ayetlerini beşerin sözlerine tercih eden, bu insanın yanına dost olarak verdiği şeytan kimler olabilir, gelin şimdide onu anlamaya çalışalım, ama daha önce, Muhammet Esed in mealine bakalım ki, konu çok daha iyi anlaşılsın.
Bu meal de anlatılanı anlama çalışalım. Hatırlayınız kur’anın uyarılarını görmezden gelenlerin, ondan uzak yaşayanların, gözlerine perde, kulaklarına ve gönlüne mühür vururuz diyordu kur’an da bir ayetinde Rabbim. Hatta sizler kur’anın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmıyor musunuz diye de ikaz edip bunların cehennemlik kâfirler olduğunu söylüyordu bizlere. İşte böyle insanlar doğruları gerçekleri göremeyecekleri için, içlerindeki şeytanla, kendilerini baş başa bırakırız diyor. Böyle insanların dostları da, aynı düşüncede şeytanın yolundan giden dostlarıdır, onların arkadaşları da şeytana hizmet eder diyor. Kur’an şeytan sözünü, yalnız bizler için görünmez olan, ateşten yaratılmış mahlûklar için kullanmaz. İnsanlar içinde kullanır birçok ayetinde. Burada kullanılan ona arkadaş, can yoldaşı olan da şeytandan farkı olmayan, onun izinden yürüyen insanlardır. İsterseniz bu söylediklerimi ayetin devamına bakarak daha çok netleştirelim ve anlamaya çalışalım.
Zühruf 37: Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar.
38: O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına: Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! Der.
Devamındaki ayetlere de baktığımızda, kur’an dan zikirden uzak kalanların yanına Rabbim, yine kur’an dan uzak kalmış şeytanın dostu insanlardan, arkadaş edinmelerini sağlıyor. Daha açıkça anlatmak gerekirse bizde bir söz vardır, arkadaşını söyle, senin ne olduğunu söyleyeyim. İşte Rabbimde aynen bunu uyguluyor, yoldan sapmışın dostunu, yine sapmış insanlardan yapıyor. Otuz sekizinci ayette ise çok daha net anlaşılıyor ve hesabın görüleceği gün geldiğinde, acı gerçek ortaya çıkıyor ve bakın kendisini iyice azdıran şeytanın dostu arkadaşına ne söylüyor
. (Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın.)
Buradan da anlaşılıyor ki, Allah kur’an dan uzak kalan, onun uyarısını görmezden gelen, bir kısmına inanıp bir kısmının hükmü kalktığını söyleyip kısmen inanan, Allahın kitabından uzaklaştırıp, beşerin hurafe kitaplarına yaklaşanlara, dini imanı kur’an dan aramak yerine, edindikleri velilerde arayanlara rabbim, şeytanın dostlarını dost yaptığını söylüyor. Çünkü bu ayetlerin devamında, bizleri nereden hesaba çekeceğini, nereye sarılmamız gerektiğini bakın nasıl açıklıyor. Lütfen ayeti dikkatle anlamaya çalışalım, rabbim kitabını, zikrini görmezden gelenler için kullanıyor. Tamamen iman etmeyen, inkâr edenler için değil.
Zühruf 43: Şu halde, sana vah yedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
44: Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.
Bizler hala rabbin rehberi, güneşi, gönül gözü KUR’AN için, orada her şey yoktur özet bilgiler vardır, onu herkes anlayamaz diyenlere inandığımız, ardı sıra gittiğimiz sürece, Rahmanın sana vah yedilen kitaba sımsıkı sarılın, ileride ondan sorguya çekilecek, ondan sorumlu olacaksınız dediği halde, kur’anı yeterli görmeyip, bilinmeyenlerin ardı sıra gidenlere, Allahın bazı ayetlerine gözlerini kapayıp, görmezden gelenlere, rabbimin kimleri dost yaptığını yukarıdaki ayetlerden anlayamadıysak, sanırım iki elimizi başımızın arasına alıp, çok ama çokkkk düşünmeliyiz.
Allah affedicidir, bağışlayıcıdır fırsatlar verir. Eğer bizler Rabbin verdiği fırsatları değerlendirmemekte inat edip, ısrarla Allahtan başka veliler edinmeye devam edersek, işte o zaman Rabbim daha da bataklığın içine, boğazımıza kadar batmamızı sağlamak adına, şeytanın dostlarını dost edindirdiğini söylüyor ayetinde. Bu insanlarında kendilerini doğru yolda zannettiklerini söylemesi de üzerinde çok iyi düşünülmesi gereken bir konudur. Zühruf suresi 37. ayetin sonunda bakın ne diyordu tekrar hatırlayalım.
(Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar.)
Demek ki bu insanlar ne Allah ı inkâr ediyor, nede ona karşı çıkıyor, peki ne yapıyorlar da Allah kötü dostları onlara dost edindiriyor dersiniz? Hatırlayınız aynı sözleri ve ihtarı Rabbim, kur’anın bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmayan onların üstünü örtenlere söylüyordu. Allah kullarına akıl vermiş, düşünüp doğruyu bulsun diye. Bizleri de kur’an dan imtihan ettiğini söylüyor, ama bizler hala imtihan olduğumuz kitabı anlamadan okuyarak, bu imtihandan başarıyla çıkacağımızı söyleyip duruyoruz. İnatla Allahın ayetlerinin bir kısmına gözlerini yumanları Rabbim, şeytanın dostları yapıp, onları bataklığa sürükleyeceğini çok açıkça belirtiyor bizlere. Rabbim yardımcımız olsun.
Beşerin hurafelerinin büyüsünde olmayan, kur’an nuruyla nurlanan, sanırım çok fazla düşünmeden, onun güneşiyle aydınlanan, tüm gerçekleri görecektir.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK.
|