Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
GÖBEKLİTEPE: YERİN ALTINDAN GELEN 12.000 YILLIK AYET
1- GİRİŞ
"Tanrı"
ve buna bağlı olarak "Din" kavramlarının 21. Yüzyıla kadar
anlamlandırılmasında üç temel görüş varolagelmiştir. Bunlardan birincisi "bir
dine inandıklarını" belirten kesim - ki bu makale de bu grup Ehli Kitap
olarak adlandırılmıştır -, ikincisi "bir tanrıya ya da dine inanmadıklarını"
belirten kesim - bu makalede Ateistler olarak adlandırılmıştır - ve üçüncüsü
ise Peygamberlerin yolundan giden ve ilk iki gruba göre her çağda çok çok
azınlık olarak kalmış, erdemli dosdoğru tertemiz akıl sahibi insanlardan oluşan
kesimdir. Bu makalede Mümin-Muttakiler olarak adlandırılmışlardır.
Bu üç grubun
Tanrı ve Din kavramları hakkındaki genel kabulleri aşağıdaki gibidir:
Ehli Kitap : "
Bu kainatı ve içindeki herşeyi, herşeye gücü yeten, gözle görülemeyen ancak
kendisi herşeyi işitip gören, mutlak sınırsız güç sahibi O-TANRI yaratmıştır. Bazı kavimlere Peygamber göndermiştir, bazı
"ilkel" kavimler kendi kendilerine dinler ve tanrılar icat
etmişlerdir. O-TEK TANRI tarafından kutsal kılınmış, kendinden bir parça
taşıyan, özel insanüstü varlıklar da vardır "
Ateistler : "
Bu kainat ve içindekiler tesadüfen oluşmuştur. İnsanlar yeryüzünde
evrimleştikten sonra kendilerindeki zeka ile diğer varlıklara üstünlük
sağlamışlardır. Günümüzden yaklaşık 6- 7 bin yıl öncesine kadar
Avcı-Toplayıcılar olarak bağımsız yaşamışlar ve bu tarihten sonra Yerleşik
Hayata geçerek tarım ve hayvancılığı öğrenmişler ve ilk köyleri ve kentleri
kurmaya başlamışlardır. Bu esnada ilişkileri, duygu dünyaları da gelişmiş,
korkularından, ölümden, umutlarından, bir arada yaşamanın getirdiği koşullardan
dolayı TANRI kavramını uydurmuşlar ve buna bağlı olarak DİN denilen kavram ve
düzenleri meydana getirmişlerdir. MÖ 5000 lerden sonra her kavim birbirinden
etkilenerek bu TANRI ve DİN kavramlarını kopyalayarak ve zenginleştirerek kuşaklar
içerisinde birbirlerine aktarmışlardır "
Mümin-Muttakiler : "
Bu kainatı ve içindeki herşeyi, herşeye gücü yeten, gözle görülemeyen ancak
kendisi herşeyi işitip gören, mutlak sınırsız güç sahibi O-TEK TANRI
yaratmıştır. İnsanlar yeryüzünde
biyolojik evrimlerini tamamladıktan sonra Adem formuna geçirilerek kendilerine
Halifelik imtihanlarında yüklenen "FUAD-BASAR-SEM'A* ları ile aralarındaki
azgınlık ve iktidar savaşları yüzünden hak ve batıl konularını tahrif ederek ayrılığa
düşmüşler ve bu nedenle İlk Peygamber ile başlayan süreçte tüm kavimlere
Peygamberler gönderilmiş ve Hak ve Batılların referansları O-TEK TANRI
tarafından teyid edilmiş, insanlara TANRI, DİN, AHİRET kavramları yani
yaratılış amaçları duyurulmuştur. Her peygamberden sonra, o kendilerine Vahiy
verilen topluluklar bu TEK DİNİ çıkarları doğrultusunda tahrif ederek
parçalamışlardır. Tüm insanlık bu süreçte ÇELİŞKİSİZ TUTARLI SÜREKLİ olan yani
HAK olanı Batıllardan ayıklamak ve Hak'kın yanında yer alan bir hayat sürerek
yaratılış amacını gerçekleştirmek ile imtihan olmaktadır.
Bu konunun
detayı sitemizde bulunan "İSLAM ve DİĞERLERİ" adlı çalışmadan
okunabilir.
*FUAD-BASAR-SEM'A:
Kuran'da insana Adem formuna geçirilişte verilen ve tüm hayvanlardaki beyinsel
zekadan farklı olarak, işittiğini, gördüğünü, olayları yani tüm duyuları ile dış
dünyadan algıladıklarını ve iç dünyasındaki duygularını beraberce
değerlendirebilerek, İYİYİ KÖTÜDEN, HAKKI BATILDAN, ADALETİ ZULÜMDEN ayıklama
yetisine sahip bilinç, ve bunlar arasında tercih yapabilecek yetkinlik/irade
olarak tanımlayabiliriz. İşte insanı diğer tüm canlılardan ayıran tek özelliği
budur. Bu kavramlara (biyolojik beyin zekasını kastettiğimiz akıl kavramı ile
birbirine karıştırmamak şartıyla), AKIL-FITRAT-VİCDAN da diyebiliriz.
2- Günümüze kadar konu hakkındaki deliller
Bu üç grubun iddia
ettikleri görüşleri için öne sürdükleri deliller şu şekildedir:
Ehli Kitap
: Vahiy mushafları, Din kitapları, Alimlerinin
sözleri, Efsaneler, İlahiyat Fakülteleri Dinler Tarihi Kürsüleri kabulleri
Ateistler :
Arkeolojik kazılar sonucu elde edilen bir "Tanrı ve Din" içerikli kalıntıların
en geç MÖ 5000 yıllarına tarihlenmesi, felsefecilerinin ve Antropoloji
kürsülerinin kabulleri
Mümin-Muttakiler
: Vahiy mushafları, Hayat, Olaylar, İnsan, Toplumlar, Bilimsel Veriler ve
benzeri tüm araçların kendi arasındaki ve birbirleri ile olan ÇELİŞKİSİZ
TUTARLI SÜREKLİ bağlantısını görmeleri ve asla yıkılamayan bu çelişkisiz
önermeye olan GÜVENLERİ ( iman ) ve bununla birlikte insanların beyin çalışma
prensibine göre duyu ve duyguları ile algılayamadıkları hiç bir şeyi tasavvur
edememe-modelleyememe-kavramlaştırarak isim koyamama delili de ayrıca bir teyit
oluşturmaktadır. ( Tanrı ve Ahiret kavramları bunun en bariz örneğidir )
Görüldüğü
üzere konunun BİLMEK ya da BİLMEMEK açısından bakıldığında bu güne kadar Ateist
önermenin mantıklı olduğu izlenimi edinilebilir ve Ehli Kitapların buna karşı
sürekli tereddütleri ve meydan okuyamamaları hatta kendilerince bir " SEMAVİ DİNLER - İLKEL DİNLER "
tanımlamasına gitmiş olmaları da bunu göstermektedir.
Buna mukabil
Mümin-Muttakiler çağlar boyunca " Tek TANRI vardır ve bu nedenle TEK DİN
vardır, insanlar Tanrı kavramını, Ahiret kavramını yaratamaz, din yaratamaz,
kendilerine gelmiş Peygamberlerden ve onların getirdiği O-TEK TANRI'nın dinini
tahrif ederek ondan kendilerince dinler türetebilirler ve şu anda yeryüzündeki
tüm dinler bu şekilde türetilmiştir " şeklindeki sapasağlam ve tutarlı
önermeleri ile karşı çıkmışlardır.
Özellikle
Atesitlerin, bu çelişkisiz ve tutarlı söz karşısında bu güne kadar son
diyebildikleri "Somut delil yok, insanların yerleşik hayata geçtikten
sonra birçok dini kalıntı bulundu ve lakin bundan öncesine ait zerre somut bir
şey bulunmamaktadır" sözüdür.
İşte tam bu
esnada 1995 de keşfedilip yaklaşık 17 yıldır kazıları devam eden ve en azından
bir süre daha devam edeceği belli olan, Urfa şehrine 15 km. uzaklıktaki Göbeklitepe
arkeolojik alanında ortaya çıkartılan "ŞEY", kazının başkanlığını
yapan Prof. Klaus Schmidt ve ekibini şu itirafı yapmak zorunda bırakmıştır:
"
Tüm bu ipuçları bir araya toplanırsa, Göbeklitepe'nin oldukça gelişmiş ve
FARKLI DİN SİSTEMİNE SAHİP avcı-toplayıcı topluluklar için önemli bir DİNİ
MERKEZ olduğu kesinleşir. Göbeklitepe'deki anıtsal dini mimari, tarihteki kilit
olaylardan biri olan tarım ve hayvancılık hakkındaki kanılarımızı DERİNDEN
DEĞİŞTİRİR. "İlk önce TAPINAK (DİN t.f.) olmuştur sonra KENT" cümlesi
bu süreç için uygun bir tanımlamadır" Aktüel Arkeoloji Dergisi
Röportajı -Mayıs Haziran 2012
"
İnsan, Kültürel Antropoloji ve Dinler Tarihi hakkında bu güne kadar
söylediklerimizin, kabullerimizin kökten yanlış olduğu anlaşılmıştır, tüm
bunların Göbeklitepe'den sonra yeniden düşünülmesi gerekmektedir" Prof.
Klaus SCHMIDT- Göbeklitepe Resmi Tanıtım Filmi Röportajı
3- Göbeklitepe'de bulunan "ŞEY" ne anlama
gelmektedir?
Bu noktada günümüze
kadar yapılan tüm çalışmalar ve bulgular neticesinde ulaşılmış olan kronolojik
tabloya bir göz atmakta fayda var. İnsanın yeryüzünde bundan yaklaşık 200 bin
yıl önce "Akıllı İnsan - Homo Sapiens" olarak Afrika'da yaşamaya başladığı
ve gene bundan 30-40 bin yıl önce Afrika'dan diğer kıtalara göç ederek
yayıldığı bilimin kabulüdür.
MÖ 6.000 lere
kadar Avcı-Toplayıcı Taş Devirleri
MÖ 5.000 ler
Tarım ve Hayvancılık ve Kentler - "Tanrı ve Din kavramlarının ortaya
çıkışı"
MÖ 3.200
Yazının Bulunuşu
Bu kabaca
verilen tarih cetveli Göbeklitepe buluntularına kadar mantıklı gözükmekteydi.
Buna kadar yeryüzünde bulunan en eski Tanrı ve Din içerikli buluntular en geç
MÖ 5000 lere kadar tarihlenebiliyordu.
Bugüne kadar
yapılan kazılar ve buluntulara uygulanan Radyo-karbon14 ve Dendrokronoloji testleri
ile ulaşılan sonuç Göbeklitepe'deki yapıların yaklaşık M.Ö 10.000 'lerde
meydana getirildiğini göstermiştir.
Bu
avcı-toplayıcıların bugünkü Ateist tezin aksine MÖ 10.000 lerde yaklaşık 300
metre çapında bir dairesel alan içerisinde devasa bir TAPINAK inşa ettiklerini
ve TANRI ve DİN ile içiçe yaşadıkları ve
burada nusuklarını (ritüeller) yaptıklarını göstermektedir. Görenleri hayrete
düşürecek ve bilim insanlarını şok uğratacak derecede gelişmiş ve düzenli bu
yapıların gerek kendileri gerekse üzerlerindeki sembolizm ile anlatılanlar
gerçekten Ateist önermenin belini kırmış ve tarihin çöplüğüne göndermiştir. Bu
aynı zamanda gelgitler içerisindeki ve sabit bir önermeye de sahip olamayan tüm
Ehli Kitapların ( SEMAVİ DİNLER - İLKEL DİNLER ) önermesini de yerle bir
etmiştir. Mümin-Muttakilerin çelişkisiz sürekli önermesine yerin altından gelen
bir ayet olmuş ve onları desteklemiş mutmain kılmıştır.
Uyarı: Bu buluntulara gene aynı hataya düşerek "İLK TAPINAK" dememeleri
gerekmektedir. " ŞU ANA KADAR BULUNANLARIN EN ESKİSİ" doğru tabirdir,
çünkü dünyanın başka bölgelerinde de aynısını ya da daha eski
tarihlisini bulmaları çok muhtemeldir.
4- Göbeklitepe kazılarının bulgularının özet tanıtımı
Urfa il
merkezine yaklaşık 15 km uzaklıkta, Mezopotamya'nın Andolu'dan giriş kapısı
olan tarihi Harran bölgesinin hemen kuzeyinde, doğu, batı, kuzey ve diğer ara
yönlerden gelen yolların içinde olduğu uçsuz bucaksız dümdüz platoların tam bu
giriş kapsının önündeki kilometrelerce uzaklıklardan görülebilen tek tepenin
üzerinde yer alan "TAPINAK" konum itibarı ile de inanılmaz özel bir
yer olduğunu göstermektedir.
MÖ 10.000'lerde
bu verimli topraklarda avcı-toplayıcı olarak yaşayan kavimlerin tam geçiş
noktalarında olması bunun özellikle seçilmiş bir yer olduğunu çok açık
göstermektedir.
Şu ana kadar
yapılan kazılarda 4 adet tapınak ortaya çıkarılmış, 14 adet tapınağın daha yer
altında olduğu tespit edilmiştir.
Tapınaklarda
kullanılan ana form, çevresi tribünlerle çevrilmiş, tabanı düz, ortada 2 adet T
biçimli taş ( Üzerinde GÜNEŞ ve AY sembolleri olanı ve üzerinde BOĞA sembolü
olanı ) ve çevresinde bunlardan daha kısa 12 adet T biçimli taş ( üzerinde
çeşitli ve zengin hayvan figürleri ve şekiller olan ) şeklinde
özetleyebileceğimiz bir şekildedir.
Taşlar
üzerindeki sembolizm ve figürler ve anlatılar çözülmeyi beklemektedir. Buna
karşın elimizdeki Vahiy Kitapları ve tüm Ortadoğu medeniyetlerinden
bildiklerimiz ile beraberce yorumlandığında bunların da o dönemdeki, bu
Göbeklitepe El-Beyt'ini kuran ve burada insanlara TEK TANRI ve AHİRET
öğretisini yani İSLAM öğretisini yapan Peygamber(ler)'in Tanrı'nın vasıflarını,
Ahiret hayatını, Melekler ve Vahiy öğretilerini, İnsan'ın anlamını öğrettikten
sonra, o insanların sembolleri ile bunları anlatışından başka bir şey olmadığı
çok açık görülmektedir.
Tüm Mezopotamya
uygarlıklarının MÖ 5.000 lere kadar uzanan ve genel adı GEZEGEN KÜLTÜ olan, en
üstte yaratıcı Tek Tanrı ( sembolü Güneş - sami dilde Şameş ), bunun altında O
Tek Tanrının Oğlu diye nitelenen Ay Tanrısı ( Genelde Kral - sembolü Ay - sami
dilde Sin ) ve Dişi Tanrıça ya da diğer kutsal kişiler için kullanılan YıldızTanrısı
( sembolü Yıldız - sami dilde İştar ) dini inançlarının köklerinin nereye
dayandığı da ortaya çıkmaktadır.
Tepenin üst
kısmında yer alan tapınak alanı yaklaşık 1000 yıl kullanıldıktan sonra, sebebi
anlaşılamayan bir nedenden dolayı insan gücü ile toprak doldurularak örtülmüş,
tam olarak gömülmüştür.
Ayrıca, gene
Anadolu da verimli hilal içerisinde yer alan, Çayönü, Hallan Çemi, Nevali Çoli
kazı alanlarında, MÖ 7-8 binli yıllara tarihlenen ve tip olarak Göbeklitepe
Tapınağının minyatürleri sayılabilecek tapınaklar da bulunmuştur.
Ayrıca,
İngiltere'de bulunan ve kendisine en eski tapınak denen megalitik STONE HENGE,
Adıyaman ( MÖ 8000), Çatalhöyük ( MÖ 7000 ), Ege Latmos ( MÖ 6000 ) ve
İspanya'ya bağlı Menorca adasındaki (MÖ 5000) Tapınak kalıntılarının formları
da Göbeklitepe ile benzerdir.
İnsanlık tarihinde
Mümin-Muttakilerce sürekli anlatılan, O TEK TANRI inancının tüm
"dinlerce" kabul edilmesi ve her peygamber tarafından kavimlerine bu
öğretinin tekrar tekrar hatırlatılmasına rağmen, kuşaklar içerisinde o Tek
Tanrı'nın isminin altına ( min dunillah ), Peygamberler, Melekler, Salih
kişiler, Krallar ve hanedanları, Din adamları, Milli kahramanların, O TEK TANRI'dan
aldıkları "nur" "yetki" v.b. ayrıcalıklar ile
tanrılaştıklarına inanılarak oluşturulan TANRILAR HİYERARŞİSİ ( şirk )'nin
Mezopotamya bazındaki tecellisinin bu şekilde olduğu da ayrıca ispatlanmıştır.
Sitemizde
bulunan "İSLAM ve DİĞERLERİ" ve "İBRAHİM PEYGAMBERİN MUHTEŞEM
TEBLİĞİNİN ASIL ANLAMI" isimli çalışmalar okunursa bu zincir çok detaylı
görülebilecektir.
Göbeklitepe'de
12.000 yıl önce kurulan bu El-Beyt çevresinde tabii ki hiç bir ev v.b. yerleşim
yeri bulunmamaktadır, o dönemde insanların hepsi avcı-toplayıcılar olarak
yaşamaktadır. Köylerin ve kentlerin kurulmasına daha 5.000 yıl kadar zaman
vardır. İlginç olan bir diğer buluntuda bu Tapınakların biraz ilerilerindeki
mezarlardır. O dönemde bu tapınaklara gelen insanların orada yapılan faaliyet
esnasında ölenlerini bu mezarlara gömmüşlerdir. Yapılan testler sonucunda
buraya gelen insanların FARKLI IRKLARA MENSUP OLDUKLARI görülmüş ve bu durum da
ayrıca kazı heyetini ve konu ile ilgilenen bilim adamlarını bir başka şoka
uğratmıştır.
Bu konuyu
bana sorduklarında cevabım şu şekilde olmuştur: "bundan 12.000 yıl sonra
insanlar Mekke denilen yerde bir kazı yapsalar ve Mescidil Haram denilen bir
El-Beyt tapınağı bulsalar onun çevresindeki mezarlıklardan çıkan insan
iskeletleri incelendiğinde çok farklı ırklardan oldukları görülecektir, bunda
şaşılacak bir durum yoktur."
Göbeklitepe
kazılarında bulunanların resmi raporunu ve tüm detaylarını incelemek
isteyenler, Kazı başkanı Prof. Klaus SCHMIDT tarafından yazılan ve
ISBN:978-9944-75-021-9 ile Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından basılan
"TAŞ ÇAĞI AVCILARININ GİZEMLİ KUTSAL ALANI - GÖBEKLİTEPE - En Eski
Tapınağı Yapanlar" isimli kitabı ve MAKER PRODUCTIONS TANITIM TİC LTD ŞTİ
( Tel: 0.212.245 4860 ) tarafından dağıtımı yapılan "GÖBEKLİTEPE-DÜNYANIN
İLK TAPINAĞI" adlı Belgesel DVD'yi edinebilirler.
5- Genel Değerlendirme ve Sonuç
Urfa
Göbeklitepe'de bulunanlar sonucunda:
a)
Ateistlerin en güvendikleri " İnsanlar TANRI ve DİNİ yerleşik düzene
geçtikten sonra korkuları, çatışmaları ve çıkarları uğuruna kendileri
yaratmışlardır" meşhur tezleri bir kere daha ve tam kendi istedikleri
SOMUT BİLİMSEL DELİL ile çökmüştür.
b) Muazzez
İlmiye Çığ şahsında somutlaşan " Muhammed Kuranı Yahudilerden, Yahudiler
Mısırlılardan, Mısırlılar Sümerlerden kopyaladı" tezi çökmüştür. Hatta kendisine
zamanında sorduğumuz " Sümerliler nerden kopyaladı" sorusu da
cevabını bulmuştur. Hatırlatmak isteriz ki buna da " e işte onlar da
Göbeklitepe'dekilerden kopyalamış" cevabını verirlerse, bu sürecin sonunda
gerçekten ilk Peygambere ulaşabilecekler ve Mumin-Muttakilerin çelişkisiz önermesinin
sağlamlığına bir delil de kendileri getirmiş olacaklardır.
c) Ehli Kitap
İlahiyat Dinler Tarihi Kürsüleri ve alimleri çökmüştür. Semavi Dinler-İlkel
Dinler şeklindeki ateistlerinkinden bile daha mantıksız olan önermeleri tarihin
çöplüğüne gitmiştir.
d) Kültürel
Antropolojinin tüm kabulleri kökünden çökmüştür.
e) O TEK
TANRI Allah, Mümin-Muttakilerin kendisine olan güvenlerini bir kere daha boşa
çıkarmamış ve yerin altından 12.000 yıl sonra onların güvenen kalplerini daha
mutmain edecek, yu'kinuun ( güvendiğinden tatmin olma ) derecesine yükseltecek
ayetini bütün muhteşemliği ile insanlara bir "ayatun beyyinatun"
olarak göndermiştir.
Bakara 213, tüm
anlam bütünlüğü ile 21. yüzyılda bir kere daha İNZAL OLMUŞTUR.
Elhamdülillah.
Selam ile.
Not: Göbeklitepe buluntuları yerinde şahsım tarafından da bizzat incelenmiştir.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|