Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
selamlar son zamanlarda forumda osmanlıdan sıksık söz edilmeye başlandı. bende bu konuyu tartışmaya açmak istedim.
öncelikle konuya osmanlı sünniliğinden girelim.
"Osmanlı Sünniliği" Kur'an dışı bir inançtır. Bunun sebebi şudur: "Osmanlı sünniliğinde, Münker ve Nekir cenazenin kabre konulmasıyla birlikte gelen meleklerdendir. Gök renginde gözlere, kapkara yüzlere, sağır kulaklara sahip olmaları, gök gürlemesi gibi nefes almaları, gözlerinden yıldırım gibi ateş çıkarmaları bunlarındehşetini anlatan vasıflardandır. Meleklerin gürültüsüyle kendine gelen ölü, oturup bakındığında yattığı yerin bir çukur olduğunu görür ve"Rabbin kimdir, Peygamberin kimdir?" gibi soruların muhatabı olur. Amelleri iyi olan soruları kolay cevaplar. Bu kimse sağ yanına baktığında cennet nimetlerini ve makamını görür. Yürüyüp giden Münker ve Nekir'in ardından bakarken boynu sağa burkulmuş olarak kalır. Dünyada iken amelleri iyi olmayanlar ise soruları cevaplayamazlar. Münker ve Nekir de onlara ellerindeki topuzlarla vurur, ölü yeryüzündeki bütün canlıların duyabileceği bir sesle hayvan gibi bağırır. Sonra sağ yanındaki cennet ile nimetlerini ve sol yanındaki cehennem ile azabını görür. Melekler, dünyada salih amel işlemediğinden sağ taraftaki nimetlerden yoksun olduğunu ve azaba uğrayacağını bildirir ve kabrini kemikleri birbirine geçecek şekilde sıkarlar. Bu kimse de sol tarafa giden meleklere bakarken boynu sola burkulmuş olarak kalır". (bülent şahin)
her hangibir arama motorunda hünker ve nekir yazdığımızda yukarda bülent şahinin eleştirdiği konu gelecektir. bülent şahin yukardaki iddaların kuran dışı olduğunu savunuyor. hakkı da var. böyle inançlar(birde kabir kapatılırken imamın şaklaban gibi ölünün kulağına bunları fısıldaması) ulemanın ümmetin gözünü korkutmak için ortaya attığı şeyler. ancak son zamanlarda iyiden iyiye sapıtan sünniler bu yukardaki şeyleri din sanıyorlar. işin ilginç yanı kuranda böyle şeyler yokken ulema sanki kabre girmiş gibi neredeyse kulak şekillerine kadar bunu anlatabiliyor. ee sünnilere böyle birşey derseniz eski zaman alimlerinden böyle hikmetlerin beklenebileceğini savunur.
bunun yanında osmanlı hükümdarlarının bir çoğunun annesi yahudi idi. en basit örnekte safiye sultandır sanırım. şimdi gelelim kilit noktaya islamiyete göre doğan bir çocuğun dini olarak babasının inandığı din geçerliyken yahudilikte annenin inandığı din geçerli oluyor. ben kimsenin inancını sorgulayacak değilim ama bu kısmın üzerinde durulması lazım. bir müslümana yahudi demek nasıl yanlışsa bir yahudiye müslüman demek o ölçüde yanlıştır düşüncesindeyim. peki biz osmanlı padişahlarına hangi açıdan bakmalıyız..
ayrıca osmanlıdaki devşirme sisteminde ise hıristiyan çocukları ailelerinden koparılıp ssıkı bir eğitimden geçip kamuda iş bölümü yapılıyordu. şekil itibarı ile hiçbirine müslüman olması için baskı yapılmazken üzerlerinde kamu baskısı nedeniyle hepsi müslüman oluyordu. bunların hepsi bahçivanlıktan yeniçeriliğe hatta sadraazamlığa kadar yükseliyordu. hepsi padişahın kullarıydı ve tam bir teslimiyetle padişaha itaat etmeleri gerekiyordu. küçük bir ihmal bahçıvanında sadrazamında kellesine mal olabilirdi.
şimdi birazda hilafet konusuna değinelim. Elimizdeki kaynaklar itibarı ile halifelik osmanlıda yavuz sultan selimle başlamıştır. hz muhammed son peygamberdir. artık ondan sonra başka peygamber yoktur. peki olmayan peygamberin halifesi nasıl oluyor. aslında halifelerin diğer hükümdarlardan farkı yok ancak onlar kendilerine ilahi yetkiler yükleyip halkın gözünde tanrının yer yüzündeki gölgesi olarak görülüyor. şimdi bu halifelerin firavunlardan ne farkı var sizce. osmanlı halifelerini hatırlayalım. iktidarlarını kuvvetlendirmek için özoğullarını, kardeşlerini öldürmekten çekinmemiş hatta bunu meşru saymıştır. ayrıca kendilerine itaat etmeyen muhalifler oldumu gözlerinni kırpmadan kellelerini yerlere sermişlerdir. yapılan bu şeylerin firavunlardan ne farkı vardır.
son olarak birde harem konusu vardırki aklım buna bir türlü ermiyor. acaba padişahları bu haremdeki tüm cariyelerle nikahı varmıdır. yada bu hareket doğrumudur.
not: amacım 700 yıl hüküm sürmüş bir zamanın süper gücü olan dedelerimiz osmalıyı kötülemek değil onlarında eleştirilmesi gereken yerler olduğunu göstermektir. yazımda yanlış düşündüğüm hataya düştüğüm yerler olabilir her türlü yapıcı eleştiriye açığım.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2005 Yer: Antarctica Gönderilenler: 357
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
SLM
Osmanlıdır ne yapsa yeri/Hatalarına kılıfı ayarlamak da, ulema ile tebaanın baş ödevi!
Umarım mihr tilkileri bu konuya da ilişmezler! zira, onların osmanlı hakkında ve dahası olan görüşlerinden yeterince yazı çöplüğümüzde mevcut bulunmaktadır. Geniş bilgi için bkz; hizb-i şeytan söylemleri! mihr müridlerine arz olunur.
selamlar,kıymetli yorumcu arkadaşlar,bu güzel aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkür ediyorum ve
görüşlerinize aynen katıldığımı ifade ediyorum.bu babda bir kaç kelam da
ben yazayım dedim.
osmanlıyı
müslüman bir devlet sanıyorlar.halbuki osmanlı hristiyan bir
devletti.osmanlı üç ayaklı bir sistemi olan bir devletti.1-idare(bu iş
devşirmelerin daha doğrusu dönme hristiyanların elindeydi,aslında
dönmemişlerdi,ama müslüman halkı sömürebilmek için dönme denmişti) 2-din
adamları sınıfı:bu sınıf medresede yetiştirilen yarısı dönme yarısı
araplardan devşirme sınıftı.bunlar müslümanlık kisvesi altında
halka,(Kur'anı Kerimi değil)uydurma rivayetler kanalıyla hem hurafeleri
din diye aşıladılar hemde Araplaşmayı din diye millete
yutturdular.Kur'ana ne zaman başvuru yapıyorlardı,halk onun dini tek
sahih kaynak olduğuna inandığı için ''Allah yolunda öldürülenlere ölüler
demeyin''vs.gibi ayetleri dile getirerek onları güya Allah yolunda
savaşmaya ve cihada teşvik olsun diye sadece işlerine gelen ayetleri
okuyorlardı..işte bu teşviklere kanan halkta şehit olacağı inancıyla
kendini cepheden cepheye atıyordu.aslında bu tam bir sömürge
tezgahıydı.padişahlar haremlerindeki güzellerle eğlenipte hazinedeki
altınlar suyunu çekince şeyhülislam kanalıyla bir fetva alıp güya cihadı
başlatıyorlardı.ne kaparlarsa kardı.işte 3.sınıfıda bu halk ve askerler
oluşturuyorduki bunların çoğu müslüman ve türk ahaliydi.bunların çoğunu
ve esas yiğitleri de zaten savaşlarda kırdırıyorlardı.yani burada
ezilen,sömürülen,kırdırılan,askerlik yapan müslüman Türk halkıydı.Allah
onların bu cinayetlerine bu aldatmalarına daha fazla rıza göstermedi ve
yıktı attı.şimdi diyeceksiniz ingiliz müslümanmıydı da o niye
yıkılmadıda osmanlı niye yıkıldı diyeceksiniz.evet o sorunun cevabıda
ararsanız Kur'anda bulursunuz.Allah mert kafirlere fazla gazap
etmez,münafıklara ise hem dünyada hemde ahirette azap edeceğini
söylüyor.evet işte cevabı buydu.atalarımız bunu çok güzel ifade
etmişler.yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış.ingiliz ingiliz gibi
davrandığı için yıkılmadı,ama osmanlı müslüman gibi göründü fakat
müslümanca davranmadığı için yıkıldı.selamlar,sevgiler.
şeyhülislamlara
istedikleri gibi siyasi fetvalar verdiren Osmanlı halifeleri de Kuran
dışı dinin esaslarını uygulatmışlar, mezheplerini kendi tahtlarını
sağlamlaştırmak için kullanmışlardır. Osmanlı dönemindeki bozulmayı
anlamak için Osmanlı padişahlarına "Allah'ın gölgesi halife efendimiz"
dendiğini hatırlamamız sanırım yeterli olacaktır. Bir insana Allah'ın
gölgesi demek cüretkarlığının gösterildiği ve münasebetsizliğinin
işlendiği ortamdan ne hayır beklenebilirdi ki! Ne yazık ki Sünni ve Şii
mezhepçi yönetimler, onların baskıcı idareleri İslâm zannedilmiş ve din
adına sayısız istismarlar, akılsızlıklar sergilenmiştir.
Sahabe arkadaşın hangi görüşleri size zırva geliyor?
Genelde doğru bir görüştür ve senin yaşadığın şehir olan
Bursa'da Ulucamide hem de mihrabın sol tarafında "sultan
Allahın yeryüzündeki gölgesidir" safsata ve şirkin dik
alası olan söz halâ yerinde duruyorken!!
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
sahabe kod adlı gardaş,buradaki hanif gardaşlarım bir şey yazarlarsa
büyük ihtimalle sallamazlar diye iyi niyetle düşünüp biraz araştırma
zahmetine girmemişsin anlaşılan.biz o yazımızda münafıklarla kafirlerin
karşılaştırmasını yapmıştık ve sözümüzü ona göre söylemiştik.anlaşılan
sen insanların açıklarını aramak için fırsat kollayan fırsat
düşkünüymüşsün.o halde sana ben yardımcı olayım şu ayetleri okumanı
tavsiye ediyorum.buradaki dünya kelimesinede dikkatini çekerim.:
Tevbe69:''(Ey
münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden
kuvvetçe daha üstün, mal ve evlatça daha çok idiler. Onlar (dünya
malından) paylarına düşenden faydalandılar. İşte sizden öncekiler nasıl
paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden
faydalandınız ve (batıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların
amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana
uğrayanların kendileridir.''(diyanet vakfı meali)
demekki cenabı Allah münafıkların amellerini dünyadada fosa çıkartıyormuş
Nisa145:''Şüphesiz
ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara
hiçbir yardımcı da bulamazsın.''(diyanet yeni meali)
demekki Cenabı Allah,cehennemin en alt tabakasına kafirleri değil,münafıkları müstehak görüyormuş.
bundan sonra eleştiri yapmadan önce istersen bir araştırıver ayetleri.selametler.
Katılma Tarihi: 05 mart 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 133
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Arkadaşlar osmanlıya biraz haksızlık yapıyor gibime geldi. Hiç televizyon izlenmemiş, gazete okumamış gibi yazı yazıyorlar.
Osmanlılar çok merhametli insanlardı. O kadar merhametliydiler ki binalara kuş evleri yaparlardı. Çiçekleri de çok severlerdi. Hatta
lale devrinde her tarafı lalelerle donatmışlardı.
İlk okuldaki sosyal bilgiler kitabını hatırlıyorum da, orada yavuz sultan selim doğu anadoluyu aldığında kırk bin şii türkmeni
katletti diye yazıyordu. O zamanki doğu Anadolu nüfusunu düşünürseniz bayağı bir yekun tutar. Yezidilerden de beylerbeyi yaptı.
Bunlarda şii Türkmenleri katletmeye devam ettiler. Sonuçta Şiiler Allaha tapıyor olabilir. Ama Şiilerdi. Yezilerde şeytana tapıyor
olabilir. Ama en azından şii değillerdi. Yavuzun lakabının yavuz olmasına da bakmayın. Sinek öldürür gibi insan öldürmesine de
bakmayın. Çok merhametli bir insandı. Kuşları ve çiçekleri çok severdi. O kadar duygusal bir insandı ki Farsca şiirler bile yazardı.
Dördüncü murat tütün içenleri idamla cezalandırdı. Galiba tütün dumanının kuşları rahatsız ettiğini düşündü. Kuşlara olan sevgisinden
olsa gerek, kılık değiştirip sokağa çıkar, tütün içenleri kendi elleriyle öldürürdü. Dördüncü murat çok merhametli bir insandı.
Kuşları ve çiçekleri çok severdi.
Lisedeki tarih kitabını hatırlıyorum da, Köprülü Mehmet paşa birkaç yıl sadrazamlığında yirmi bin insanı idam ettirir. Sinek gibi
insanları öldürmesine bakmayın. Oda kuşları ve çiçekleri çok severdi.
Kuyucu murat paşa kuyular açtırır, insanları öldürdükten sonra buraya doldururdu. Galiba buda çiçek sevgisinden kaynaklanıyordu.
Çiçeklere gübre gerek.
Nedense bu insanların sinek öldürür gibi öldürdükleri Türkmenler. Galiba kuşları ve çiçekleri Türkmenlerden daha çok seviyorlardı.
Lisede okurken edebiyat kitapları değişti. Edebiyat kitabında Osmanlı dönemi edebiyatını ele alırken yalnızca saray divan edebiyatına
yer verildi. Açıkcası ondanda hiçbirşey anlamadım. Bir önceki yılın kitabında ise çok ilginç şeyler yazıyordu. Hepsi çıkarılmış.
İnsanların bazı şeyleri okumaları, anlamaları istenmiyor. Mesala fuzulinin meşhur şikayetnamesi. İlginç olan bu metin Osmanlının en
kudretli dönemine ait olması. Rüşvetin yaygınlığını, makamların en yüksek parayı verenlere satıldığını gösteriyor. (sonuçta kuş
yuvalarının yapımı için sultanların paraya ihtiyacı var. Gayet normaldir.) kanuni bağdatı fethettiğinde fuzuli bir şiir sunar. Sultan
beğenir. Bir fermanla fuzuliye maaş bağlar. Fuzuli kanuninin fermanıyla gittiğinde parasını alamaz. Oradakiler rüşvetsiz hiçbir iş
yapmazlar, o makamı akçeleriyle aldıklarını söylerler.
Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Gerçi görünürde itaat eder gibi
davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.
Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.
Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı
ile dua kılam.
Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler
görüp sert sözler işitesin.
Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: - Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: - Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve
mey'us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.
Vergi toplama işleri dahi en yüksek parayı verenlere satılır. Tabi bunlarda paralarını çıkarıp kar etmek için halkı inim inim
inletir. Yöneticilerin bu zulmüne karşı tek tepki Türkmenlerden gelir. Hesaplarıda görülür. Edebiyat kitabında yöneticilerin bu
zulmüne karşı Türkmenlerin yaptığı bu mücadelelerin anlatıldığı şiirlerde çıkarılmıştı. Bir Dadaloğlu, bir Köroğlu yoktu.
Endülüs yıkıldığında Yahudiler Osmanlı gemileriyle Osmanlının en güzel yerlerinden birine selaniğe taşınır. Müslüman Araplar ise
kendi imkanlarıyla kuzey afrikaya geçerler. Hep merak etmişimdir. Neden Müslümanlar değilde Yahudiler Osmanlının en güzel yerine
yerleştirilir. Oysa Endülüslü Müslümanlar ilim bakımından ileri zanaatçi bir toplumdu. Yahudilerden ileridir, geri değildir.
Osmanlının Yahudilerle sıkıfıkılığı yıkılana kadar sürdü. Bir yanda korunan Hıristiyanlar, yezidiler, Yahudiler. bir yanda katledilen
Türkmenler. Oysa Osmanlı beyliğini, Osmanlı devletini, Osmanlı imparatorluğunu kuran Türkmenlerdi. İmparatorluk öncesi türkmen ve
devşirme vezirler arasında bir denge vardı. Sadrazamlar Türkmen. İmparatorluk aşamasına geçildiğinde hızla Türkmen yöneticiler
tavsiye edildi. Yöneticiler hep devşirme. Osmanlı beyliği ve Osmanlı devleti türk. ama Osmanlı imparatorluğunu türk diye
nitelendiremiyorum. Osmanlının son döneminde türk hakaret manasında kullanılırdı. Cahil köylü demek.
Beylikler döneminde Anadolu Müslümanlaşmış, mamur bir yerdi. Osmanlı anadoluyu aldıktan sonra Müslüman nüfus azalır, Anadolu viraneye
döner. (Dikkat edin televizyonda Osmanlı eserleri denilince balkanlar ve bursa gösterilir.) artık 19 yy gelindiğinde anadolunun
yarıya yakını hıristiyandır. Üstelik Hıristiyanlar zengin iken Müslümanlar köylerde hayvanları ile aynı evi paylaşmak zorunda olan
fakir insanlardı. Doksanüç harbinden sonra balkanlar, Kafkaslar ve kırımdan yoğun Müslüman göçü gerçekleşir. Anadolu Müslümanlaşmaya
tekrar başlar. Ermeni ve rum nüfusun gönderilmesi ile anadolunun Müslümanlaşması tamamlanır.
Cumhuriyet kurulduğunda büyük bir sorun vardır. Anadolu ıssızdır. Nüfusun üçte biri verem, sıtma ve frengiden müzdariptir. (dünyada
frenginin salgın olarak görüldüğü iki yer vardır. Biri güney Amerika, diğeri orta anadoludur. İlginç olan orta anadolunun eskiden
beri tutucu bir yer olması.) nüfusun artırılması için bu hastalıklarla mücadele edilmesi lazımdır. Ama yine büyük bir sorun vardır.
Osmanlı Müslüman doktor yetiştirmemiştir. Anadoluya gönderilecek doktor yok. verem savaş dispanseri, deri ve zührevi hastalıklar
dispanseri, sıtmayla savaş dispanseri kurulur. Mesela verem savaş dispanserine bir sağlık memuru atanır. Bu yalnızca veremi tanıma ve
tedavi etme üzerine eğitilir. Doktorların yapacağı işi bu sağlık memurları yapar. Tek bir hastalığa karşı ilaç yazma yetkisine
sahiptir.
Ağabeylerinizin size anlattığı Osmanlı güzeldi, kuşlar güzeldi, çiçekler güzeldi, arılar çiçeklerden bal yapardı şeklindeki masallara
karnım tok. keşke kuşlara ve çiçeklere gösterdikleri özeni müslümanlara da gösterselerdi.
__________________ Yarım doğru yalanın ta kendisidir.
VAROOL İMSAKDEMİR DOSTUM,ALLAH RAZI OLSUN SENDEN.NE
GÜZEL YAZMIŞSIN.SENİN GİBİ TARİHLE İLGİLENEN BİR İNSANDANDA BU DOĞRULARI YAZMAN
BEKLENİRDİ.OKURKEN HEM GÜLDÜM HEM ÜZÜLDÜM.AMA HEPSİDE DOĞRUYDU.KUTLARIM DOSTUM.SELAMETLER DİLERİM.
pekçok şeye muhalefetiyle tanınan aliseriati gardaşım, ee o kadar perestlikleri hanifdostlar sitesinde tanıttık,fakat gözden kaçan bir perestlik daha vardı,onuda burada irdelemiş olduk.bu perestlikte atalar dininin kutsanmasının bir uzantısı olan şanlı tarihperestlik denebilir. bu şanlı tarihçilere göre atalarımız her şeyin en güzelini yapmışlar,her şeyin güzelini yaptıkları için de 4 kıtaya hükmetmişler.neyle nasıl dediğin zaman sana bir sürü zırvaları sıralarlar.evliya ilan etmedikleri padişah kalmadı.güya bu evliyalığın gücüyle 4 kıtaya hükmetmişler.ee tamamda bu yıkılışta neyin nesi dediğin zaman onada bir sürü bahaneler buluyorlar ve milleti yanıltıyorlar. baş muhalif alişeriati dostum,onlar bu saçmalıklarla milleti avutmaya devam ededursunlar mı istiyorsunda kime ne kazandıracak diyorsun.yüce Allah,geçmiş milletlerin yıkılış sebeplerini Kur'anında niye dile getiriyor sanıyorsun.bunun amaçlarından birisi de insanların bunlardan ibret alarak aynı yanlışları tekrarlamamalıdırlar.tarihte olan hadiseler insanlara doğru bir şekilde aktarılmalıdırki bundan ibret alınsın,yoksa şanlı tarihçilik palavralarıyyla ibret alınma pozisyonundan çıkartırsın tarihi.mehmet akif bey bir güzel beyitinde ne demiş:
''tarih ibret içindir derler, ibret alınsa tekerrür edermiydi'' der. işte bizim amacımızda ibret alınma durumuna yardımcı olmaktır.ataları sorgulamadan onların her yaptıkları işi kutsamak ve Kur'anın süzgecinden geçirmemek bu ataperestliğe hizmet sayılır. Yüce Allah'ın Kur'anındaki şu beyanı önceki kavimlerin de Osmanlı devletininin de durumunu ve yıkılış sebebini çok güzel özetliyor: Nisa79:''Sana
ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir...''(diyanet yeni meali) selametler dilerim.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma