Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
VII. Leyla ile Leyla
Metin 1 "Katip Mehisti, o mayası temiz kadın, Sultan Sencer'in yakınlarındandı. Ay gibi bir yüzü yoktu ama padişah, onu yanından ayırmazdı.
Padişah bir gece Radegân çadırındaydı. Mehistî de, padişahlar padişahı Sencer'in huzurundaydı. Gecenin bir kısmı geçince Sultan Sencer uyumak üzere yatağının bulunduğu yere gitti. Mehistî de huzurundan çıkarak kendi çadırına girdi.
Sencer'e sâkilik eden bir köle vardı ki güzellikte hiçbir kusuru yoktu. Güzelliği alımına eşti. Padişah, güzelliğinden de murat alırdı, alımından da. Yüzlerce gönülle ona vurulmuş, deli divane olmuştu. Fakat o ayyüzlü güzel de Mehistî'ye meftundu.
Padişah uykudan uyandı; onu aradı; yanında olmadığını görünce o yakut dudaklının canına kastederek, o gece yarısında sırtına yağmurluğunu attı. Kinle, hiddetle Hint kılıcını kuşandı. Öbür çadıra vardı. Bir de gördü ki Mehistî, o ayyüzlü dilberle orada. Sâkiyi kucaklamış; gönlünü o ayyüzlüye vermiş. Aşkıyla ağlayıp inleyerek rûd çalmada; güzel güzel şu nağmeyi söylemede:
"Bu gece iplik eğirenlerin iğlerindeki iplik gerek'in yakınlarındandı. Ay gibi bir yüzü yoktu ama padişah, onu yanından ayırmazdı.
Padişah bir gece Radegân çadırındaydı. Mehistî de, padişahlar padişahı Sencer'in huzurundaydı. Gecenin bir kısmı geçince Sultan Sencer uyumak üzere yatağının bulunduğu yere gitti. Mehistî de huzurundan çıkarak kendi çadırına girdi.
Sencer'e sâkilik eden bir köle vardı ki güzellikte hiçbir kusuru yoktu. Güzelliği alımına eşti. Padişah, güzelliğinden de murat alırdı, alımından da. Yüzlerce gönülle ona vurulmuş, deli divane olmuştu. Fakat o ayyüzlü güzel de Mehistî'ye meftundu.
Padişah uykudan uyandı; onu aradı; yanında olmadığını görünce o yakut dudaklının canına kastederek, o gece yarısında sırtına yağmurluğunu attı. Kinle, hiddetle Hint kılıcını kuşandı. Öbür çadıra vardı. Bir de gördü ki Mehistî, o ayyüzlü dilberle orada. Sâkiyi kucaklamış; gönlünü o ayyüzlüye vermiş. Aşkıyla ağlayıp inleyerek rûd çalmada; güzel güzel şu nağmeyi söylemede:
"Bu gece iplik eğirenlerin iğlerindeki iplik gerekse bana, çayır çimen kıyısında seni alırım kucağıma; aşk ipliğini sana sararım."
Sencer, hali anlayınca bu beyti hemen ezberledi. Kendi kendine, "Bu gece", dedi öfkeyle, "belimde Hint kılıcı olduğu halde çadıra girersem, ikisinin de ödü kopar; bu iki çaresizin de kanına girmiş olurum."
Biraz tereddütten sonra çadıra girmekten vazgeçti, kendi çadırına döndü. Sabah olunca padişah, dünyayı bezeyen bir meclis kurdu.
Mehistî, padişahın huzurunda çeng çalmada, yüce sesle bir çalgı okumadaydı. Sâki de elinde kadeh, gözleri yerde, huzurda ayakta duruyordu. Padişah o gece Mehistî'den duyduğu beyti hatırında tutmuştu. Bilmezlikten gelerek o beyti söylemesini istedi.
Mehistî, padişahtan o beyti duyunca kucağından çeng düştü. Bütün âzası yaprak gibi titremeye başladı; aklı başından gitti; öylece tuzağa düştü kaldı. Padişah başucuna gelip eliyle yüzüne gülsuyu serpti. Mehistî kendine gelince Sencer'in korkusundan, evvelki gibi tekrar düşüp bayıldı. Gene kendine geldi; geldi ama aklı başında değildi âdeta.
Padişah, "Benden korkuyorsan a kendisine, kendi canına düşman olan" dedi; "Emîn ol; canını bağışladım."
Mehistî, "Ben bundan korkmuyorum" dedi. "Fakat bu beyit, bir gece benim dersimdi. Bütün gece dersimi tekrarlayıp durdum; kâh ikrar ettim, kâh inkâr. O geceden bir belirti seziyorum da cihan başıma daralıyor. Anlaşılıyor ki o gece , ben o haldeyken senin haberin vardır; gizlice beni gözetliyordun. İster bağışla beni, ister kov. Gönlün razı olmaz; bilirim, gene beni çağırır, affedersin. Ama beni bağışlamaz da öldürürsen, varlıktan kurtulur giderim. Ancak bu kadar korkmam şundan; Dünyaya rızık veren Tanrı, her an benimle beraberken, bir bak, ben her solukta nasıl bir iş peşindeyim. Tanrı tutar da yüz yıllık sırrımı yüzüme vurursa o zaman ben ne derim, ne ederim?"
***
Tanrı, seni gece gündüz görüp duruyor ya; sen de muma dön; güzelce bir gül, yan yakıl. Bir anın bile, ona gönülden şükretmeden geçmesin; onu anmaksızın, gafletle bir nefes bile alma.
Şükredersen dilediğini bulur, Tanrı cömertliğinden, dilediğin şeyi elde edersin."
Tahlil Öykü Kişileri Kâtip Mehistî: Sultan Sencer'in yakınlarından. Sâki Cariyenin mâşukası.
Sâki Cariye: Sultan Sencer'in en çok sevdiği kadın kölesi.
Sultan Sencer: 1086-1157'de yaşamış Selçuklu sultanı. (Melikşah'ın oğlu)
Lezxbiyen aşkın dışavurumu Mehistî, öyküde "mayası temiz kadın" nitelemesiyle tanıtılır. Çok güzel değildir fakat Sultan'ın yanında değerlidir. Padişah onu yanından ayırmaz; onu bilgi ve becerileri nedeniyle sevdiği anlaşılıyor.
Sâki cariye ise güzellikte eşsiz bir kadındır. Sultan, onun güzelliğine hayrandır ve "Yüzlerce gönülle ona vurulmuş" durumdadır. Ama gelin görün ki bu güzel kadın Mehistî'ye, yani bir kadına aşıktır.
Sultandan habersiz buluşup sevişmektedirler. Öyküde bu sevişmenin ayrıntılarına, gey ilişkileri anlatan öykülerde olduğu kadar girilmez. Sadece kucaklaşmış oldukları betimlenmekle yetinilir. Dolayısıyla lezbiyen aşkın öyküdeki dışavurumu mümkün olduğunca ayrıntısızdır.
Lezbiyen ilişkiye yaklaşım
Öyküde Sencer'in, birine aşık olduğu, diğerine ise çok kıymet verdiği iki kadına karşı tavrı genişçe işlenir. Sultan, önce çok öfkelenir. İki sevgiliyi öyle kucak kucağa görünce bir an kılıcıyla çadıra girmeyi ve onları oracıkta basmayı planlar ama bu düşüncesinden hemen vazgeçer. Yalnız sevişirken Mehistî'nin okuduğu bir beyti ezberler ve otağına döner.
Ertesi gün Sultan'ın işret meclisinde iki kadın da hazırdır. Mehistî çeng çalmakta, Sâki Cariye ise hizmete âmade beklemektedir.
Birden Sultan gece ezberlediği beyti okur. Beyti Sultan'dan duyan kadın her şeyi anlar ve büyük bir korkuya kapılır. Bayılır, kendine gelir, tekrar bayılır.
Sultan'a yalvarır kendisini bağışlaması için... Sonuçta Sultan bağışlayıcılığını gösterir ve onları affeder.
Bu olayların anlatıldığı beyitlerde aşkın gücüne vurgu yapılmıştır. Sultan'dan çok korkmalarına rağmen birbirine aşık iki kadın gizlice buluşmakta ve sevişmektedirler. Bu gerçekten cesaret isteyen bir tutumdur. Nitekim bayılma sahnelerinden, Mehistî'nin korkusunun derecesini anlayabiliriz.
Attar, diğer öykülerinde olduğu gibi burada da aşkın gücünü vurgulamak istemektedir; bunu sağlamak için de bir lezbiyen aşk örneği sergilemekten çekinmez.
***
Tasavvufî bir öykü olarak Mehistî öyküsünde de tasavvufî bir kıssadan hisse çıkartılır. Attar, Mehistî'nin son sözleriyle vurgular bunu:
"Ancak bu kadar korkmam şundan: Dünyaya rızık veren padişah, Tanrı, her an benimle beraberken, bir bak, ben her solukta nasıl bir iş peşindeyim." 2
Pişman olmuştur Mehistî ve Tanrı'dan utanmaktadır. Ama tekrar aynı ilişkiyi yaşamayacağına dair bir ipucu yoktur. Çünkü biliyoruz ki insanlar bir dine ne kadar inanırlarsa inansınlar, sonuçta o dinin 'günah' saydığı işleri yapıp durmaktadırlar ve bu hep böyle sürüp gidecektir de. Tövbeler edilecek ve bozulacaktır peşinden... Yine tövbe, yine günahlar; bir sürgit yaşanacaktır...
Ve Tanrı affedicidir. Öyküde Sultan Sencer'in iki kadını affetmesi anlatılarak da Tanrı'nın affediciliğine gönderme yapılmış olur. Bu durum Attar'ın lezbiyen ilişkiye 'affedici' ve mülayim bir bakış açısıyla yaklaştığını gösterir.
Yine de Attar'ın, öykü sonunda; "Tanrı, seni gece-gündüz görüp duruyor ya; sen de muma dön; güzelce bir gül, yan yakıl."3 demek için öyküsüne iki lezbiyen kadını konuk etmesi önemlidir. Öykü kahramanlarını yer yer heteroseksüel, yer yer de eşcinsel aşklardan seçmesini gerçekçilik olarak görebiliriz. Bugün olduğu gibi onun yaşadığı çağda da heteroseksüeller, geyler ve lezbiyenler aynı toplumda birlikte yaşıyorlar ve birbirlerini seviyorlardı. Dolayısıyla tasavvufî kıssadan hisselerle dolu olsa da bir öykü kitabında bu tür kahramanların görünmesi son derece insanîdir.
Öykülerini ve romanlarını heteroseksüel aşıklarla doldurup, gey ve lezbiyenlerden 'arındıran' günümüz 'edip'lerine örnek olarak sunuyoruz Attar'ı... Haksız mıyız?
1 Ferideddin-i Attar, İlâhinâme II, Çeviri: Abdülbaki Gölpınarlı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1996, s. 68-72 2 Attar, a.g.e., s.71 3 Attar, a.g.e., s.72 http://www.kurannesli.org/bilgibankasi/yazi.asp?id=618
Düzenleyen radyoman
__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Katılma Tarihi: 21 nisan 2005 Yer: ABD Gönderilenler: 311
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kehf Alla askina bu hikayelerdeki aski Sahabenin Peygamber efendimize olan ask ile ne alakasi var. Ya sen ask ne demek anlamak istemiyorsun yada bilerek konuyu oraya cekerek, bu tasavufcu denen sapiklarin pisliklerini ortmeye calisiyorsun.
Muridlere seyhi dusun onu gozunun onune getirerek Allah ulas dersen bir sure herifler seyhi hayal ede ede seyh asik oluyorlar. olmaz bu kadar sapiklik ya Insaf be kardesim. Bak bu hikaye de kadin kadini dusunuyor.
__________________ A'raf 194 Allah dışındaki yakardıklarınız sizin gibi KULLARDIR , eğer iddianızda haklıysanız , hadi çağırın onlarıda size cevap versinler
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma