HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: ÇAĞDAŞ BAKIŞLA DİN... Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
sendeoku
Yeni Uye
Yeni Uye


Katılma Tarihi: 14 nisan 2005
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 1
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı sendeoku

Değerli Dost;

Bu yazıda bazı yeni bakış açılarıyla karşılaşacaksın. Dileğimiz odur ki, bunlar üzerinde önyargısız olarak düşünür, araştırır ve ondan sonra da çevrenle tartışarak gerçeği farkedersin. Sonrası ise elbette senin bileceğin iş!. Bize düşen yalnızca kararına saygı duymaktır. Dostum; USA Stanford Üniversitesinden ünlü bilimadamı nörofizyolog Karl PRIBRAM ve ünlü fizikçi Einstein’in öğrencisi David BOHM’un yaptığı araştırmalara ve en son bilimsel tesbitlere göre; EVRENİN ASLI, KUANTSAL YAPIDAN OLUŞAN ve HOLOGRAFİK ÖZELLİK GÖSTEREN BİR TÜMELLİKTİR.

Aynı şekilde, BEYİN de titreşimlerden (dalgalardan) meydana gelen ve bir HOLOGRAF olarak çalışan kütledir.. “ÖLÜM, Holografik bir boyuttan, başka bir holografik boyuta geçmek suretiyle bilincin yaşamının devamıdır.”

Beyin, gıdalardan analiz yoluyla elde ettiği bioenerjiyi bir tür ışınsal enerjiye dönüştürerek, “RUH” adı verilmiş olan olan ışınsal bedeni üretir. Aynı anda, tüm zihinsel fonksiyonlarını da titreşimler (anlamlı dalgalar) halinde, hem üretmekte olduğu bu ışınsal bedene yükler, hem de dışarı yayar.

Her beyin kendi “RUH”unu ürettiği içindir ki, bedenden ayrılan bir “Ruh”un geri dönüp yeni bir bedene girmesi anlamına gelen “reenkarnasyon” görüşü kesinlikle gerçek dışı aldatmacadır. (Reenkarnasyon orijini itibariyle Hindu inancıdır).

İslâm’ın kutsal kitabı KUR’ÂN, “ölüm”ü, “tadılacak bir olay” olarak tanımlarken; “ölümü tadan kimselerin dünyaya yeniden geri gelişini olanaksız” olarak vurgular Mü’minun suresi 99-100. âyetlerinde.

Şimdi tekrar Holografik Evren konusuna dönelim biraz daha... Atomaltı parçacıkların bulutumsu hareketlerinin Holografik özellik gösterdiği deneylerle gösterilmiştir. BOHM’un tesbit ettiği ilginç bir durum da, ATOMALTI PARÇACIKLARIN BİRBİRİ İLE İLİŞKİLİ olduğudur. Bu ilişki, parçaların bütün tarafından organize edildiğini ortaya koymaktadır.

Yani, atomaltı parçalar bağımsız değildir; Gizli bir düzen tarafından organize edilmektedir. İşte bütün bu araştırma ve incelemeler sonucunda BOHM, “Evrenin dev bir hologram olduğu” sonucuna vardı.

Holografik yapının özelliğine göre, varlığın tümünde olan her özellik, varlığın her zerresinde tam olarak mevcuttur. Herşey birbirinin devamı olarak süreklilik arzetmektedir; herşey, bir diğer şeyin taşıdığı tüm üzellikleri bünyesinde barındırmaktadır ve aynı diğer “şey”dir. Varlık, bildiğimiz “evren” kavramı ötesinde, Bölünmez, parçalanmaz, parçaların bütünü olarak meydana gelmemiş TEK bir yapıdır!.

BOHM’un, KUANTUM açıklamasında yeni boyut dediği ve “KUANTUM POTANSİYELİ” diye adlandırdığı bu görüşe göre;

-Atomaltı parçacıklarda sabit bir yer sözkonusu olmadığından, uzayda heryer eşittir.. Bu özelliğe mekânsızlık diyoruz. Bütün atomaltı parçacıklar birbiri ile ilişkili ve iletişimlidir.

-Holografik özelliğinden dolayı da küçük bir parçanın tümdeki bilgiyi taşıması, bilginin de mekân kavramı sözkonusu olmaksızın tümde eşit olarak dağıldığını göstermektedir.

Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan gerçek, evrende mekânı olan herhangi bir yerdeki bir TANRININ varlığından sözedilemiyeceğidir.

Öte yandan İslâm’ın kutsal kitabı Kur’ân’a göre de, “TANRI YOKTUR, SADECE ALLAH VARDIR”.

Bu “ALLAH”, “AHAD”dır!. Yani, öyle bir TEK ki, varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemiyeceği gibi; O’nun parçaların birleşmesiyle oluşan bir tümel yapı olduğundan da sözedilemez; yani Panteist görüş bu yüzden “ALLAH” ismiyle işaret edilen anlamı vermez!.

Algılamaya GÖRE var kabuledilen her ŞEY, O’nun varlığıyla vardır; ne var ki, O, şeylerin toplamı değildir!. Gerçekte SADECE “O” VARDIR; evrendeki çokluk kavramını oluşturan şeyler, algılayanın algılama özelliğinden kaynaklanan bir sanı ve hayâldir!.

Holografik bir tümellik olan anayapı, bizim “Evren” değimiz halde algılanmak için, dilediği algılayıcıların dilediği kapasitelerinde göresel farklılıklar meydana getirmek suretiyle, “çokluk” görüntüsü oluşturmaktadır. Gerçekte, sadece “ALLAH” vardır ve O’nun yanısıra hiç bir şey yoktur!.

-Holografik Kuantsal yapıya göre, her şey bilinçli ve hatta canlıdır!. (Esasen bilimsellikte canlı-cansız kavramları artık bir değer ifade etmemektedir.)

Tümel yapıda, çok çeşitli titreşimlerin oluşturduğu çok farklı bilinçli birimler ve katmanlar mevcuttur. Biz insanlık, mevcut olan sayısız boyutlardaki sayısız katmanlardan yalnızca birini oluşturuyoruz.

Evrende yaşam, sayısız boyutlarda, çeşitli katmanlardan bir diğerine dönüşmeler ve boyut değiştirmeler şeklinde sürekli devam eder.. İnsan adıyla işaret edilen bilinçli varlık da, çeşitli dönüşümlerle farklı boyutlarda yaşamına sonsuz bir biçimde devam eder.

Son Rasûl Hz. Muhammed aleyhisselâm bu evrensel gerçeği kendi Hakikat’ı olan “ALLAH”tan aldığı ilimle, sistemi “OKUMAK” suretiyle, 1400 yıl önce açıklamış; insanların tanrıya tapınmamalarını, “ALLAH”ın TEK’liğini; insanların biyolojik beden boyutundan “RUH” beden boyutuna (bir tür ışınsal boyut) geçiş yaparak yaşamlarına devam edeceklerini belirtmiştir.

Bunun yanısıra insanların geçecekleri bu yeni boyuta ancak dünyada iken hazırlanabilecekleri gerçeğine dayalı bir biçimde bir takım çalışmalar yapmaları zorunluluğunu da açıklamış ve bu konudaki önerileri bildirmiştir.

Rasûl bu konuda Allah ADINA uyarılarını yapmış ve görevini tamamlamıştır. Artık O’ndan sonra hiç kimse Allah ADINA konuşma ve yargılama yetkisine sahip değildir. Herkes ilmi kadar Allah ve İslâm “HAKKINDA” konuşabilir; fakat “ADINA” asla!.

Nebilerin önerileri, yaşamı ölüm ötesinde devam edecek olan insanadır, devlete değil!. Ölüm ötesinde devlet yoktur, insan vardır!. “İnsan kendisini ölümötesi yaşamın şartlarına hazırlasın” diye DİN gelmiştir.

Devlet rejiminin dinle alâkası yoktur; Dinin muhatabı devlet değil, ferd’dir. Ferdin muhatabı da, dini ünvan veya etiketli kişiler, kuruluşlar, teşkilatlar, topluluklar değil, bizatihi, dini kendisine tebliğ eden Rasûl Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselâmdır.

İslâm dini’nde Kur’âna göre “zorlama yoktur”!..

Kişiye, ölüm ötesinde kendisine yarar sağlayacak öneriler yapılmıştır; isteyen bunları gönül hoşluğuyla değerlendirir, isteyen de aldırmaz; sonuçlarına ölüm ötesi yaşamda da kendisi katlanır!.. Zorlama, iki yüzlülük ve münafıklığı oluşturur ki, bu da İslâm’da yerilmiştir.

İslâm’daki öneriler bir “paket” değildir!.

Yani, “Ya hepsini yaparsın, ya da hiçbirini yapma!.” anlayışı, tümüyle İslâm dışı bir anlayış ve anlatıştır. Herkes bu önerilerden gücünün yettiği kadarını yerine getirir, bu kazancıdır; yapamadıkları ise eksiği..

Din’de, para karşılığı yapılan her çalışma geçersizdir!. Para ödenmediği takdirde yapılmayacak olan bütün fiiller, para için yapılıyordur ki, bunlar asla ibadet sayılmaz.

İslâm Dini’nde, din adamları sınıfı yoktur!. Kişi ile, bildirimi yapan Rasûl arasına, hangi dinsel hüviyet ve etiketi taşırsa taşısın, kimse giremez!. Kimse, Rasûl dışında bir şahsa tabi olmakla mükellef değildir. İslâm dini, hiç bir ferd veya kuruluşun kaydında veya tekelinde değildir. Herkes kendi Dinini orijinal kaynaklarından aslına uygun şekilde öğrenmek, bildiklerini elinden geldiğince uygulamak durumundadır. Yanlış bilgilenen kişi, bunun sorumluluğunu yüklenir ve bu, asla mazeret olmaz!.

İbadet adı altında, Rasûl tarafından bize ulaştırılan her çalışma, tümüyle bilimsel gerçeklere dayanır. Kesinlikle, yukarıdaki, ötemizdeki bir tanrının gönlünü hoş etme amacına dönük değildir. Evreni yoktan var kılan Allah’ın, insanların hiç bir çalışmasına ihtiyacı yoktur. Aldığın gıdalar, nasıl bedenin bir ihtiyacını karşılama amacına dönükse; ibadet adı verilen çalışmalar da, senin ölüm ötesi yaşamının ihtiyaçları ile ilgilidir. Beyin gücünün, bir tür ışınsal yapı olan bedenine, yani, ruhuna yükleyeceği bilgi ve enerji ile ilgilidir.

Yapılan tüm ibadetler, fiziksel ve zihinsel yanlı yararlar olmak üzere ikiye ayrılır. Fiziksel yanın yararları, zihinsel çalışmaları güçlendirerek, beyin kapasitesini artırır ve dolayısıyla ruhu kuvvetlendirir.

Zikir denilen kelime tekrarları, holografik esasa göre varlığında mevcut olan evrensel özellikleri -Allah isimlerinin manâlarını- beyin kapasitesini artırmak suretiyle sana farkettirir. Beyin kapasitesini ve enerjisini artırır. Mesela; Allah’ın irade sıfatının adı olan “Mürîd” isminin belli bir sayıda tekrarı, kişinin irade kuvvetini artırır. “Kuddüs” isminin, “Mürîd” ismi ile birlikte tekrarı; kişinin her türlü kötü alışkanlıklardan arınması sonucunu doğurur. Sert mizaçlı, insanları kıran, taşkın, kontrol problemleri olan sinirli kişiler, “Halîm” ismini tekrarlamaları sonucu, kısa zamanda hoşgörülü hale gelirler.

Bunlar hep, beynin bu frekanslarda, beyin hücrelerini programlamasıyla gerçekleşir. Bu olay, bilimsel olarak yeni ispatlanmış ve Scientific American adlı ünlü Amerikan bilim dergisinin 1993 Aralık sayısında “John Morgan” imzasıyla yayınlanmıştır.

Beyinde kapasite genişledikçe, kişi, açığa çıkan özelliklerinin hakikatı olan ALLAH’ı daha iyi farkedip tanımaya başlar.

Allah, ötede bir tanrı değil, evren ve içindeki her şeyi kendi varlığıyla, ilmiyle, ilminde, “yok” iken “var” kılan, yüce varlığın adıdır. Holografik esasa göre, her zerrede tümüyle, -Tasavvufa göre, zatıyla, sıfatıyla, isimleriyle- mevcuttur.

Biz, bu yolda yapacağımız çalışmalarla ne ölçüde beyin kapasitemizi geliştirirsek, o kadar, Allah’ı varlığımızda bulur, O’na erer, O’nu farkederiz.

Evrende sayısız dalga boyları katmanlarında, sayısız bilinç türleri vardır. Dünyamızda, bu alt katmanda yaşayan canlı türlerinin bir kısmına da Din’de “cin” adı verilmiştir.

Bunlar, kendilerini, iletişim kurdukları insanlara, geçmişte yaşamış insanların veya evliyaların ruhları, ya da uzaylılar olarak tanıtıp, onları aldatmaktadırlar.

Bunların en büyük hilesi de İslâm dışı, Hind kabulü olan reenkarnasyonu kendilerine tâbi olanlara kabullendirmeleridir. Bütün amaçları insanların ölüm ötesi, ışınsal yaşam boyutuna güçsüz, “ruh” denilen, bir tür ışınsal bedenlerle geçmelerini sağlamaktır ki, böylelikle onları o boyutta da esir alabilsinler. Bunun için de cinler, Kur’ân öğretisinden uzaklaştırıcı bilgilerle insanları şartlandırırlar...

Büyücülük ve cincilik, tümüyle İslâm dışı bir olgudur!.. Kur’ân bunu reddeder.

İslâm Dininde ilk ana prensip Rasûl tarafından şöyle konulmuştur:

“Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz; Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!”..

İslâm Dininin en büyük düşmanları, Dinden görünüp, şartları alabildiğince zorlaştırarak, insanları İslâm’dan, Allah ve Rasûlünden uzaklaştıranlardır. Bunlar, ölüm ötesinde, Rasûl’ün değil yüzüne bakmak, yanına yaklaşamayacaklardır.

Tamamiyle bilimsel gerçekler üzerine bina olunmuş İslâm, geldiği zamandaki şartlar nedeni ile pek çok konuda “mecâz”, benzetme yollu sembollerle anlatılmak zorunda kalındığı için, günümüzde, mantıksal bir temele oturtulamamakta ve bu yüzden de inkâra gidilmektedir. Oysa konu, ön yargısız ve bilimsel bir bakışla irdelenirse, görülecektir ki, İslâm, bırakınız çağımızı, daha bir kaç asır sonrasının bilimine dahi ışık tutacak gerçekleri ihtiva etmektedir.

Ne var ki, olayın yüzeyinde kalan bazı insanlar, ön yargılı biçimde, bilimsel ya da düşünsel boyuttaki gerçekleri tartışmak yerine, Peygamberin bedensel, o devrin şartlarına, örf ve adetlerine uygun düşen yaşam biçimi ile ilgilenerek, kısacık ömürlerini dedikodularla israf etmektedirler.

Bizim için önemli olan; dikkatle ve gerçekçi bir biçimde olayları değerlendirmektir..

Kur’an nazil olmadan önce, o toplulukta bir erkek, çok sayıda kadını mal gibi (!) alıp satarken, bunları çocuklarına miras bırakırken, Kur’an’ın erkekleri, azamî dört eş ile sınırlaması ne kadar büyük bir devrimdir, acaba farkında mıyız?.

Yirmi beş yaşında iken, 40 yaşında dul bir kadın ile evlenen; yirmi beş sene yalnızca onunla beraber olan; 50 yaşında iken yalnızca 65 yaşındaki bu hanımla yetinen bir Zat’ın, kadına düşkünlüğünü hangi normal akıl sahibi öne sürebilir?.

Hz. Muhammed’in Varlığın özü, aslı, hakikatı “Allah”ı bildiren “Rasûl” oluşunu değerlendiremiyorsak; hiç olmazsa, ölüm ötesi sonsuz yaşam saadetine vesile olma göreviyle gelen “Rasûl” oluşunun yüceliğini farkedelim de, işin dedikodusunu bir yana bırakalım.

Farkedelim ki, O yüce Zat, ne dünya saltanatı sürmek, ne din devleti kurmak, sosyal, ya da iktisadî düzen getirmek; kısacası, insanların dünya saltanatı sürmelerini sağlamak için gönderilmemiştir!.

İnsanların ırkı, dili, rengi ne olursa olsun, O’nun için hiç önemli değildir. O’nun için önemli olan tek şey, insanların bilgisizlik yüzünden ölüm ötesi yaşam gerçeğini farkedememeleri ve o yaşama hazırlanamayarak, bu gafletten büyük zarar görecek olmalarıdır.

Evet dostum...

Çağdaş insan, ilme açık, yeniye açık, ön yargısız dinleyen ve okuyan, fikirleri tartışmaktan kaçınmayan, her şeyi mantıksal bütünlük içinde irdeleyen insandır..

İslâm Dini de, orijinali itibariyle, özellikle çağdaş aydın insana hitabedecek özelliklere sahiptir. Öyle ise, siz de İslâm Dinini, çağdaş aydın ve düşünürlerin maddi kazanç kaygısından uzak olarak hazırlanmış eserlerinden araştırarak değerlendiriniz.

Bu yazıda, en son bilimsel bilimsel veriler eşliğinde Kur’an ve Rasûl görüşlerine dayalı Din öğretisine dayanan bazı verileri fevkalâde özet bir şekilde ulaştırmaya çalıştık. Aslında bu konuları, bütün detayları ile ve akla gelebilecek tüm soruları cevaplayabilecek bir tarzda kaleme almış olduğumuz kitaplarımızda, derinlemesine araştırabilirsiniz.

Dünyaya ikinci bir geliş şansımız olmadığına göre, bu yaşamı çok iyi değerlendirmek zorundayız!..

Dileriz ki, yarının bazı gerçekleri karşısında, bu gün yaşadıklarımızdan ve yaptıklarımız veya yapamadıklarımızdan pişmanlık duymayalım.

Allah, yaşamın gerçeklerini bize farkettirsin, idrak ettirsin.

Allah kolaylaştırsın...



__________________
Şehadet En Büyük Aşktır... Şehit İse Aşkını Canı ve Kanıyla İsbat Etmiş En Büyük Aşıktır...
Yukarı dön Göster sendeoku's Profil Diğer Mesajlarını Ara: sendeoku
 
Sinan_B
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 24 mart 2005
Yer: Germany
Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Sinan_B


Selam.

Sanirim Ahmed Hulusinin bir eserinden alinti bu yazi.

Yorum yapmadan edemeyecegim.

Diger Kitaplarini okudugum icin, ki, bayagi bir kitabi var bu zati muhteremin, kendisini hic tasvip etmem. Her ne kadar Din konusunda gerceklere dayanan acikalamalar yapmis olsada, (sagolsun), yararli olayim derken ayagi tökezlemis kisilerden biriside bu Dostumuz.

Cinlerin sigaralardan gida aldigini, sigara icen sahislarin yaninda cinlerin eksik olmadigini öne süren bu sahsiyettir, temelsiz aciklamalari bi hayli mevcut. Örnegin Insanlar sirat köprüsünden gecerken, Dünyada ne kadar ne gibi enerji toplamissa sirat köprüsünde enerji enerjiye karsi gelecekmis, bendeki enerji fazlaysa gececekmisim degilse diger enerji beni kaplayacakmis. Iman=Enerji demeye getiriyor.

Hani insanlarin düsüncelerine karsi saygi gözeterim ama, böyle konulari Din´in birer aciklamasiymis gibi, bir parcasi gibi lanse edilmesine yanarim. Hemen hemen her bir kitabinda Holografik terimi sözlerinde eksik olmaz. Hans Aiberg´e yönelik yazdiklarim Ahmed Hulusi icinde gecerli, konu Metafizik olunca herkes bir taraftan döktürüyor.
Fizikteki bütün kavramlar bu Alem icin gecerli iken, bazi Insanlar ne yazik ki kendilerini asan konularda Dünya aleminde gecerli kavramlari hic hayal bile edemeyecegimiz bir ortama yakistirip, tarifini yapmaya calisiyorlar. Iste böyle diyorlar. Okuyanlarda kabul ediyor.

Alıntı:
Beyin, gıdalardan analiz yoluyla elde ettiği bioenerjiyi bir tür ışınsal enerjiye dönüştürerek, “RUH” adı verilmiş olan olan ışınsal bedeni üretir. Aynı anda, tüm zihinsel fonksiyonlarını da titreşimler (anlamlı dalgalar) halinde, hem üretmekte olduğu bu ışınsal bedene yükler, hem de dışarı yayar.


Materialistlerin ekmegine yag sürüyor. Ruh beyin ürettigi icin varmis. Realistlerde bu görüste! Üstelik Ruhu enerji olarak tanimliyor. Eger ilerde beyin nakli yapsalar Ruh diger bedene gitmis olacak.
Ayrica kisilik, huy, karakter böylece Ruhun bir parcasi degil, esas nedeni Beyin olmus olacak.
Allah´in "Ruhumdan üfledim" dedigi bu benliklerimizi/ruhlari Ahmed bey:
1. Maddenin sebebi eyledi, 2. Maddeye bagimli birakti. Bilimsel dayanagi var diyerek öne sürüp birer gercek olarak vurguluyor bunlari.


Alıntı:
Dileğimiz odur ki, bunlar üzerinde önyargısız olarak düşünür, araştırır ve ondan sonra da çevrenle tartışarak gerçeği farkedersin.


Gercegi !?

...

Kendisi samimi sekilde fikirlerini paylasmak istiyor olabilir, ama bunlari gercek olarak nitelendirip empoze etmesi yanlis ötesi bir davranis.

Bilim adamlari kendi aralarinda sabit bir görüs olusturamiyorlar, en gec 1900 da izafiyet teorisi ile quantum teorisinin cikmasi ve gelismesiyle ilerleye ilerleye en sonunda bir noktada kaldilar, zerreciklerin ötesine bakamiyorlar. Kimisi Realist oldu kimisi Positivist görüsünü savundu ve saire. Teori üzerine teoriler üretildi, bunlarin kimisi ispatlandi kimiside yoruma acik. Bir zaman felsefeden soyutlanip "Fizik dünyayi aciklar" derken geri Felsefenin odagina düstüler. Konu Metafizik olunca Bilim adamindan normal vatandasa kadar herkes at kosturuyor.

Kisacasi, objektif zan edilen gercekler subjektif oluverdi, Ahmed Hulusi gibi Insanlarin bu bilimin kiyisindan kösesinden yararlanip Din ile süsleyip ortaya sürmeleri dogaldir.

Metafizik alani her zaman gizemli idi ve öylecede kalacak. Böyle yazilarin ragbet görmesi dogaldir, ortada meyillilik varsa bunu Ahmed anlatmis Mehmet anlatmis önemi yok.

Saygilar.
Yukarı dön Göster Sinan_B's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Sinan_B
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats