Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Tasavvuf bilindiği üzere İslam dünyasında çıkmış bir düşünce akımı ve yaşam tarzıdır.Tabiki mutasavvuflar arasında Hint,İran ve Yunan felsefesinden,Kabaladan,Şamanik inançlardan etkilenenler olmuş olabilir.Ancak tüm mutasavvuflar aynı düşüncede değildir.Bu farklı düşünüş vahdet_i vücud konusundada kendini gösterir.Bazıları vahdet_i vücudu savunurken bazıları vahdet_i şühudu savunmuştur.Hatta bazı vahdet_i şuhudçular vahdet_i vücud inananlarını küfürle dahi suçlamışlardır.
Tekke,zaviye konusunda bile örneğin murasavvuf Kuşadalı İbrahim onların karhane ve meyhaneye dönüştüğünü söylemiştir.Atatürkten 100 sene evvel bu tesbiti yapmış ve nihayet 100 sene sonra kapama kararı alınmıştır.
Biz tümüyle tasavvufa karşı olduğumuzda Kuşadalıyada karşı olmuş oluruz.Biliyorum kimse Tanrı değildir.Herkes eleştirilebilir ancak tasavvufu yok saymak mutasavvuflara eleştiri değil reddir.
Mevlana hususuna gelince.Mevlananında eleştirel yönü olabilir.Ama onda büyük bir mana olduğu da gerçektir.Ben onu herzaman bir hümanizm abidesi,inanç abidesi olarak görmüş onu Anadolu hoşgörüsünün sembolü olarak değerlenmişimdir.Onun yazılarını okurken çok etkilenmişimdir.Evet hatası olabilir ama onu reddetmek çok ilginçtir.
Yine oğlu Sultan Veledde değerli bir şahsiyet değilmidir.Örneğin Allah ile aldatma konusundaki bir yazısını yazayım.
"Engel Tanrı ise onu hangi "lahavle" uzaklaştırabilir?"
Yine Ebu İshak eş-Şatibi şöyle diyor;.
Ma'siyet(günah) ma'siyet olarak kaldıkça Allah'a iftira değildir;ama ma'siyet dinde teşri(kural koyma yetkisi) aracı yapıldığında Allah'a iftira olur.
Yine Sultan Veled Allah ile aldatanları "İdris suretinde İblisler" olarak tanımlıyor.
Şirk iki türlüdür:Sözle şirk,hal ile şirk.Tanrı'nın oğul ve ortağı olduğunu iddia etmek sözle şirktir.İnsanın içinde Tanrı'dan başka şeyler için yer ve yol bulunması hal ile şirktir.(Sultan Veled)
Yine Şems_i Tebrizi'yi okuduğu zamanda insan çok duygulanıyor ve böyle yazan birinin aşksız yazdığını ve reddedilmesi gerektiğini anlayamıyor.
Ve ya Yunus Emre ya da Hacı Bektaş_ Veli ya da Ahi Evran.İnsan Muhiddin_i Arabininde aşkız böyle yazabileceğini kabbullanemiyor.
Tüm bu insanların hatası olabilir,eleştirilebilir ama onları reddetmek Hanifdostlar için ne kadar doğru bilemiyorum.
Kuran'da kınanan da övülen de bireyler değil, eylemlerdir.
Şu halde, hanifdostlar sitesinin müdavimleri için de ölçü bu olmalı, kınanan yahut övülen birey değil, eylem olmalıdır.
Olumsuz bir eylemi anlatmak / örneklemek adına herhangi bir bireyin örnek gösterilmesinin kaçınılmaz olacağını zannetmiyorum. Biraz daha titizlik gösterilerek bu sağlanabilir.
Yine, bir kimseyi bir eylemi nedeni ile toptan yargılayıp mahkum etmek de marifet olmasa gerektir. Hiç birimiz kişilerin şahısları üzerinde karar kılmaya yetkili hakimler olmadığımız gibi, böyle bir makama layık, kendini temize çıkarmış kimseler de değiliz. Kişilerin niyetleri ve işin hakikati hakkında zandan uzak hiç bir delilimiz de yok iken kişiler hakkında verilen menfi hüküm olsa olsa "iftira" olur.
İnancım o ki, yıkmak yerine yapmak, yok etmek yerine var kılmak / varlığını sürdürmek / değiştirmek daha güzel olur. Bir varlığın kötü yönlerini görebildiğimiz kadar, işe yarayışlı, güzel yönlerini görebilip, onu örneklemek, onu açığa çıkarıp onunla varsa olumsuz yönleri gidermek sonucu itibariyle daha faydalıdır.
Firavun'un "kendisine yumuşak söz" söylenecek bir yönü var idi ise, her kişinin vardır. Zaten Kuran'da kınanan (açıklanan) firavunun şahsı değil eylemidir. Adını bile bilmiyoruz.
Bir kimseyi bir hususta ikna edip, davranışlarını değiştirmesine kılavuzluk etmek bilimsel bir meseledir. Onların ilahlarına söverseniz, etki tepkiyi doğurur. Onların değerlerine söverseniz benzeri ile mukabele edeceklerdir. Siz de onların kendi gönüllerini, gözlerini, kulaklarını mühürlemelerine aracılık etmiş olursunuz.
Piyasada bu sahada yazılmış pek çok kitap var. Amerikalılar, bu sahada (psikoloji & sosyal psikoloji) yaptıkları çalışmalar neticesinde bu gün "toplum mühendisliği" olarak adlandırılan, sonuçları çok ciddi eylemlere giriştiler.
Biz müslümanlar olarak, "Kendi nefislerinizde dahi nice ayetler vardır" sözünü edebi bir lafız yahut Arapçası / tegannisi kulağa hoş gelen bir sözden başka bir şey olarak görmediğimiz için bu işlerle pek ilgilenmedik.
Kişinin temel tutumlarının oluştuğu ortamın temel verilerine yapılan alaycı saldırılar, kişinin özbenliğine yapılmış gibi algılanır.
Dikkat çekmek, şok etkisi yaratmak gibi olumlu hedeflerin haricinde kalan mülahazalar, bu türlü hareketleri "kişisel ego tatmini" statüsünden kurtaramaz.
Bu din, yok etmek için değil, kazanmak için indirilmiştir. Onun içindir ki, aman dileyen kimseye aman verilir, Kuran'ı / gerçeği anlayabilecek derecede dinlemesi sağlanır, buna rağmen reddederse kendisini güvende hissedeceği yere kadar nezaret edilerek serbest bırakılır.
Bu sözün öznesinin "bir zaman müminlerle din muharebesine girişmiş" kimseler olduğu unutulmamalıdır.
Diğer grupların değerlendirilmesi buna göre yapılmalıdır.
Bu bağlamda, "cariye ve köle edinme" konusunda Eliaçık'ın çok güzel bir makalesi var. Klasik anlayışın çok dışındaki bu görüşe / çeviriye göre, "harp sahasında kesin sonuç almak amacı haricinde bir peygamberin esir edinmesi olacak iş değildir." Mantık aslında aynı. Amaç, esir etmek değil, özgür kılmak. Tevhidin de amacı özgür kılmak.
Bu örnekleri, "şavaşan müşrik yahut kafirler" bağlamında uç örnekler olarak verdim.
Hariçte kalanlara karşı yapılacak muamele bu kıstaslar örnek/emsal alınarak belirlenebilir.
Şu bir muhakkak ki, Kuran'da Hıristiyanlar ve Yahudiler'e karşı getirilen "asgari müştereklerde birleşme" teklifini ve yöntemini, sayfalar / ciltler dolusu asgari müştereklerimizin olduğu gruplara karşı kullanma zorunluluğumuz vardır. Buradaki mantık da aynıdır ve kazanma amacına yöneliktir. Zaten, bu hususlara dair bilimsel veriler de tamı tamına aynı sonuçlara erişmiştir. Önekler çoğaltılabilir.
Sonuç olarak; alaycı ve kişiselleşmiş / şahısları hedef alan yönlerimizin, söylem ve eylemlerimizin gözden geçirilmesi, Allah'ın diğer tüm emirleri gibi / en az onlar kadar mühim bir görevdir.
Bu, "en güzel yol hangisi ise onunla mücadele etmek" eyleminin yapıp ettiklerimize yansıyan tezahürüdür.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Tasavvuf bilindiği
üzere İslam dünyasında çıkmış bir düşünce akımı ve yaşam tarzıdır.Tabiki
mutasavvuflar arasında Hint,İran ve Yunan felsefesinden,Kabaladan,Şamanik
inançlardan etkilenenl er olmuş olabilir.
Selam metafizik
Tasavvufun müslüman
coğrafyada ortaya çıktığı doğru. Asıl ve can alıcı doğru ise bu akımın ve
anlayışın Kur'andaki dinden uzaklaşanlar, onu yeterli görmeyenler tarafından
geliştirildiği. Hanif Din bu şekilde felsefeye, ruhbanlığa ve şirke boğulmuştur.
Tasavvuf Kur'andaki dine
dayanmaz. Kur'an sadece bir malzemedir tasavvuf öğretisinde. Malzemedir ama
öyle orijinal haliyle de değil, dejenere edilmiş haliyle.
Metafizik Yazdı:
Ancak tüm
mutasavvuflar aynı düşüncede değildir.Bu farklı düşünüş vahdet_i vücud
konusundada kendini gösterir.Bazıları vahdet_i vücudu savunurken bazıları
vahdet_i şühudu savunmuştur.Hatta bazı vahdet_i şuhudçular vahdet_i vücud
inananlarını küfürle dahi suçlamışlardır.
Vahdeti Vücud, Vahdeti
Şühud bunlar Kur'ani terimler değil. İçerikleri de Allah söylemine uygun değil.
Bu "iyi Müslümanlık" adına uydurulan sahte din yüzyıllar boyu kitleleri
zehirledi ve halen de zehirliyor.
Zamanında bu öğretileri
ısrarla savunmuş, kitaplardan fotokopiler çekerek ve dağıtarak yanlışa askerlik
yapmış birisi olarak söylüyorum bunları.
Ne tasavvuf İslami bir
öğretidir, ne de onun pratiği olan tarikat uygulamaları müslümanca işlerdir.
Tekke,zaviye
konusunda bile örneğin mutasavvuf Kuşadalı İbrahim onların karhane ve
meyhaneye dönüştüğünü söylemiştir. Atatürkten 100 sene evvel bu tesbiti yapmış
ve nihayet 100 sene sonra kapama kararı alınmıştır.
Kuşadalı
doğru yapmış. Tarikat ocakları putperestliğin ve yobazlığın yuvasıdır. Dün ve bugün...
Metafizik Yazdı:
Biz
tümüyle tasavvufa karşı olduğumuzda Kuşadalıyada karşı olmuş oluruz.Biliyorum
kimse Tanrı değildir.Herkes eleştirilebilir ancak tasavvufu yok saymak
mutasavvuflara eleştiri değil reddir.
Bence tasavvufa tümüyle karşı
olmalıyız. Çünkü o iyi ahlak ve güzel müslümanlık öğretisi değil, apayrı bir din. "İslam ambalajlı" pazarlandığına bakmayın. Hanif
din olan İslamiyet ayrı, şirk ve ruhbanlık dini tasavvuf ayrı.
Metafizik Yazdı:
Mevlana
hususuna gelince.Mevlananında eleştirel yönü olabilir.Ama onda büyük bir mana
olduğu da gerçektir.Ben onu herzaman bir hümanizm abidesi,inanç abidesi olarak
görmüş onu Anadolu hoşgörüsünün sembolü olarak değerlenmişimdir.Onun yazılarını
okurken çok etkilenmişimdir.Evet hatası olabilir ama onu reddetmek çok
ilginçtir.
...
Tüm bu insanların hatası
olabilir,eleştirilebilir ama onları reddetmek Hanifdostlar için ne kadar doğru
bilemiyorum.
Mevlana hakkında bildiklerinizde yanlışlıklar olabilir. Forumdaki ilgili başlıklara bakmanız yararlı olacaktır.
Katılma Tarihi: 16 haziran 2006 Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
metafizik sordu
-------------
Peki Hacı Bektaş_ı Velinin,Ahi Evranın ve Yununs Emrenin öğretisine nasıl
bakacağız?
------------
okuyacağız
iz bırakanların tamamı
insanların işletim sistemlerine (nefslerine)
uygun programcıklar (öğreti) yazmışlardır.
piygamberler hariç
hangisinin hangi koşullar altında ve hangi nedenle yaptığını bilemeyiz.
insanların bu programcıkları neden tercih ettiklerini de
mesela
anadolu erenlerinin bir kısmı fetih disiplinleri vazetmişlerdir.
başka bir kısmı uzlete çekilmişlerdir
vakaların sonuçları mutlak yaratanın takdiri doğrultusu
ama hayatların fıtrata (formata) uygunluğu?... Allahın tasarrufu!
mushafa göre bizden istenen de bunu sorgulamak değil.
istenen
format bozukluğuna kadar gidebilecek (kalbin mühürlenmisi)
işletim sistemini bozmadan
kaderini yaşarken fıtrata uygun tarafta olmak
sınavın işletim sistemini korumak
virus oluşturmamak
çünkü herşeyi yaratan Allah
senin dahlin sadece taraf olmak
tek desteğinde
başkaları tarafından yazılan programcıklar değil
formatı atan tarafından verilen kitap.
ben böyle düşünüyorum.
peygamberler hariç
iz bırakanların tamamına
rahmet diliyorum
Kuran'da kınanan da övülen de bireyler değil, eylemlerdir.
Şu halde, hanifdostlar sitesinin müdavimleri için de ölçü bu olmalı, kınanan yahut övülen birey değil, eylem olmalıdır.
Olumsuz bir eylemi anlatmak / örneklemek adına herhangi bir bireyin örnek gösterilmesinin kaçınılmaz olacağını zannetmiyorum. Biraz daha titizlik gösterilerek bu sağlanabilir.
Yine, bir kimseyi bir eylemi nedeni ile toptan yargılayıp mahkum etmek de marifet olmasa gerektir. Hiç birimiz kişilerin şahısları üzerinde karar kılmaya yetkili hakimler olmadığımız gibi, böyle bir makama layık, kendini temize çıkarmış kimseler de değiliz. Kişilerin niyetleri ve işin hakikati hakkında zandan uzak hiç bir delilimiz de yok iken kişiler hakkında verilen menfi hüküm olsa olsa "iftira" olur.
İnancım o ki, yıkmak yerine yapmak, yok etmek yerine var kılmak / varlığını sürdürmek / değiştirmek daha güzel olur. Bir varlığın kötü yönlerini görebildiğimiz kadar, işe yarayışlı, güzel yönlerini görebilip, onu örneklemek, onu açığa çıkarıp onunla varsa olumsuz yönleri gidermek sonucu itibariyle daha faydalıdır.
Firavun'un "kendisine yumuşak söz" söylenecek bir yönü var idi ise, her kişinin vardır. Zaten Kuran'da kınanan (açıklanan) firavunun şahsı değil eylemidir. Adını bile bilmiyoruz.
Bir kimseyi bir hususta ikna edip, davranışlarını değiştirmesine kılavuzluk etmek bilimsel bir meseledir. Onların ilahlarına söverseniz, etki tepkiyi doğurur. Onların değerlerine söverseniz benzeri ile mukabele edeceklerdir. Siz de onların kendi gönüllerini, gözlerini, kulaklarını mühürlemelerine aracılık etmiş olursunuz.
Piyasada bu sahada yazılmış pek çok kitap var. Amerikalılar, bu sahada (psikoloji & sosyal psikoloji) yaptıkları çalışmalar neticesinde bu gün "toplum mühendisliği" olarak adlandırılan, sonuçları çok ciddi eylemlere giriştiler.
Biz müslümanlar olarak, "Kendi nefislerinizde dahi nice ayetler vardır" sözünü edebi bir lafız yahut Arapçası / tegannisi kulağa hoş gelen bir sözden başka bir şey olarak görmediğimiz için bu işlerle pek ilgilenmedik.
Kişinin temel tutumlarının oluştuğu ortamın temel verilerine yapılan alaycı saldırılar, kişinin özbenliğine yapılmış gibi algılanır.
Dikkat çekmek, şok etkisi yaratmak gibi olumlu hedeflerin haricinde kalan mülahazalar, bu türlü hareketleri "kişisel ego tatmini" statüsünden kurtaramaz.
Bu din, yok etmek için değil, kazanmak için indirilmiştir. Onun içindir ki, aman dileyen kimseye aman verilir, Kuran'ı / gerçeği anlayabilecek derecede dinlemesi sağlanır, buna rağmen reddederse kendisini güvende hissedeceği yere kadar nezaret edilerek serbest bırakılır.
Bu sözün öznesinin "bir zaman müminlerle din muharebesine girişmiş" kimseler olduğu unutulmamalıdır.
Diğer grupların değerlendirilmesi buna göre yapılmalıdır.
Bu bağlamda, "cariye ve köle edinme" konusunda Eliaçık'ın çok güzel bir makalesi var. Klasik anlayışın çok dışındaki bu görüşe / çeviriye göre, "harp sahasında kesin sonuç almak amacı haricinde bir peygamberin esir edinmesi olacak iş değildir." Mantık aslında aynı. Amaç, esir etmek değil, özgür kılmak. Tevhidin de amacı özgür kılmak.
Bu örnekleri, "şavaşan müşrik yahut kafirler" bağlamında uç örnekler olarak verdim.
Hariçte kalanlara karşı yapılacak muamele bu kıstaslar örnek/emsal alınarak belirlenebilir.
Şu bir muhakkak ki, Kuran'da Hıristiyanlar ve Yahudiler'e karşı getirilen "asgari müştereklerde birleşme" teklifini ve yöntemini, sayfalar / ciltler dolusu asgari müştereklerimizin olduğu gruplara karşı kullanma zorunluluğumuz vardır. Buradaki mantık da aynıdır ve kazanma amacına yöneliktir. Zaten, bu hususlara dair bilimsel veriler de tamı tamına aynı sonuçlara erişmiştir. Önekler çoğaltılabilir.
Sonuç olarak; alaycı ve kişiselleşmiş / şahısları hedef alan yönlerimizin, söylem ve eylemlerimizin gözden geçirilmesi, Allah'ın diğer tüm emirleri gibi / en az onlar kadar mühim bir görevdir.
Bu, "en güzel yol hangisi ise onunla mücadele etmek" eyleminin yapıp ettiklerimize yansıyan tezahürüdür.
Muhabbetlerimle...
bu sitelerde eleştirilen oluşumaların içinde olupta yinede buradaki görüşlerden faydalanmak isteyen kişiler olabilir...mesela benim gibi...kendi bulundugumuz cemaatlerde sizin de gördügünüz yanlışları görüp düzeltmek için ugraşanlar da var...ama cok kırıcı uslupla eleştirildiginde hiç bir fayda görülmüyor...bu siteye islam adına farklı görüşleri ögrenmek anlamaya çalışöak belki kendiminkileride paylaşmak için geliyoruz..lütfen insanların gönülden baglandıgı kimseler hakkında cok kırıcı yorum yapmayın...sizden faaydalandığımız hususlar oluyor...yani bazı yanlışlarımızı görüyoruz...ve bunları kendi ortamlarımızda dile getirmeye çalışıyoruz...ali aksoyun bukonudaki yaklaşımını olumlu ve olgun buluyorum teşekkür ederim...
Katılma Tarihi: 30 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 484
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Metafizik Yazdı:
Peki Hacı Bektaş_ı Velinin,Ahi Evranın ve Yununs Emrenin öğretisine nasıl bakacağız?
Şahsım adına söyleyeyim.
Bu kişilerin söz ve eylemlerinin altındaki bilincin farkındalık düzeyini idrak edebilmek adına OKUmam gerektiğini düşündüm.
Yunus'u sürekli okurum, okumadığım tek bir nefesi kalmamıştır. Nitekim Kuran'a aykırılık arz eden birşey olduğunu sanmıyorum, çünkü söylediği ile insanların anladığı şeyler farklı olabiliyor. Zaten olay da burada başlıyor.
OKUmak gerek. Herşeyi herkesi. Her çiçekten bir öz almak lazım.
Ancak!
Alınan Öz, Kurana nakledilip, o süzgeçten geçiyorsa, tamamdır artık sana bir zenginlik katıcı olur o öz.
aksi halde, fakir eder, neyin var yok alır götürür senden...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma