GİRİŞ
DİN TARİHİ AKILLA TAKLİDİN
MÜCADELESİDİR
KURAN AKILLA ÇELİŞMEZ
KİTABIN AMACI
TABULARIN ZİHİNLERE VURDUĞU ZİNCİRLERDEN KURTULALIM
Din hakkında yapılan tartışmalar hem medyada, hem de halkın arasındaki tartışmalarda sürekli gündeme gelmektedir. Bu tartışmalarda kimin doğru olduğuna, hangi fikrin dinin gerçek görüşü olduğuna nasıl karar vereceğiz? Neden din adına farklı doğrular ileri sürülmektedir? Din adına uydurulanları ve dinin kendisini nasıl ayırt edeceğiz?
İşte elinizde duran bu kitap tüm bu soruları cevaplamak ve bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek için yazılmıştır. Cevaplanması gereken en önemli soru, "Dinin kaynağı nedir?" sorusudur. Bu soruya vereceğimiz cevap diğer soruların cevabını da belirleyecektir. İlerleyen sayfalarda göreceğiz ki, din adına ortaya atılan farklı fikirlerin kaynağı bu soruya verilen farklı cevaplardır. Dini tartışmalara "Dinin kaynağı nedir?" sorusuna cevap vermeden girişmek ve her soruyu teker teker, dini anlamadaki yöntemi belirlemeden ele almak, medyada ve halkın arasında gördüğümüz çıkmazın sebebidir.
"Dinin kaynağı nedir?" sorusuna verdiğimiz cevap bizim dini anlamadaki yöntemimizi belirleyecektir. Bu soruyu cevaplamadan tartışmaya girişenler yöntemsiz bir şekilde dini anlamaya kalkıyorlar demektir. Bu tip kişilerin bir soruya Kuran’dan, bir soruya bir hadis kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, başka bir soruya apayrı bir mezhepten cevap verdiklerini görüyoruz. Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda; kendi istek, arzu, ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmaktadırlar. Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler sağlam bir mantığa (yönteme) dayanmadığı için ise, bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar. Dini anlamadaki yöntemi belirlemek, yani "Dinin kaynağı nedir?" sorusuna cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığını gidermenin en önemli şartıdır.
Din, Allah'ın insanlara gönderdiği sistemdir. O zaman "Dinin kaynağı nedir?" sorusunun cevabı, Allah'ın insanlardan beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunun da cevabı olacaktır. Acaba dinin kaynağı sadece ve sadece Kuran mıdır? Kuran'ın yanında hadisler dinin kaynağı mıdır? Mezheplerin dindeki otoritesi ne olmalıdır? Tarikatlar ve bu tarikattaki şeyhleri nasıl değerlendirmeliyiz, bunların dindeki konumu nedir? İşte tüm bu soruların cevabını bu kitapta işleyeceğiz ve bu sorulara verilen yanlış cevapların dini anlamadaki yöntemi yanlış belirlediğini, yanlış yöntemin ise din adına ortaya atılan uydurmalara sebep olduğunu göstereceğiz.
Bu kitabı okuduktan sonra din hakkında konuşan kişilere ilk olarak dini anlamadaki yöntemlerini sormanızı; "Dinin kaynağı nedir?" sorusuna verdikleri cevapları öğrenmenizi, sonra bu kişilerin bu soruya verdikleri cevaplar ile (yöntemleriyle) çelişip çelişmediklerini kontrol etmenizi öneriyoruz. Sırf bunu bile uygulamayı becerebilirsek, din hakkında otorite olarak sunulanların, aslında kendi içlerinde nasıl çelişkide olduklarını saptayabiliriz.
Toplumda yöntemi olmadan din hakkında konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmeliyiz. Bu kişilerin uygulamalarına bakanlar, bu kişilerin dini inancının aslını anlayamayabilirler. örneğin "Dinin kaynağı nedir?" sorusuna verdikleri cevap, aslında Afganistan'daki Talibanlar gibi yaşamalarını gerektiren bu kişilerin, yaşam tarzları hiç te Talibanlara benzememektedir. Bu kişiler savundukları teori (yöntem) ile yaşadıkları pratik arasında uçurum olan kişilerdir. Şunu belirtmeliyiz ki örneğini verdiğimiz bu kişiler, Tükiye'nin ufak bir azınlığı değil önemli bir kalabalığıdır. Yapılması gereken bu kişilerin savundukları sistem ile (teori, yöntem) yaşam tarzlarının (pratik, uygulama) arasını daha da açmaya çalışıp, bunların yaşam tarzlarını düzeltmek değildir. Gerekli olan, yöntem ve teori diye adlandırdığımız temeli doğru kurmak ve yaşam ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmaktır. Ancak sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile dini anlamanın neticesinde ve yaşam tarzını teoriden, yöntemden kopartmayan bir yaklaşım ile rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkabilir. Tüm bunları sağlayacak olan ise en başta "Dinin kaynağı nedir?" sorusunu doğru cevaplamamız ve bu doğru cevaptan hiç kopmadan, sapmadan yaşam tarzının (pratiğin) nasıl olması gerektiğini ortaya koymamızdır.
Allah'ın gönderdiği sistem olan dinin saptırmalardan, sömürülerden, geleneklerden ve keyfiliklerden korunmasının çaresi budur. çünkü dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeye dayanan yöntemimiz, aslında Allah'tan olanı ve insani olanı ayırt etmek anlamına gelmektedir. Bu yöntemdeki titizlik, Allah’tan olanı (dinin kaynağını), insani olanla (uydurma dini kaynakla) karıştırıp, din diye (Allah'ın sistemi diye) sunma çabalarına set çekecektir.
DİN TARİHİ AKILLA TAKLİDİN MÜCADELESİDİR
Peygamber'ler geldikleri devirlerde hep gelenekleri sorgulamışlar, Allah'ın dinine aykırı olan geleneklere ve yerleşik inançlara karşı savaşmışlardır. Kuran’ı okuduğumuz zaman Peygamberlerin, insanları düşündürerek, akıllarını çalıştırtarak Allah'ın dinine aykırı olan geleneklere, yerleşik inançlara karşı organize ettiğini anlarız. Kuran insanları Allah'ın yerdeki, gökteki ve bunların aralarındaki delillerini incelemeye, bunlar üzerinde akıl yürütmeye çağırır. Oysa Kuran'a karşı çıkanlar, atalarını üzerinde buldukları sisteme, yani geleneğe bağlı olduklarını ve bu geleneği devam ettireceklerini söylerler. Tarih boyunca Peygamber'lerin aklı çalıştırma çağrısının en büyük düşmanı karşı akli deliller değil, gelenek olmuştur. Yaygın olan sistemi, babaların, ataların uyguladığı sistemi taklit etmek, birçok insana aklı işletmekten daha cazip gelmiştir. Din tarih boyunca aklı işletmeyi, din karşıtı görüş ise gelenekçiliği yani muhafazakarlığı savunmuştur. Ne garip bir çelişkidir ki günümüzde muhafazakarlık ve gelenekçilik dindar olma manasında kullanılmaktadır. Kuran'ın anlattığı dinde, akıl insanların hareketlerine yön vermelidir. Gelenekler, toplumsal dahi olsa peşin kabuller, çoğunluk kabul etse bile aklın, açık delilin doğrulamadığı görüşler insan hayatına rehberlik etmemelidir. Delil yerine atalarının uyduğu sisteme göre hayatlarını yönlendirenlere Kuran’ın aşağıdaki ayetlerini okumalarını öneriyoruz. (Ayrıca bakın 31 Lokman Suresi 21, 14 İbrahim Suresi 10, 11 Hud Suresi 62 ve 109, 5 Maide Suresi 104, 7 Araf Suresi 28)
21Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?
22Hayır dediler ki: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerini izleyerek doğruya varacağız."
23İşte böyle! Senden önce de bir memlekete elçi gönderdiğimizde, oranın servetle şımarmış elit tabakası mutlaka şöyle demişlerdir:“Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, onların eserlerine uyarak yol alacağız."
24O da "Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?" dedi. Onlarda “Doğrusu biz seninle gönderileni tanımıyoruz." dediler.
43 Zuhruf Suresi 21,22,23,24
Kuran'ın ayetlerinden görüyoruz ki çoğunluğa veya toplumda hakim olan görüşe uymak insanları doğruya götürmeye yetmemektedir. (Bakınız kitabımızın 33. bölümü) Oysa bugün insanların, dini adeta bir geleneğe dönüştürdüklerini, din adına bir çok kabulleri kökenini araştırmadan, bu kabullerin dinin bir parçası olup olmadığını sorgulamadan, yaygın görüştür diye, şeyhleri dedi diye, falanca dedi diye kabul ettiklerini görüyoruz. Zuhruf suresinin alıntıladığımız 21. ayeti kitaba dayanılmadan din adına ortaya konulanların geçersiz olduğunu söylemektedir. Fakat ayetlerin devamı, atalardan gelen mirasın nasıl Allah'ın kitabının önüne konulabildiğini göstermektedir.
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme. çünkü kulak, göz ve gönül, hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
17 İsra Suresi 36
Onlar sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın doğruya ilettiği temiz akıl sahipleridir.
39 Zümer Suresi 18
Din diye ortaya atılan görüşler karşımıza çıktığında bunları, bu ayetlerin aydınlatıcı ışıklarıyla değerlendirmeliyiz. Din adına söylenen bu sözler neye dayanıyor, nasıl ortaya atılıyor incelemeliyiz. Kitabın 2. bölümünde dinin kaynağının sadece ve sadece Kuran olduğunu göreceğiz. Bu çıkarımla insanlara, önce kafalarında bir din oluşturup, sonra bu dini Kuran’da zorlamalarla arayacaklarına, dinlerini doğrudan Kuran’dan eksiksiz ve fazlasız şekliyle bulmalarını öğütleyeceğiz. Daha sonraki bölümlerde ise içinde doğru ile yalanın ayırt edilemeyecek şekilde karışmış olduğu, Peygamber'in söylemiş olduğu iddia edilen hadislerin Kuran'la, birbirleriyle, mantıkla çeliştiklerini ve nasıl uydurulduklarını anlayacağız. Hadislerin dinin kaynağı olamayacağını göstermenin Peygamber'e hakaret değil, Peygamber'i iftiralardan kurtarmak olduğunu kanıtlayacağız. Tüm bu konuları okurken, sizden yukarıda geçen İsra suresinin 36. ayetini unutmadan mevcut fikirlerinizi gözden geçirmenizi, Zümer suresinin 18. ayetini anımsayarak en güzele ulaşmak için önce dinlemeniz gerektiğini hatırınızda tutmanızı, Zuhruf suresinin 21, 22, 23, 24. ayetlerini göz önünde bulundurarak varsa peşin kabullerinizi, geleneklerinizi, atalarınızdan öğrendiğiniz dini sorgulamanızı ve Allah'ın istediği gibi dini, geleneklerin üzerine değil, delillerin üzerine kurmanızı istiyoruz.
Şüphesiz, yeryüzündeki hareket eden canlıların Allah katında en kötüsü aklını işletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
8 Enfal Suresi 22
Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.
10 Yunus Suresi 100
Allah’ın yolu akıl yoludur, vicdan yoludur. Allah’ın en kötü gördüğü canlı tipi, gerçeğe karşı sağır olan, aklını işletmeyen insanlardır. Bu tipler Allah'ın, diğer canlılardan ayırt edici özellik olarak verdiği aklı kullanmamakta, akıllarını işletmemekte ve Allah'ın delillerini görmemektedirler. Bu tiplerin akılları efendilere, çoğunluğa, geleneğe, ataların yoluna ipotekli olduğu için bunlar akla ihtiyaç duymazlar. Kuran'ın anlattığı dini anlamayanlar dini; dogmalar, hurafeler, içinden çıkılması ve uygulanması mümkün olmayan zorluklar sistemi olarak göstermişlerdir. Bu tavırlarıyla da yüz milyonlarca kişiyi dinden soğutmuşlar, hatta birçok insanı dinsizliğe itmişlerdir. Kuran'ın anlattığı İslam'ı, bu geleneksel, zorlaştırılmış, mantıksızlaştırılmış dinden ayırt etmek, bu yüzden çok önemlidir. Böylece Kuran'ın anlattığı İslâm, üzerindeki yüklerden, eklemelerden, eksiltmelerden kurtulacaktır. Hem de Kuran'dan, İslâm'dan soğutulmuş kitleler geri kazanılacaktır.
Andolsun size hatırlatıcı bir kitap indirdik. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?
21 Enbiya Suresi 10
1450’li yıllarda icat edilen matbaanın kullanımını 278 sene geciktiren, şehzadeleri öldürmek için dini fetva verip Kuran’daki en büyük günahlardan adam öldürmeyi gerçekleştiren hep bu gelenekçi, Kuran’ı dinin kaynağı olarak yeterli görmeyen zihniyettir. Afganistan'daki ilkel, vahşi Talibanların, İran'daki zorlamacı ve sınırlayıcı Şiilerin oluşumunun suçlusu yine gelenekçi, Kuran'ı dinin kaynağı olarak yeterli görmeyen bu zihniyettir. Bu zihniyet, uydurma izahları da, kendi imamlarını da, mollalarını da, şeyhlerini de dinin kaynağı yapmış, Allah'ın İslâm'ı adına ucube düzenler ortaya çıkarmıştır. üstelik kendilerini "dinin tek temsilcisi" olarak ilan eden bu zihniyete sahip kişiler kendileri dışında herkesi dinsiz sayıp, aforozlamışlardır.(Bakın 32. bölüm)
Bu kitabın amacı tüm bu uydurmaları gösterirken, din adına tekelin bir tek Kuran'da olduğunu, Kuran dışında hiçbir kişinin, hiçbir mezhebin, hiçbir şeyhin ve hiçbir uygulamanın ne dine tek bir ilave, ne de dinden tek bir eksiltme yapamayacağını göstermektir. Dinin temel hedefi insandır. İnsanı hayatla, kendisiyle çelişkiye götürmenin sonu hüsrandır. İslam'ın gerçek yapısında bu çelişkinin yeri yoktur. Oysa uydurulmuş din ileride göreceğiniz gibi çelişkiler, mutsuzluklar ve mantıksızlıklar yuvasıdır. Allah'ın insan yaratılışının özüne uygun bir sistem olarak tanıttığı dinin, insan yaratılışının özüyle ve yaratılışın en büyük nimeti olan akılla çelişmesi asla düşünülemez.
O halde sen yüzünü bir Tek Tanrı’cı olarak dine: Allah’ın insanları yaratışındaki fıtrata (yaratılış özüne) çevir. Allah’ın yaratışında bir değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
30 Rum Suresi 30
Din adına tek hüküm koyucu Allah’tır. Allah tek yetkili olarak mesajlarını Kuran vasıtasıyla insanlığa eksiksiz, çelişkisiz, ayrıntılı, tam ve açık bir şekilde göndermiştir. Bu gerçekleri belirleyip Kuran'ın İslam’ını kabul etmek, Allah dışında hiçbir kimsenin hüküm koyucu olarak kabul edilmemesi demektir. Bu yüzden bu hareket, Allah dışında dinin sahibi ilan edilenlerin tümünün bu geçersiz yetkilerinin ellerinden alınıp, dinin tek sahibi Allah'a, hiç kimseyi O'nun hükmüne ortak etmeden yönelmek demektir. Kuran'ı insanlara ileten, ilk Müslümanları örgütleyip, kendisi de Kuran'a uyan Peygamber'imiz, Kuran'ın dışında bir kaynağı insanlara sunmamış, yazdırmamış, din adına göstermemiştir. Peygamber'in söylemiş olduğu varsayılan bir söz veya bir yorum Kuran'la çelişir, Kuran'a ilave veya eksiltme yaparsa, bu söz hem dine, hem de Peygamber'e iftiradır. İleriki bölümlerde, Arap, Emevi, Abbasi gelenek ve göreneklerini, uydurma izahları, şahsi görüşleri dine sokan, dinin özellikle uygulama alanını bir yığın uydurmayla dolduran zihniyeti tanıyacağız. Bu bağlamda din denince neden yalnızca Kuran'ı anlamamız gerektiğini, Kuran'da geçmeyen hususların neden dinle alakası olmadığını kavrayacağız. Ayrıca dine maledilen ve yaygın olarak Kuran’da da var sanılan birçok hususun, Kuran’da yer almadığını ve bu yüzden dinen bir şey ifade etmediğini öğreneceğiz. Yani; Kuran'a giderek dini yeniden tanıyacağız ve yapılandıracağız.
TABULARIN ZİHİNLERE VURDUĞU ZİNCİRLERDEN KURTULALIM
Dini sonuçları bildirirken bir tek Kuran'ı baz alıp, kendi sübjektif görüşümüzü bildirmemeye çalışacağız. Buna rağmen gelenek savunucuları tarafından çok çeşitli ithamlara uğrayacağımızı şimdiden tahmin ediyoruz. Daha evvel de birçok araştırmacıyazarların itham edildiği gibi bizim de ajan, Yahudi veya mason olduğumuzun söyleneceğine kesin gözüyle bakıyoruz. Kendi geri kalmışlıklarının sebebini sürekli bir takım dış güçlere yükleyip, kendilerini temize çıkartma, geleneksel İslamcıların klasikleşmiş kendilerini kandırma metodudur. Şimdiden söyleyelim: Yahudi, ajan, ya da mason değiliz. Gelenekçi dinin insanları dinden soğutması üzerine, birikimlerimizi kitaba aktarmayı borç bilen Kuran araştırmacılarıyız. Bu kitabı da eleştirel mantıkla okumanızı tavsiye ediyoruz. Doğru olan ve dinin tek kaynağı olan Allah'ın kitabı Kuran'dır. Buradaki fikirlerimiz de ancak Kuran'a uyduğu ölçüde doğrudur. Bu çalışma, İslam'ı Kuran dışılıktan kurtarmaya çalışan; geleneğin, taklidin, kelle sayısının ve hurafelerin akıllara vurduğu zincirleri kırmayı amaçlayan bir çalışmadır.
Elinizdeki kitap Kuran'daki İslam’ı anlama yolunda ufak bir katkıda dahi bulunursa çok mutlu olacağız.