Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
11. KMA (Zig-Zag Koordinatörü) olarak lanse edilen Jorge Luis Borges ile yapılmış bir röportaj var. Bu röportajda Borges kendisini agnostik(bilinemezci) olarak tanımlıyor. Bu röportajın içeriği hakkında da Borges'ten yada Borges Vakfından bir yalanlama bulamadım. İlgili yazıdan kısa bir alıntı:
Bu sanki Borges'ten bir öykü! O Borges ölümden korkar miydi? Hayir. Tipki babam gibi, ruh ve beden olarak tümüyle ölecegimi umuyorum. Tanidigim inanan kisilerin çogu saskin durumdalar. Bazilari cennete gitmeyi umuyor, bazilari da cehennemden korkuyorlar. Buna karsilik, benim gibi bir bilinemezci, bütün bu masallara inanmayan biri, ödüle de cezaya da layik olmadigina inanir. Bana beklemekten baska bir sey kalmiyor.
Teolojik kavgalara hâlâ ilgi duyuyor musunuz? Kilise Babalari'ndan bu yana yeni bir sey yok fazla. Simdilerde teoloji bir yana birakilmis durumda, ama o, tipki korku romanlari gibi tükenmez bir seydir! Üstelik ne türlü bir küfür: sanki adi bir cani söz konusuymuscasina Tanri'nin arayisi içindesinizdir. Bize Tanri'nin kâdir-i mutlak oldugu ve iyilikle dolup tastigi söylenir, ama bir sivrisinek viziltisi bile bundan süphe etmek için yeterlidir.
Yoksa Tanri mi? Ikilikçi demeyelim ama, bilinemezci oldugunuz görülüyor. Bu da yine babanizin etkisi mi, yoksa dinî bir egitim aldiniz mi? Herkes gibi bir dinî egitim aldim. Ama uzun sürmedi. Eski Yunanlari okurken, pek çok tanrilar bulundugunu çabucak fark ettim. Neden bir tane olsun? Ve o neden iyi olmak zorunda olsun? Onun yasamimdan sorumlu olmasini asla bagislayamazdim. Ve bu din nasil bir dindir, bankalari, polisi ve gizli servisleriyle Vatikan mi? Isa, "Benim kralligim bu dünyada degildir" demisti. Babam, bu dünyada her seyin, Teslis'in bile mümkün oldugunu söylerdi. Bu teolojik ucubeye nasil inanirsiniz? Teoloji, fantastik edebiyattan bile daha gariptir: tek bir tanrida üç varlik ve aralarinda bir de güvercin... Wells'in ya da Kafka'nin karabasanlarinin da ötesindeyiz. Buna karsilik, Kutsal Kitap'a hayranimdir. Tek bir kitapta farkli yazarlarin dört ayri metnini birlestirmek ve bunlari Kutsal Ruh'a atfetmek! Sonuç olarak, örnegin... atalarimdan biri gibi Metodist olabilirdim, ama Katolik degil. Ülkemdeki katolikler, benim hoslanmadigim bir türe aitler.
'Elif Noktaları' ile Tanrının varlığını ve sıfatlarını ispatlayan(!) kişinin nasıl olupta 'bilinemezci' takılabiliyor. Zira agnostik görüşe göre Tanrının varlığını yada yokluğunu bilemeyiz. Aynı muhterem kişi nasıl oluyor da Ruh ve beden olarak tümüyle öleceğine inanabiliyor? 11. KMA nasıl oluyor da ahiret konusunda çuvallayabiliyor? Nasıl oluyor da bunları (ahiret-cennet-cehennem) 'masal' olarak nitelendirebiliyor?
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen Yazdı:
Selam Arkadaşlar
11. KMA olarak lanse edilen Jorge Luis Borges ile yapılmış bir röportaj var. Bu röportajda Borges kendisini agnostik olarak tanımlıyor. Bu röportajın içeriği hakkında da Borges'ten yada Borges Vakfından bir yalanlama bulamadım. İlgili yazıdan kısa bir alıntı:
Bu sanki Borges'ten bir öykü! O Borges ölümden korkar miydi? Hayir. Tipki babam gibi, ruh ve beden olarak tümüyle ölecegimi umuyorum. Tanidigim inanan kisilerin çogu saskin durumdalar. Bazilari cennete gitmeyi umuyor, bazilari da cehennemden korkuyorlar. Buna karsilik, benim gibi bir bilinemezci, bütün bu masallara inanmayan biri, ödüle de cezaya da layik olmadigina inanir. Bana beklemekten baska bir sey kalmiyor................
Hosgeledin Alperen
Borgesin olumden korkup korkmadidigini anlamak icin Borgesin paralel evrenler kavramini iyi anlamak gerekiyor. Babel kutuphanesi ile ilgili yazisinda kendi olumunu degisik bir sekilde anlatiyor. Yazinin Turkcesi var mi bilmiyorum. Bazi satirlari cevirmeye calisayim.
"The universe (which others call the Library) is composed of an indefinite and perhaps infinite number of hexagonal galleries, with vast air shafts between, surrounded by very low railings. From any of the hexagons one can see, interminably, the upper and lower floors"
Evreni aralarinda genis hava tunellerinin bulundugu bibirinden ayrilan ve alt ust katlari gorebilecegimiz sonsuz sayida altigenlerden olusan galerilye benzeyen bir bir kutuphaneye benzetiyor.
" ... I am preparing to die just a few leagues from the hexagon in which I was born. Once I am dead, there will be no lack of pious hands to throw me over the railing; my grave will be the fathomless air; my body will sink endlessly and decay and dissolve in the wind generated by the fall, which is infinite. I say that the Library is unending. ."
Icinde dogdugum altigenden bir kac kilometre (1 leage=4.8 km) otede olecegim. Oldugum zaman cesedimi bu hava koridorlarina atacak eller eksik olmayacakdir. Cesedim bu hava sonsuz koridorlarinda dusmenin etkisiyle sons curuyecekdir. Bu paralel evrenlerden olusan kutuphane sonsuzdur.
Aslinda Borgesin olum umrunda degil. Yillardir aciklamya calistigi parallel evren kavraminin icinde olum aslinda onun icin bir hic bir anlam ifade etmiyor.
Merhaba Radyoman. Aslında burada önemli olan Borges'in ölümden korkup korkmadığı değil. Asıl nokta 'Elif Noktaları' ile Tanrının varlığını ve sıfatlarını ispatlayan(!) kişinin nasıl olupta 'bilinemezci' takıldığı. Zira agnostik görüşe göre Tanrının varlığını yada yokluğunu bilemeyiz. Aynı muhterem kişi nasıl oluyor da Ruh ve beden olarak tümüyle öleceğine inanabiliyor? 11. KMA nasıl oluyor da ahiret konusunda çuvallayabiliyor? Nasıl oluyor da bunları (ahiret-cennet-cehennem) 'masal' olarak nitelendirebiliyor?
Şimdilerde google’lamak moda. Google’da varsan ve hakkında negatif bir şey yazılmamışsa ne ala. İşin şakası bir yana google gibisi yok. Sanal dünyada varolan neyi ararsan anında buluyor ve hizmetine sunuyor. ZİG-ZAG örgütü yada grubu hakkında google’da bir araştırmaya girdiğinizde karşınıza sadece Aiberg’in verdiği bilgiler çıkıyor. Şöyle denilebilir; ‘ZİG-ZAG çok gizli bir örgüttür bu yüzden yok’. İyi de ZİG-ZAG örgütünün temeli olan THULE hakkında envai çeşit bilgi var. Thule’yi geçin, bu THULE’nin temeli olan ve aslında bir GERMEN TARİKATI olan GERMONERDEN hakkında bile bir sürü detay var. Sözün özü gizli birer örgüt olan GERMONERDEN ve THULE hakkında bu kadar değişik kaynakta bu kadar bol bilgi varken neden ZİG-ZAG hakkında tek kaynaktan bilgi var? ZİG-ZAG örgütünü kuran Aiberg olsa sorun yok, zorunlu olarak tek kaynaktan diyebiliriz ama Aiberg bu örgütte 12. kişi. Yani 12. KMA (koordinatör). Hans’tan bir önceki kişi BORGES idi. Hani şu agnostik takılan Borges. İnternette GERMONERDEN ve THULE ile ilgili varolan bilginin onlarca kat daha fazlası ZİG-ZAG ile ilgili varolmalıydı. Zira ZİG-ZAG hepsinden daha yeni.
İddia edildiğine göre ZigZag Thuleden ayrılarak kurulmuş.Neden ayrılmış? Çünkü Thule amacından sapmış ve siyonistlerin eline geçmiş. Edindiğim bilgilere göre burada bir yanlışlık var. Thule kurulduğu ilk günden beri pozitif amaçlar gütmüyordu. Thulenin kökeninde en başta Siyonistler var.Onunda kökeninde Germonerden tarikati var. Onun da kökeninde tapınakçılar var. Sözün özü en başından beri İslamla Kur’anla Allah ve peygamberle zerre kadar alakası olmayan bir örgüt... Kim kimden ve neden ayrılıyor? Thule kurulduğu ilk günde Tapınakçı Geleneğe Bağlı, özgün bir mason locası ve okültist, simyacı ve Kilise karşıtı bir yapıya sahipti. Thule nasıl bozuluyor sonra da bundan Zig-Zag grubu ayrılıyor? Thule’de bozulma falan yok. Bu adamların Aiberg’in anlattığı mevzularla –en başından beri- uzaktan yakından alakaları yok. -Anlatılan Zig-Zag- ile Thule ve Germonerden birbirine taban tabana zıt. Hasılı kelam Zig-Zag grubu bu Thule ve Germonerden örgütlerinden ayrılıp da kurulmuş OLAMAZ.
Thule ve kurucusu Baron von Sebottendorff hakkında detaylı bilgi için Aytunç Altındal’ın ‘Bilinmeyen Hitler’ isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Thule, Germonerden ve Baron von Sebottendorff hakkında bilgi:
Tapinakci gelenegin bir devami olan Thule Dernegi, kendisine sembol olarak gamali haçi benimsemisti. Bu sembol daha sonra Thule Derngi'nin bir ürünü olan Nazi partisinin de resmi amblemi oldu. Ilginç olan, gamali haçin, Thule'nin Tapinakci kökenine uygun olarak,yahudi mistisizminine ait bir sembol olusuydu. Kabalistik ve masonik kaynaklarda çogu kez Siyon yildizi ile içiçe kullaniliyordu.
19. yüzyilin basinda, Almanya'da asiri sag egilimlere sahip ve birbirleriyle de yakin iliskilere sahip olan üç Tapinakçi örgüt kurulmus durumdaydi: Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi. Her üçü de Tapinakçi gelenege bagli, yani Kabala mistisizmine ve masonik ideolojiye sahip olan bu üç örgütün en önemli icraatlarindan birisi, Michael Howard'a göre, Germenorden (Alman Tarikati) adli örgütün kurulusuydu. I. Dünya Savasi'nin hemen öncesinde kurulan örgüt, Aryan irkinin üstünlügünü savunuyor, pan-Cermenik bir Alman Imparatorlugu'nun kurulmasini ve Hiristiyanlik öncesi (pagan) antik Alman kültürünün yeniden uyandirilmasini hedefliyordu. Örgütün amblemi gamali haçti ve tüm ritüellerini de mason ritüellerinden almisti.
I. Dünya Savasi sirasinda atesli Alman milliyetçilerini organize eden Germenorden'in ortaya çikardigi en önemli sonuç ise savasin hemen bitiminde kurulan ünlü Thule Dernegi'ydi. Thule Dernegi, ya da Almanca adiyla Thule Gesselschaft, Baron von Sebottendorff adli bir Alman milliyetçisi tarafindan Germenorden'in devami niteliginde olusturulmustu. Sebottendorff ilginç birisiydi. Doguya geziler yapmis, Misir ve Istanbul'da uzun süre kalmisti. Bu gezileri sirasinda simya, astroloji ve Kabala üzerinde çalismis, Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun arastirmalar yapmisti.13 1901 yilinda, Fransiz Grand Orient obediyansina bagli olan bir mason locasina katildi. Sebottendorff'un bagli oldugu loca politik amaçlari olan bir locaydi ve o dönemde Halife Abdülhamid'e karsi devrim hazirligi yapan Ittihat ve Terakki dernegi ile de çok yakin iliskilere sahipti.
Sebottendorff'un masonik kariyerine Aytunç Altindal da "Hitler Dogmadan Önce" baslikli yazi dizisinde deginmisti. Altindal'a göre, Sebottendorff, "Bursa'da Abraham Termudi adli bir yahudi bankerin delaletiyle Memphis adiyla taninan mason locasina üye yapilmisti."Baron, o yillarda bir de Türk Masonlugu ve Bektasilik adli bir kitap yazmisti. Altindal'a göre Sebottendorff, II. Dünya Savasi'nin ardindan Türkiye'de "görünmeyen eller" tarafindan saklanmisti. (Bu "görünmeyen eller", büyük olasilikla Neo-Nazi masonlarin üye oldugu Moral Re-Armament derneginin Türkiye'deki kolu olan Manevi Cihazlanma Dernegi'ydi.)
Sebottendorff'u bu denli önemli kilan icraati ise kuskusuz kurdugu ünlü Thule dernegiydi. Baron, 1910 yilinda, Istanbul'da bulundugu siralarda, masonluk ve simya prensiplerini anti-komünizm ve asiri sag felsefe ile birlestiren kendine bagli yeni bir örgüt kurmaya karar verdi. 1916 yilinda Germenorden ile baglantiya geçti ve sonraki iki yil içinde örgütün en etkin üyesi haline geldi. Sonuçta, 1918 yilinda Germenorden'in adi Thule Gesselschaft'a dönüstürüldü ve Sebottendorff da örgütün büyük üstadi oldu. Umberto Eco, Thule'nin kurulusunu söyle anlatiyor:
1912'de Ari irkin üstünlügünü öne süren Germenorden diye bir grup olusuyor. 1918'de Baron von Sebottendorff diye biri buna bagli bir grup kuruyor: Thule Gesselschaft; gizli bir dernek. Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri ama güçlü irksal, pan-Cermenist, Yeni-Arilik egilimleri var. 1933'te de, bu Sebottendorff, kendisinin ektiklerini Hitler'in biçtigini yaziyor. Öte yandan, gamali haç, Thule Gesellschaft çevresinde ortaya çikiyor. Thule'ye ilk katilanlardan biri kimdi? Rudolf Hess, Hitler'in kötü yoldasi. Sonra Rosenberg! Sonra Hitler'in kendisi! Gazetelerde okumussunuzdur, Hess, Spandau'daki hücresinde bugün bile içrek (batini) bilimlerle ugrasiyor... (Thule'nin kurucusu olan) Sebottendorff, 1924'te, simyayla ilgili bir kitapçik yaziyor... Gül-Haçlar'la ilgili bir roman da yaziyor.
Eco'nun anlattiklarindan da anlasildigi gibi "Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri" ya da daha basit bir ifadeyle özgün bir mason locasi olan Thule, Nazi partisinin öncüsü ve hatta gerçek kurucusuydu. Örgüt kurulduktan sonra hizla büyüdü. 1918 yilinda yalnizca Münih kentinde 250, tüm Bavyera'da ise 1.500 üyeye sahipti. Üyeler arasinda; yargiçlar, avukatlar, polis sefleri, aristokratlar, doktorlar, üniversite hocalari, bilim adamlari, subaylar, sanayiciler ve is adamlari vardi. Önde gelen üyelerden Bavyera Adalet Bakani Franz Gurtner, ayni makama Nazi rejimi sirasinda da atandi. Thule üyelerinden polis sefi Wilhelm Frick ise Nazi Almanyasi'nda Içisleri Bakanligi yapacakti. Thule'nin Nazi partisine dönüsümü bir dizi olayin sonucunda gerçeklesti. Örgüt, kuruldugu günden itibaren komünistlerle sürekli çatisma halindeydi. 1919'daki komünist ayaklanma sirasinda Thule yeraltina çekildi ve asiri sagci karsi-devrimcileri organize ederek silahli bir terör gücü olusturdu. Komünistlere karsi halk destegi kazanmak içinse, Alman Isçi Partisi'ni kurdu. Iste bu siralarda Adolf Hitler de Thule'ye katildi. Hitler, savas öncesi dönemde okültizmle yakindan ilgilenmis, özellikle Armanenschafft'in kurucusu Guido von List'in teorilerinden çok etkilenmisti. Bu nedenle, bir Tapinakçi örgütü olan Thule'ye kolayca adapte oldu. Thule'nin siyasi uzantisi olan Alman Isçi Partisi'nin kendisine amblem olarak gamali haçi seçmesi ise Hitler'in etkisiyle olmustu.
1920 yilinda Alman Isçi Partisi'nin adi Nasyonal Sosyalist Parti (Nazi Partisi) olarak degistirildi. Partinin lideri ise elbette Hitler'di. Hitler'in bu hizli yükselisi, Thule'nin destegi ile olmustu. Hitler'i kesfeden kisi, Thule'nin önde gelen isimlerinden Deitrich Eckart idi. Eckart, yasli bir okültist kadinin kendisine yillar önce anlattigi "Almanya'yi kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüstü. Bu nedenle bu genç adamin elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili üyeleri ile tanistirdi. Nazi partisini ilk günlerinde finanse edenler zengin Thule üyeleriydi; Thule üyesi polis sefleri de Hitler'e korunma sagladilar. Thule'nin Nazi Partisi'nin çekirdegi olduguna, Aytunç Altindal da deginmisti. "Hitler'in ünlü Nasyonal Sosyalist Alman Isçi Partisi (NSDAP), 1920'de Thule tarafindan baslatilan çabalarla kuruldu" diyen Altindal, Thule'nin özellikleri arasinda da "okültizm, simyacilik ve Kilise karsitligi"ni sayiyordu. Bunlar, bildigimiz gibi Tapinakçi-mason geleneginin basta gelen özelliklerindendir. Katolik ilahiyatçi August Knoll da 1950'de, Hitler'in Kilise aleyhtari görüslerinin asil olarak Thule kaynakli oldugunu dile getirmistir.
Kisacasi, Theosophical Society'den baslayarak; Viril, Armanenschafft, Ordo Templi Orientis, Ordo Novi Templi, Germenorden ve Thule gibi okült derneklerin birbirlerinden aktararak tasidiklari Tapinakçi-mason gelenegi, Nazi partisinin gerçek kökenini olusturmustu. Naziler, 1314 yilinda kesin olarak yasaklanmalarinin ardindan yer altina giren ve Gül-Haç ve masonluk gibi örgütlerle yeniden ortaya çikan Tapinakçi gelenegin yeni bir varyasyonundan baska bir sey degildiler. Bunu açikça ifade etmekten de çekinmediler. Hitler, Nazi parti sistemini mason localarinin sistemine uygun bir biçimde düzenlemis ve bunu da açik açik söylemisti. 1934 yilinda ise söyle demisti: "Biz bir örgüt kuracagiz, saf kan ilkesinin etrafinda toplanmis Tapinak Sövalyeleri Biraderligi." Bu "Tapinak Sövalyeleri Biraderligi"ni kurmakla görevlendirilen kisi ise kisa zamanda III. Reich'in Hitler'den sonraki ikinci adami haline gelecek olan Heinrich Himmler'di. Himmler, 1920'li yillarda Hitler'in bodyguardlari olarak görev yapmis olan SS (Schutzstaffel) örgütünü Tapinakçi ve mason sistemine göre düzenleme isini üstlendi.19 Himmler, SS'ler içinde özel bir arastirma grubu da olusturdu; bu grup, Tapinakçilar'in ve diger okült derneklerin tarih içindeki yerini arastirmakla görevliydi. SS'ler ayni zamanda Tapinakçilar'in belirgin özelligi olan anti-Hiristiyan ritüellere de sahiptiler. Himmler'in liderliginde yapilan SS törenlerinde Nasyonal-Sosyalist marslar söylenerek Hiristiyan haçi yakilir ve yerine gamali haç yerlestirilirdi.
Bu bölümün basinda, Naziler'in Yeni Düzen'inin seküler olusuna dikkat çekmistik. Bu durum, bizleri, Nazizm ile Tapinakçilar ve yahudi önde gelenleri arasindaki bir Ittifak iliskisi aramaya yöneltiyordu. Nazizmin Tapinakçi kökeni ile ilgili inceledigimiz tüm bu bilgiler ise bize kuskularimizin yersiz olmadigini, gerçekten de Naziler'in Ittifak'la yakindan ilgili, hatta Ittifak'in bir parçasi olduklarini göstermektedir. Bu bilgiler, Naziler'in Yeni Düzen'inin neden seküler ve din aleyhtari oldugunu da açiklamaktadir. Çünkü eger Naziler Ittifak'in bir parçasi iseler, kurmaya çalistiklari Yeni Düzen'in, Ittifak'in kurdugu Novus Ordo Seclorum'un bir türevi olmasini da son derece normal karsilamak gerekmektedir.
Ancak bu noktada normal olmayan bir görüntü ile karsi karsiya kaliyoruz. Eger Nazi Partisi Tapinakçi-mason gelenegine bagli bir örgütse, 6 yüzyillik Tapinakçi-mason gelenegine göre, Nazilerin de Yahudi önde gelenleriyle isbirligi içinde olmasi gerekir. Çünkü, 2. bölümde inceledigimiz gibi Tapinakçilar ve onlarin devami olan örgütler, yahudilerle daimi bir ittifak kurmuslar ve basta dini otorite olmak üzere her türlü düsmana karsi ortak bir savas vermislerdir. Ancak, Naziler'e baktigimizda, ideolojilerinin merkezinde fanatik bir antisemitizmin var oldugunu görürüz. Hatta tarih kitaplari, Naziler'in gözü dönmüs birer yahudi düsmani olduklarini ve bu nedenle de 6 milyon yahudiyi II. Dünya Savasi sirasinda kurulan toplama kamplarinda acimasizca imha ettiklerini anlatmaktadir.
Aytunç Altindal da bu konuya dikkat çekmis ve "Thule'nin bünyesinde hem mason olan hem de yahudilerden nefret eden bir çok soylu" oldugunu yazmisti. Altindal, bunun yanisira Alman localarinin kuruculari arasinda çok sayida antisemit olduguna da dikkat çekiyordu. Bunun ardindan da "günümüzde yanlis bilinen bir olguya" deginmek gerektigini, "mason localarini yahudilerin kurduklari ve bunlar araciligiyla dünyada egemenlik saglamak istedikleri gibi bir saplanti"nin var oldugunu yazmisti. Kisacasi Altindal'a göre, Alman localarindaki antisemit egilimler, masonlar ve yahudiler arasinda bir ittifak oldugunu açikça yalanliyordu.
Altindal'in yazdiklari ilk bakista dogruydu. Öyle ya, antisemitizmin mason localarinda ve Thule'de bu denli güçlü bir biçimde var olusu, baska nasil açiklanabilirdi?
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Alperen.
Öncelikle tesekkür ediyorum.
Hans Aiberg'i sadece kendi kaynaklarindan degerlendirmekten baska
olanak yok, ancak ve ancak Aiberg'in yazilarinin disinda baska
kaynaklarla kiyaslayip, neyin gercek neyin asilsiz olabilecegi ortaya
cikar, aynen senin yaptigin yüzlestirme gibi.
Bana göre Zig-Zag örgütü, ögretisi diye birsey yok, bütünüyle Hans
Aiberg'in kendi kurgusu, birseylerden etkilenmis olabilir. Iste bende
bunu merak ediyorum, bu Insani böyle bir inanca baglayan
etkenlikler nedir?
"Ben=Kur'anim", "ne söylersem isittik iman ettik deyin" diyen insana saglikli gözle bakmamak lâzim.
Bir Mail sohbetinde masa arkadasi olan Ahmed Hulusi, Hans Aiberg'i
sigara iciyor diye seytan olarak lanetledigini kendisi bizzat yaziyor,
bir kac satir sonrada onun yapamadigini ben basardim onun icin beni
cekemedi demeye getiriyor... al birini vur ötekini. Zaten Ahmed beyinde
Cinlerle ve Hologramlarla tiki var, Hans Aiberg ise bu türün görülmemis
bambaska bir cinsi.
Basta Hans Aiberg acaba Masonlara benzer bir zümre üyesimi diye sorgulama yaparken, ... yoook canim dedim.
Masonlar 5. Murat ile ne yapacaklarini bilmezken, her ne kadar kökleri
bir yerde birlessede, bambaska bir istikamete giden Thule örgütü Hans
Aiberg'i ne yapacakti.
Alperen kardesim, bence Hans Aiberg'in kendisi ve fikir bütünlügü
hayali oldugu gibi Zig-Zag örgütü de hayali. Sende görüyorsun ki neyi
irdeleyip buraya koysak, ortaya bambaska bir resim cikiyor.
Kendi bilgi bütünlügü icinde bocalamis, kendinde üstün nitelikler bulup
bunu öne sürmesi; Hans'in yazilarinda acikca megalomani belirtileri
var, isin icinde birde sizofreni varsa, durum vahim. Sizofreni olup
olmadigini bilemem ama Hans Aiberg'in kendi sözlerini takip ederseniz
izlenimlerdeki sonuc, Russel Crow'un "A Beautiful Mind" filimdeki
hadiselere cok benziyor. Birileri birilerine mektup yolluyor, gizli
ilim, zaman gezginleri, bazi ölmüs Insanlarin müslüman idi iddialari ve
bazi yasayanlar arasinda mektup alip gizli müslüman olduklari iddiasi,
ben Dabbeyim, ben Kur'anim demesi, Deccali bir delikten cikariyor,
ötekilerini baska deliklerden, birleri birilerini öldürecek... yani.
Aslında Zig-Zag'ın varlığını ispatlamak gayet kolay. Hans Aiberg Zig-Zag'daki bilim adamlarıyla sürekli yazışıyor, malum. Gruptan Aiberg harici başka hangi Allah'ın kulu bu bilim adamlarıyla yazıştı. Çıksın bir kişi 'evet ben yazıştım' desin, iş bitsin. Jana ve Tarzan da ayrı bir mevzu. Hiç aranızda bu arkadaşları gören yada onlarla konuşan birisi var mı? Arkadaşlar hani sorgulayıcı idiler. Ne de az şüpheleniyorlar.
Katılma Tarihi: 02 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 94
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen Yazdı:
ZIG-ZAG HAYALi BIR ÖRGÜT MÜ?
Simdilerde google’lamak moda. Google’da varsan ve hakkInda negatif bir Sey yazIlmamISsa ne ala. ISin SakasI bir yana google gibisi yok. Sanal dünyada varolan neyi ararsan anInda buluyor ve hizmetine sunuyor. ZIG-ZAG örgütü yada grubu hakkInda google’da bir araStIrmaya girdiðinizde karSInIza sadece Aiberg’in verdiði bilgiler çIkIyor. Söyle denilebilir; ‘ZIG-ZAG çok gizli bir örgüttür bu yüzden yok’. Iyi de ZIG-ZAG örgütünün temeli olan THULE hakkInda envai çeSit bilgi var. Thule’yi geçin, bu THULE’nin temeli olan ve aslInda bir GERMEN TARIKATI olan GERMONERDEN hakkInda bile bir sürü detay var. Sözün özü gizli birer örgüt olan GERMONERDEN ve THULE hakkInda bu kadar deðiSik kaynakta bu kadar bol bilgi varken neden ZIG-ZAG hakkInda tek kaynaktan bilgi var? ZIG-ZAG örgütünü kuran Aiberg olsa sorun yok, zorunlu olarak tek kaynaktan diyebiliriz ama Aiberg bu örgütte 12. kiSi. Yani 12. KMA (koordinatör). Hans’tan bir önceki kiSi BORGES idi. Hani Su agnostik takIlan Borges. Internette GERMONERDEN ve THULE ile ilgili varolan bilginin onlarca kat daha fazlasI ZIG-ZAG ile ilgili varolmalIydI. Zira ZIG-ZAG hepsinden daha yeni.
Iddia edildiðine göre ZigZag Thuleden ayrIlarak kurulmuS.Neden ayrIlmIS? .................
Alperen nerdeyse kendi kurdugun teoriyi bize gercek diye anlatacaksin. Simdi Biraz fazla Adnan Hoca okuyup bize masonluk anlatiyorsun. Burda istersen teoriler ve masonluk hikayeleri yerine Aibergin Kurandan anlattiklarin konusalim.
Ama bilerek konuyu zigzag gizemli orgu havasina cekiyorsunuz. Bana aibergin anlattigi gibi Kur'ani anlat, bosver gerisini.
Baslamissin Zig-Zag hakkindaki iddialara diey bir suru hayali hikaye anlatmaya, biz istersen donelim tekrar aibergin Kur'an anlatimina
Katılma Tarihi: 17 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bir gulucuk de ben ekleyeyim. Neyse espiri bir tarafa. Simdi bizim konumuz ZigZag mi yoksa Allah'in kitabini anlamak mi ? Zigzag var yok bizim icin ne degisiyor ?
Ibrahimin dedigi gibi, basta aibergin zigzagi ondan sonra , sizin Gece ruyanizda gorugunuz yada Kurtlar Vadisinde seyrettiginiz mason localari.
kardes burasi gercek dunya Polat alemdarin, kurtalar vadisi degil. Iste geldik bakalim anlattiklariniz alalim incelemeye.
Sevgiyle ve hanifce
selim
__________________ Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın? (10/42)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma