Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
HANİF MÜSLÜMAN, IRKLAR ARASINDA HİÇBİR AYRIM YAPMAZ
Hans'ın iddiasına göre ARAPLAR Allah tarafından aşağılanmışlardır. YAHUDİLER de lanetlenmişlerdir.‘Araplar lanetsiz aşağılık, Yahudiler lanetli ama ÜSTÜN diye gösterilmiştir Kur’anda’ deniyor. Acaba gerçek öyle mi?
Neden Allah yarattığı ırklardan birisini lanetler, diğerine de aşağılık damgası vurur?
Bu ırklar içinde bazı –kendi emrine muhalafet eden kullarını değil de- komple o ırkın tümünü neden lanetler yada aşağılar? Bu ne kadar mantıklı?
Acaba gerçekten Allah yarattığı bu iki kavmi Kur’anda lanetlemiş ve aşağılamış mıdır? Tabiki HAYIR…
Bektaşiye neden namaz kılmadığını sorduklarında Allah’ın ayette ‘sakın namaza yaklaşmayın’ buyurduğunu söylemiş. Ayetin devamını da okuması söylendiğinde ise ‘ben hafız değilim’ diyerek işin içinden sıyrılmış. Malumunuz ayette ‘ne söylediğini bilmez haldeyken sakın namaza durma’ şeklinde bir beyan var.
Hans ve müritlerinin yaptığı da bundan farksız.
Araplar yada Yahudiler hakkındaki bir ayet ortaya koyuluyor ama peşisıra gelen ayet görmezlikten geliniyor. Örneğin Tevbe 97'yi söyleniyor fakat konuyla alakalı sonraki 3 ayet atlanıyor. Alenen bir çarpıtma yapılıyor. Amacın ne olduğu ise ayrı bir konu.
Allah Kur’anda bizim Türkçede kullanmadığımız bir üslup, bir anlatış tarzı kullanıyor.
Önce bir genelleme yapıyor. Sonra istisnaları belirtiyor. Örneğin Asr Suresinde ‘Bütün insanlar hüsrandadır’ diyor. Eğer siz ayetin devamını okumazsanız bütün insanları hüsranda sayarsınız ama devamı olan ayette ‘ancak iman edenler, hayra ve barışa dönük iş yapanlar, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna’ diyerek birinci ayette yapmış olduğu genellemeden sonra bu dört özellik kendisinde olan insanların ziyanda olmayacağını, bunların istisna olacağını belirtiyor. Neden böyle bir üslup kullanılmış olabilir? Söylemi kuvvetlendirmenin Arap dilindeki bir inceliği olsa gerek. Normalde Türkçede bu tarz bir cümle kullanmıyoruz malum. Bir diğer örnek Tin suresinden. Allah bu surede ‘Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/aşağıların en aşağısına çevirip attık’ buyurmakta. Eğer siz yine bu ayeti okuyup diğer ayete bakmazsanız insanların hepsinin esfeli safiline atıldığı/atılacağı kanaatine varırsınız. Fakat diğer ayette bu ilk ayetteki genellemenin istisnalarından bahsedilmekte. Esfeli safiline gitmeme şartları sıralanmakta. Ayetin devamı; ‘İman edip hayra ve barışa yönelik iş üretenler müstesna. Bunlar için kesintisiz bir ödül vardır’. Bu ayeti şöyle de okumamız mümkün: ‘İman edip hayra ve barışa yönelik iş üretenler için kesintisiz bir ödül vardır. Bunların haricindeki insanlar ise aşağıların en aşağısına atılacaktır.’ Peki neden istisna olarak iman edip Salih amel işleyenler söylenmiş? Demek ki bunlar sayıca insanlar içinde azınlıkta.
Gelelim Araplarla ilgili ayetlere:
Araplar inkarcılıkta ve ikiyüzlülükte en aşırıdırlar. ALLAH'ın elçisine indirdiğini tanımamaya da en yakındırlar. ALLAH Bilendir, Bilgedir. Bazı Araplar, yardımlarını bir kayıp ve angarya sayar ve sizin için felaketler gözetlerler. En kötü felaketler onlar içindir. ALLAH İşitendir, Bilendir. Araplardan, ALLAH'a ve ahiret gününe inananlar da vardır. Harcadıklarını ise ALLAH'a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek sayarlar. Gerçekten o, onlar için bir yaklaşma vesilesidir. ALLAH onları rahmetine sokacaktır. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. Göç edenlerin (mühacir) ve yardımcıların (ensar) öncülerinden ve onları güzelce izleyenlerden ALLAH razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Onlara, içlerinde ırmaklar akan ve ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte büyük zafer budur. (Tevbe 97-100)
Tevbe Suresindeki bu ayetlerde üstte belirttiğimiz gibi önce bir genelleme yapılıyor. Sonra hangi Arapların Allah'ın rahmetine hak kazanacağı, cenneti hak edeceği, ecir kazanıp Allah’ın rızasını elde edeceği anlatılıyor. Burada Arap ırkını aşağılama yok. Yapmış oldukları yardımı angarya sayıp müminlerin felaketini arzulayanlara inkarcı ve ikiyüzlü diyor Allah. Arapların böyle bir temayülü olduğunu belirtiyor.(Aslında tüm insanlarda bu temayül yok mu?) Ama sonra bu bozuk haller kendisinde olmayan Arapları da övüyor ve onlara sonsuz ecir vaad ediyor. Aşağılama nerede?
Bu şahısların, Allah’ın Arap ırkını aşağıladığına delil gösterdiği diğer ayette Hucurat Suresinde.
Araplar "İnandık," dediler. De ki, "Siz inanmadınız, fakat inanç kalbinize girinceye kadar, 'teslim olduk' deyin. ALLAH'a ve elçisine uyarsanız yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. İnananlar onlardır ki, ALLAH'a ve elçisine inandılar, sonra kuşku beslemediler ve ALLAH yolunda paraları ve canlarıyla savaşım verdiler. Onlar doğru olanlardır. (Hucurat 14-15)
Rabbimiz yine aynı üslubu kullanmış. Önce bir genelleme var. Arapların, pratikte hiçbir faaliyette bulunmadan, gereklerini yerine getirmeden sadece sözle/sözde iman ettik demelerinin onları mümin değil müslüman (teslim olmuş) yapacağı vurgulanıyor. Fakat Arapların içinden ALLAH'a ve elçisine inanıp sonra da kuşku beslemeyenlerin ve ALLAH yolunda paraları ve canlarıyla savaşım verenlerin gerçekten inanmış olduğunu belirtiliyor. (Bu gerçek sadece Araplar için değil tüm insanlar için geçelidir.) Zira Ensar ve Muhacirinden seçkin sahabeler Resullah ile birlikte nice zorluklara katlanmış, çetin savaşlara katılmışlar ve Allah’tan bu konuda övgü ve takdir almışlardır. (Tevbe Suresi 100. ayet) Görüldüğü gibi 14. ve 15. ayeti bir arada değerlendirdiğimizde Allah’ın yine üstte belirttiğimiz tarzı kullandığını anlıyoruz.
Eğer Arap bir Elçi değil de Türklere Türk bir Resul göndermiş olsaydı Allah. Acaba durum nasıl olurdu? Türk Irkının çoğunluğu iman mı ederdi inkar mı? Allah savaşmayı emrettiğinde Din uğruna savaşır mıydık yoksa yan mı çizerdik? Zora geldiğimizde iman ettik diyerek paçayı kurtarmaya çalışıp, hiçbir kuşku beslemeksizin mallarımızla ve canlarımızla Allah yolunda savaşım verir miydik acaba? Hz. Muhammed (ss) zamanındaki aşırı derecedeki zor ve sıkıntılı durumları düşünün. Kaçımız Resule her şeyimizle tabi olurduk?
Burada şunu söylemek istiyorum. Elçi hangi millete/ırka gelmiş olursa olsun karşılaşacağı durum aşağı yukarı aynı. Türk bir peygamber gelseydi bu sefer Kur’anda peygambere destek vermeyen biz Türkler mevzu bahis olacaktık. Allah Kur’anda biz Türkleri mallarımızla ve canlarımızla resulüne destek olmadığımızdan ötürü kınayacaktı. Yani bu işin hiçbir ırkla alakası yok. Hangi ırk Resulüne zulmetmedi? Hangi ırk resulünü öldürmek istemedi? Hangisi ciddiye alıp saygı duydu ve onunla birlikte savaşım verdi? Tabiki bu ırklar içinde istisna/güzide insanlar daima oldu ve Rabbimizin mağfiretini onlar kazandı. Ama genellikle bütün ırklar aynı yanlış tavrı kendi Resullerine karşı gösterdi.
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh, Ad, Semud kavmi de yalanlamıştı.İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de: (HAC SURESİ / 42-43)
Seni yalanladılarsa, senden önce de resuller yalanlandı. Açık-seçik deliller, kutsal sayfalar ve aydınlatıcı Kitap'ı getirmişlerdi onlar. (Ali İmran 184)
Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu yalanladılar.... (Müminun Suresi, 44)
Biz insanlar Rabbimize karşı oldukça nankörüz ve O'nun bize gönderdiği elçileri -ekseriyetle- yalanladık ve ya öldürdük, ya ateşe attık, ya memleketinden kovduk, ya aç bıraktık, ya da dalga geçip saygı duymadık. 'O bahsettiğin azabı Rabbine söyle de göndersin' dedik. Ve azap geldi yok olup gittik. Biz insanlar böyleyiz, yok birbirimizden farkımız. Bu işin ırklarla alakası asla yok. Hangi ırka elçi gelse o ırkın elçiye ve mesaja yapacağı muamele aynı Allah tarafından göreceği hitap aynı.
İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür! (Adiyat Suresi 6)
Kahrolası insan, ne kadar da nankördür! (Abese Suresi 17)
Sözün özü ayetlerde Allah Arapları -özellikle- aşağılamıyor. Hitap Arapların şahsında bize, hepimize... Onların da her ırk gibi ikiyüzlülüğe ve inkarcılığa meyilli olduklarını belirtiyor ve onlardan da razı olup cennetine alacağı kulların vasıflarını sayıyor. Eğer muhatap Türkler olsaydı bu sefer Araplara olan hitap Türklere olacaktı. O zaman da Araplar bizim hakkımızda ayetlere bakarak yanlış yorumlar yapacaktı.
Peki Yahudiler Lanetlenmiş midir? Tabiki hayır. Komple bir ırkın lanetlenmiş olması kadar saçma birşey olamaz. İsrailoğulları içinden Allah’ın lanetini hak etmiş ve şu anda da hak ediyor olanlar vardır ama Allah’ın tüm İsrailoğullarını lanetlemiş olması akıllara ziyan bir yorum. Bir insanın ne kabahati olabilir Yahudi olarak yada Arap olarak doğmuşsa. Kişi, Allah yanında ırkına ve kabilesine göre değil takvasına göre muamele görür. (Bakara 62 ve Aliimran 113’e bakınız)
İsrailoğullarından inkâr edenlere, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları nedeniyledir. (MAİDE SURESİ / 78)
Ayette de görüldüğü gibi İsrailoğullarından inkar edenler isyan ettiklerinden ve haddi aştıklarından dolayı lanetlenmişlerdir.
Bu zümreye soruyorum, Kur’anda Nerede Yazıyor Tüm Yahudilerin Üstün ama LANETLİ ve Arapların Lanetsiz ama AŞAĞILIK olduğu?
Ey insanlar, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. ALLAH yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır. ALLAH Bilendir, Haberdardır. (Hucurat 13)
Ayette de görüldüğü gibi Allah için değer ölçüsü ERDEMdir, Takvadır. Irkların birbirine hiçbir şekilde üstünlüğü yoktur. Hiçbir ırk Allah tarafından lanetlenmemiş veya aşağılanmamıştır. Irkların bu bağlamda hiçbir önemi yoktur. Ne Arapçılık yapılmalı nede Arap düşmanlığı. Ne Yahudi taraftarlığı yapılmalı nede Yahudi düşmanlığı. İkisi de sapmadır. (İsrailoğullarından değil onların içlerindeki Siyonist ve Din Düşmanı unsurlardan insanlık adına zarar görmekteyiz. Karşı olmamız gereken Yahudi ırkı değil, bu zararlı kesimdir.)
Katılma Tarihi: 02 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 94
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen yine bu site sana cevap olacak bir yazi ? Timmighty yazmis.
"Slm&Slm
Haşa ALLAH ırkçı değildir, üstünlük takvadadır.
Ne var ki Araplar, küfürde ve nifakta hep ileri gitmişler, kendilerinin yanısıra kendilerine uyan milletleri de beraberlerinde pisliğin içine çekmişlerdir.
Burada eleştirilen esasında ARABİST kafa yapısıdır, kafirlikte ve münafıklıkta sınır tanımayan düşünce sistemidir. Yoksa bir Arap ya da Türk ya da Sudanlı ya da herhangi bir millete mensup herhangi bir kişi, her biri eşit haklara sahiptir.
Her birey/bilinç/nefs/benlik/özkimlik, EL ALİM olan RAB’binden “RABBİ ZIDNİ İLMİ” ile ilim isteyebilir. Her biri ilmen/aklen ALLAH’ı bilebilir. Bu kapı kimseye kapalı değildir.
Çünkü her cüz’i akla sahip birey, külli aklın şubesidir/abonesidir, paydanın payıdır ve dileyen, ana santrale bağlanabilir. Yeter ki kulları O’ndan istemeyi/dilemeyi bilsinler!
Çünkü O ALLAH ki, ĞANİ’dir, MUĞNİ‘dir, zenginliği dilediğine, ilmi ise isteyene / gidip alana verir. Çünkü SAMED’dir, hep verir, yeter ki kulları istemeyi bilsinler, MUCİB olan RAB’lerine DUA etsinler!
Yukarıda, “Burada eleştirilen esasında ARABİST kafa yapısıdır,” derken, Arap olmadığı halde ARABİST düşünenlerin de aynı kapsama girdiğini söylemeye çalışıyorum. Ve Sünnileştirme faaliyetlerinin perde arkasında, yine bu Araplaştırma politikalarının yattığını gösterebilmeyi diliyorum.
Çünkü Atatürk’ün önerisi, Sünnileştirme=Araplaştırma siyaseti güden bu Diyanet değildi, aksine “İslâm=Arap Kültürü” anlayışını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir DÜYUN idi! Bu yüzden Atatürk boş yere LAİKLİK demedi!
Atatürk’ün lâiklik anlayışı, din ve vicdan hürriyeti ilkesine dayanmaktadır; her birey dilediği inanca göre ibadet etmekte özgürdür; din ve devlet işleri birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu vb uygulamalarından dolayı Atatürk’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Milletimizin karanlıktan aydınlığa çıkmasında onun üstün azim ve gayretleri, ufkun da ötesini görmeyi hedefleyen ileri görüşlülüğü, çoklarının bilmediği ama yüreğinde taşıdığı yüksek inancı ve şuurluluğu büyüktür.
Türk Milleti artık “okuduğunu anlasın” düşüncesiyle Türkçe Kur’an yazdıran odur. O dönemin tüm şıh-mıh takımı arasından (kötünün iyisi) seçtiği Elmalılı’ya Kur’an’ı tefsir ettirmiştir. Ancak Kur’an ve ezanın Türkçe okunmasını asla dayatmamıştır. Onun gâyesi, milletin Kur’an’ı anlayarak okumasını sağlamak gâyesidir! ...
Pekiyi, Atatürk’ten sonra gelenler onun izinden gittiler mi? HAYIR!
Dini ve dolayısıyla Kur’an’ı yeniden yobazların ellerine teslim ettiler. Hâl böyle olunca da Kur’an insanlar için bir muamma olmaya devam etti, yedi kat muşambaya sarılıp evlerin yüksek bir yerlerine asıldı, uyduruk kaçık hadislerle, fıkıh safsatalarıyla koca millet uyutuldu. İnananlar ne yaptıklarından, inançsızlar ise neye saldırdıklarından habersiz halde, derin uykuya daldılar ve aradan yıllar geçti!
İslâm aleminde -Vatikan misâli- dini abluka/himaye altına alanlar tarafından saf insanlar sömürüldü. Bu ruhban takımının Türkiye’deki temsilcisi de şimdiki Diyânet oldu. Oysa Atatürk böyle düşünmemişti, Diyâneti bu amaçlarla kurdurmamıştı, hatta DİN değil DÜYUN kelimesine yer verilmesini istemişti!
Ne oldu ise oldu, Selanik Locasına bağlı mason İsmet Paşa ile birlikte yobazlaştırma süreci başlatıldı. Düğmeye ilk o bastı, Atatürk’ün tüm olumlu uygulamalarını silmek için elinden gelen çabayı sarf etti. İşte milletimiz de bu hâle geldi ...
Kur’an’da, “Fasih Arapça” der ALLAH Kur’an için. Bu ne demektir?
Şu demektir: Kur’an, gramer yapısı Arapça olan, ancak dili yani kelimeleri Arapça olmaktan öte çok dilli bir kitaptır. Nasıl?
Bir pasaj yazıyorum:
“Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidâra sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyânet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidâr sahipleri, şahsî menfâatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zarûret içinde harâp ve bîtap düşmüş olabilir.”
Cümle kesinkes Türkçe’dir, ancak içinde Türkçe olmayan çok sayıda kelime vardır. Örneğin; şerâit, elîm, vahim, memleket, dahil, iktidâr, sahip, gaflet, dalâlet gibi ...
İçlerinden çok sık kullandığımız memleket kelimesini çekip alalım ve inceleyelim: Kelime kökü MLK’tir; meMLeKet, MaLiK, MeLiK, eMLaK, meMLuK vb. (Hatta arayın lütfen günlük konuşmalarınızda kullandığınız kelimeler arasında M harfi ile başlayan kelime var mı?)
İşte Kur’an da böyledir; içinde kelime kökü Sankritçe olan yaklaşık 2.000 ve bunlardan türetilmiş yaklaşık 60.000 kelime vardır. Bu yüzden Araplar ezelden beri Kur’an’ı anlamaktan uzak kalmışlardır, dolayısıyla kimseye de anlatamamışlardır! Dahası, Kur’an’ı anlamak yerine Arabi zihniyeti sahiplenen başka milletten müslümanlar da (meselâ bizimkiler) yüzyıllardır safsatalarla uğraşmışlardır. (Mektubumun ikinci bölümünde Araplar ve Türkler ile ilgili kısa açıklamalarda bulunacağım.)
Şimdi de “selam”a geliyorum ve konumuzla ilgili Kur’an’dan iki ayet yazıyorum:
la yevme’une fiyha lağven la te’siymen illa qıylen selamen selamen (Vakıa Sûresi, 25-26)
(Ne BOŞ LAF işitirler orada ne de günaha sokan bir şey. Sadece SeLaM SeLaM denir.)
ALLAH, SeLaM SeLaM dememizi istiyor, ancak Kur’an’ı esas aldığını iddia eden 1,5 milyar müslüman gelenekselleşmiş Selam+ün aleyküm demeyi tercih ediyor! Bu ne inat böyle, bu ne Arabilik?
Dilleri varmıyor SeLaM SeLaM demeye! Oysa insan birinci selamı "yabancı fobisinden" verir, bu "barış teklifinden çok, sana güvenebilir miyim?" kabilinden bir korkudur ve içinde gerçek barış, samimiyet yoktur, ama ikinci selam ise "evet evet, barış, samimiyetine güveniyorum, art niyetli değilim" anlamında bir onaydır. Yani SeLaM diyerek "yabancı fobisi" çekiyor bazılarımız. Niyeti dayatmak ve kendi samimiyetsizliğini belirtmek.
Selamün Aleyküm >> Selam ÜZERİNE olsun. Ya kimin üzerine olacaktı? Benim üzerime olacaktı elbette. Küm-KE gibi son ekler >> SENİN demektir. Ya bir topluma girdiğinizde bir çok kişi varsa? İçlerinden birini mi seçmek zorundayız? Biz Arabist miyiz? Arapça konuşmak zorunda mıyız?
Oysa SeLaM kelimesi Arapça değil, SLM kökünden, türetmeleri de iSLaM, SeLiM, SaLiM, müSLüM, müSLüMan vb. Aslı Sankritçe olan SELAM=BARIŞ kelimesini kullanmak yerine, üstelik SLM&SLM ile karşımızdakine İKİ KEZ BARIŞ demek yerine, Arapça ekler getirerek Selamün Aleyküm demenin manası nedir?
Üstelik Kur’an’a göre de yanlış iken!
Selamün Aleyküm'ü SADECE ALLAH KULLANABİLİR: "O nebiyi de an...SELAM onun üzerine olsun..." gibi. Ama bizden istenen kalpten gelen iman/ikrar SELAM’ının iki ile çarpılarak dilimizde tekrar olmasıdır.
Onun için Slm&Slm diyoruz, ama bu ASLA bir slogan değildir.
...
İkinci bölümde Araplar ve Türkler’den söz edeceğimi yukarıda yazmıştım. Lütfen, aşağıda yazdıklarımı okuyarak madalyonun gerçek yüzü ile yüzleşin:
Araplar inkarcılıkta (kafirlikte) ve ikiyüzlülükte (münafıklıkta) en şiddetlidirler. ALLAH'ın rasûlüne indirdiğinin sınırlarını bilmemeye (resûle indirileni anlamamaya) da en yakındırlar. ALLAH Hakim’dir, Alim’dir. (Tevbe Sûresi, 97. ayet)
Görüyorsunuz ya, Kur’an’da Araplar aşağılanıyor. Ancak bizim çok bilmiş meâlci ve tefsircilerimiz uyanıklık ederek “Araplar” yerine “Bedeviler” yazıyorlar! Millet de saf ya, yediriyorlar!
Ayetteki “El A’rabi” apaçık “Tüm Araplar” demekken, ki İngilizce’deki “The” gibi Arapça’daki “El” de genelleyen bir artikeldir. Ama ne hikmetse Araplar yerine Bedeviler yazılıyor. Her şey iyi hoş da, Bedevi zaten Arapça bir kelime ve çoğulu Badiye! Neler oluyor?
Bir diğer ayet:
Hiziblerin gitmediğini sanıyorlar. Hizibler tekrar gelse kendilerinin çöldeki Araplar arasında olmayı ve sizin haberlerinizi uzaktan sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalardı dahi pek az savaşırlardı. (Ahzab Sûresi, 20. ayet)
Ben “çöldeki Araplar” yazdım, sizler tüm mealleri açıp okuyun lütfen, göreceksiniz oralarda “çöldeki Bedevi Araplar, çöldeki Bedeviler vb” yazıyor.
Zaten çölde yaşayan Arap’a Bedevi denmiyor mu? Bizdeki Yörükler gibi.. Hiç “çöldeki Bedevi” denir mi, Bedevi zaten şehirde değil çölde yaşar! Ama çöldeki Arap denirse olur, işte bu bedevi demektir, ki Kur’an’da böyle yazıyor, -Bedeviler manasında- “çöldeki Araplar” deniyor.
Kur’an’daki aslı ise şöyle >> “baduvne fiy el a'rabi”, yani “Araplar içindeki Bedeviler”..
O halde çok bilmiş mealcilerimiz, diğer tüm ayetlerde yaptıklarına sadık kalarak, bu ayetteki çeviriyi de şöyle yapmalılar >> “Bedeviler içindeki Bedeviler” :) Çünkü onlara göre El Arabi demek Bedeviler demekmiş. Hadi burdan yakın?
Anlıyoruz ki, tüm islâm alemi, Emevi, Abbasi ve hatta Osmanlı etkisi altında bütünüyle Arabi olmuş, Kur’an adı altında insanlara Kur’an dışı bidatlar, daha doğrusu Arap Milliyetçiliği öğretilmiş. Çünkü gerçekler gizlenmiş, sadece Araplar tarafından değil, tüm Arabistler tarafından!
Gelelim Türkler’e:
Araplardan geri bırakılmış olanlara de ki: "Siz yakında çok zorlu savaş veren bir kavimle çarpışmaya çağrılacaksınız. Ya onlarla çarpışırsınız, yahut onlar Müslüman olurlar. Eğer onlara itaat ederseniz, Allah size güzel bir ödül verecektir. Yok eğer önceden döndüğünüz gibi yüz çevirirseniz, Allah sizi acıklı bir azapla cezalandırır." (Fetih Sûresi 16. ayet)
Buradaki çok zorlu savaş veren kavim Türk kavmi Karahanlılar değil mi, başlarında da Tarık Buğra Han var. Eğer Karahanlılar hakkında araştırma yapılırsa, onların sayesinde bugün Arapça değil hâlâ Türkçe konuştuğumuz kolaylıkla anlaşılabilir. Çünkü onlar Arapça ve Farsça yerine Türkçe kullanmayı tercih etmişlerdir!
O dönemde Araplar’ın başında ise Haccac denen bir katil vardır ki, binlerce Türk’ü katletmiş, Türkler’e yapmadığı pisliği bırakmamıştır. Zaten Kur’an’da Arapların ne mal oldukları iyice açıklanmıştır! Ve Türkler de övülmüştür!
Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin ki, Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir kavim getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir. (Mâide Sûresi, 54. ayet)
Şimdi her iki ayeti (Fetih 16 ve Mâide 54) ya yana koyun ve Araplarla ilgili ayetleri de inceleyin, göreceksiniz ki Kur’an’da Araplar aşağılanmış, karşılığında Türkler övülmüştür ...
Demek ki bizler, Kur’an’ı, Araplardan ve onların kuyrukçuluğunu yapan Arabilerden daha iyi okuyup anlayabiliyoruz.
İşte sırf bu yüzden Atatürk, onların egemenliğine son verip Kur’an’ı meâl ettirdi, Arabi din adamlarının/tacirlerinin elinden alıp Türk Milletine sundu. Hatta Arabi kafa yapısından milleti kurtarabilmek için Lâtin alfâbesini seçti.
Ulu önder Atatürk çooook farklı ve ileri düşünüyordu, ancak düşüncelerinin hepsini ona uygulattırmadılar.
İnşa ALLAH bizler bunu başarmaya muvaffak olabiliriz ...
Buraya herhangi bir kişinin yazısını asarken önce kendin okuyor musun? Bak Hans'ın ifadesi açık ' Araplar aşağılanmıştır Yahudiler de Lanetlemiştir' Arabistlik yada Arapçılık demiyor Araplar diyor Hans. Ayrıca ben ayetlerin mealini yazarken Araplar yerine bedeviler yazmadım dikkatini çekerim. İslam dini adına arap örf ve adetlerinin pazarlandığının da farkındayım. Atatürk'ünde ne kadar samimi bir dindar olduğunun da bilincindeyim.
Desteksiz sallamak kolaydır. Timmighty demişki; 'Ne var ki Araplar, küfürde ve nifakta hep ileri gitmişler, kendilerinin yanısıra kendilerine uyan milletleri de beraberlerinde pisliğin içine çekmişlerdir.' Arapların daima küfürde ve nifakta ileri gittiğine dair ne gibi delili var Timmighty'nin. Kendilerinin yanısıra diğer milletleri de pisliğin içine çekmişler. Pisliğe çekilen milletlerin aklı nerede? Pisliği görüp sakınmayı akledecek kadar seviyeleri yok mu bu zavallıların?
Timmighty nereden girmiş nereye çıkmış. Önce Arabistlik yanlış demiş Arap ırkıyla alakası yok demiş sonra da Araplar Allah tarafından aşağılanmıştır diyerek konuyu bağlamış, normaldir...
"Burada eleştirilen esasında ARABİST kafa yapısıdır, kafirlikte ve münafıklıkta sınır tanımayan düşünce sistemidir. Yoksa bir Arap ya da Türk ya da Sudanlı ya da herhangi bir millete mensup herhangi bir kişi, her biri eşit haklara sahiptir."
"Araplarla ilgili ayetleri de inceleyin, göreceksiniz ki Kur’an’da Araplar aşağılanmış, karşılığında Türkler övülmüştür ..."
Aynı yazı içinde nasıl yaman bir çelişkidir bu... Nasıl da buram buram ırkçılık kokuyor.
Timmighty'ye göre Allah Fetih suresinde Türkleri övmüşmüş. Yazık çok yazık, ileri düzeyde bir çarpıtma... Fetih Suresi Ayet 16 da 'Eğer onlara itaat ederseniz' şeklinde bir meal yok 'Eğer itaat ederseniz' şeklinde bir meal var. İkisinin farkı çok büyük. 'Onlara itaat ederseniz' demek 'savaştığınız kavme itaat ederseniz' demek ama sadece 'itaat ederseniz' demek 'Allah'ın bu savaş, sebat ve sabır emrine itaat ederseniz' demektir. Ayrıca hem neden savaşılan kavme itaat edilsin böyle saçmalık olur mu?
Konunun Araplarla, Kürtlerle, Türklerle alakası yok. Üstünlük ancak takvadadır. Hiçbir millet de bir diğerine göre ne aşağılıktır ne de üstündür. Ne arapçılık ne de Arap karşıtlığı...
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam kardeslerim.
Alıntı:
Aynı yazı içinde nasıl yaman bir çelişkidir bu... Nasıl da buram buram ırkçılık kokuyor.
, gercekten dogru söylüyorsun, katiliyorum.
Bir baska yazi, ayni siteden ayni yönelikte:
NOT; Mevcut meallerde bedevi diye çeviriler mevcuttur, Arapçalarına
bakılırsa ARAP kelimesi açıkça görülür..(BAKINIZ>> ilgili ayetlerin
Arapça ve/veya Latince yazılımları) Böylece belki Araplara ALLAH'ın
en çok hakaret ettiği TEVBE suresini, Arapların neden besmelesiz
yazacak kadar küstahlaşa bildiklerini anlarsınız...
Açıkça görüldüğü üzere Araplara Kuran da ağır bir aşağılama
varken,TURAN MİLLETİNE ÖVGÜ MEVCUTTUR..
Araplara diyor, araplardan su veya bunlar demiyor geneliyle birlikte araplar diyor.
Araplaşmak Küfür Ve Nifaktır (11-04-2003 - İpekkon):
Allah 4 boyutlu uzay zaman evrenine "Ol" demiş ve bir daha da karışmamıştır.
Ama içeriden (7 saklı boyuttan, şahdamarı denen tünel
tipi quantlar içinden bize karışıyor. Buradan
RUH undan nefyediyor yada geri alıyor
SUR...) Zaten canımızı da 11 boyutlu evrende içteki açılmamış olan 7
boyuttan alı yor, öldürüyor ya da bize en yakın dost oluyor. İçimizi
dışımızı, sadrlerdekileri biliyor. İçeriden (Açılmamış 7
boyutludan) müdahaledir. Ama açılmış olan 4 boyutluya HİÇ Mİ HİÇ
müdahale etmez.
Quantlardan bu kadar bahseden bir insan Allah bir kere yaratmis ve bir
daha bu evrene müdahele etmemis diyor. Bugün dinsiz imansiz bir bilim
adamina gidin, Quantum teorisini sorun, zerreciklerin temeli nerelere
dayandigini kesin olarak söyleyemez ama an ve an birseylerin etkisi ile
birseylerin meydana geldigini acik bir sekilde itiraf eder, hemde
bilinci bir komut üzere. Quant alaninda bir algilayici olmadigi sürece
zerrecikler belirsizlik üzere kalir, taki emir gelip bir sekle girsin.
Tespit ölcüm oldugunda, kisacasi algilandigini bildigi an bir sekle girip iste
burdayim diyor.
8:17 Siz öldürmediniz onları, Allah öldürdü onları.Attığın zaman da sen atmadın.....
Insanin fiillerini hareketlerini her birseyi suursuz zerrecikler kendi
emirleri üzerinemi gerceklestiriyor? Belli sebep-sonuc iliskilerine
(causality) bagimli birakmis olsada bunlarin an ve an islemesini
saglayan yine Allah.
Hansin iddia ettigi gibi Allah yaratma olayini bir kereye mahsus yapmis degil an ve an izin vermekte!
Ana rahminde spermler nereye gidecegini nerden biliyorlar? Gönülleri
yokki, Hans´in iddia ettigi o gizemli boyutlarda yokki oradan ilham
alsin, hem daha henüz madde özelligi var ve bir benlik islenmemis
spermlere, cünkü hangisinin yumurtaya ulasip ulasmayacagi belli degil.
Bir emir üzere birinden biri girebiliyor ve hücreler bölünmeye
basliyor. Sebep-sonuc iliskileri neticesinde deseniz bile neden illaki
su veya bu sperm yerine ulasiyorda digeri degil?
Insanin el parmaklari yaratilirken parmaklarin arasi bosalip parmaklar
zuhur etsin diye aralarindaki et parcalari (hücreleri) yok
ediliyor. Dokuz ay süresince neler olmuyorki. Bunlarin hepsi
madde temelinde gelisen olaylar, sebep-sonuc iliskileri. Allah maddenin
kurallarini verip bir daha karismiyorsa, bunlar nasil kendi kendine ne
yapacagini an ve an nereden biliyor? Suursuz bir hücre kendi kendini
intahar ediyor. Allah´in yüceligine bakin, birde karismiyor diyor Hans.
36:77 Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımızı!Bir de bize açık bir hasım kesilmiştir o.
35:41 Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Andolsun,
eğer çöküp giderse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halim'dir O,
Gafur'dur.
22:65 Görmedin mi, Allah yeryüzündekileri ve denizde O'nun emriyle akıp giden
gemileri sizin hizmetinize verdi! O'nun izni olmaksızın yerkürenin
üstüne düşmemesi için göğü O tutuyor. Allah, insanlara karşı elbette
Rauf, Rahim'dir.
Aslinda Hans´in bilim adina konustugu konular ve diger konular basli
basina birer irdeleme konusu, söz gelmisken burada bir kismina degindim.
O söz konusu boyutlar kanali maddeyle hic bir ilgisi yok, quantum
teorisinin temeline indigimiz zaman belirsizlik hakim, belirsizligin
icinde bicim olmadigi gibi yürekte yok, bize verilen suur nereden
geliyor tam olarak bedenimizin icindemi yoksa baska bir yerdenmi
aksediyor, bunlarin hepsi spekulasyon konulari iken kesin tariflerle
sanki herseye sahit olmus gibi cok rahat bir anlatim tarzi var.
Neredeyse birde Allah benligimize nereden müdahele ettiginide tarif
edecek.
Iman etmis bir bilim adami size bunlardan bahsetmez, teoretik fizik
alanindaki bilim adamlari dahi metafizik alanina girmeyi istemezler.
Metafizik alanda herkes bir yorum atar ortaya. Felsefeden tutunda
kisisel hiss ve algi bütünlügüne kadar, istediginiz senaryoyu
cizebilirsiniz.
11 Boyutlu evren fikri Hanstan cikmadi, bilim adamlarinin ortaya attigi
bir teori ürünü, bu teoriler hatta 24 ve daha fazlasinada cikti, ancak
adamlar bu boyutlarin bir kismini insanin benligine tahsis etmedi,
evrende gizli boyutlar olabilir, algilayamiyoruz diyorlar. Bu illaki
bizlerin benlik giris cikis kanallari olacak diye bir sabitligi yok
ortada.
Allah bizlere neyi yarattiysa aklin delili ile ortaya koyuyor, ama
benlik konusu akil isi degil. Siz kendinizi nasil hissettiginizi
matematik formülleri ile tahtaya isleyin yada fizik kavramlari
ile özdeşlestirin. Teoretik
Fizik kavram ve birimleri ile insanin benligi ve müdahale
yerleri tarif edilemez. Daha benligimizin tam olarak ne oldugu ve
nerede oldugu sabit degilken müdahele tunellerinden boyutlarindan
bahsediyor. Dogrudan metafizik bir alan, bunun ne tespiti
olur nede tam tersi karsi ispati. Diger baslikta Meleklerin hangi
parcaciktan yaratildiginida anlatiyor. Belki Ruhun ham maddesinide
yazmistirda henüz okumamisimdir.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Alperen simdi hansin araplari asagiladigini soyluyorsun. Simdi sizmi haklisin yoksaHans mi ben sadece ayetleri yazacagim . Hep beraber karar verelim.
Hucurat14. Kaletil a'rabü amenna* kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve lemma yedhulil imanü fi kulubiküm* ve in tütıy'ulahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a* innellahe ğafurur rahıym
Hucurat/14 Araplar "inandik," dediler. De ki, "Siz inanmadiniz, fakat inanç kalbinize girinceye kadar, 'teslim olduk' deyin. ALLAH'a ve elçisine uyarsaniz yaptiklarinizdan hiç bir seyi eksiltmez. ALLAH Bagiþlayandir, Rahimdir.
Bakiniz Ingilizce meallerde hep arap diye ceviriyorlar Ama bizim mealciler hep bedevi diyorlar. Sanki Allah Bedevi kelimesinibilmiyor mu gibi.
Hucurat/14The Arabs said, "We are Mu'mens (believers)." Say, "You have not believed; what you should say is, 'We are Muslims (submitters),' until belief is established in your hearts." If you obey GOD and His messenger, He will not put any of your works to waste. GOD is Forgiver, Most Merciful.
Bakin su ayet de Bedevi kelimesi geciyor.
Ahzab 20. Yahsebunel ahzabe lem yezhebu* ve iy ye'til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fil a'rabi yes'elune an embaiküm* ve lev kanu fıküm ma katelu illa kalıla
Ahzab.020 Bunlar, düşman birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Bu birlikler tekrar gelmiş olsalardı, kendileri çöllerde araplarin yanında bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayı dilerlerdi. Aranızda olsalar ancak pek az savaşırlardı.
Ahzab /20 They think the allies are not gone, and if the alliesshould come (again) they would fain be in the deserts withthe desert Arabs asking for news about you, and if they wereamong you they would not fight save a little.
Tevbe 90. Ve cael müazzirune minel a'rabi li yü'zene lehüm ve kaadellezıne kezebüllahe ve rasuleh* se yüsıybüllezıne keferu minhüm azabün elım
Tevbe/90 Araplarin özür bahane edenleri kendilerine izin verilmesi için geldiler; Allah'a ve resulüne yalan söyleyenler oturdular. Onlarin küfre sapanlarina korkunç bir azap erisecektir.
Tevbe/90 And those among the wandering Arabs who had an excuse came inorder that permission might be granted them. And those who lied to Allahand His messenger sat at home. A painful doom will fall on those of themwho disbelieve.
Tevbe 97. El a'rabü eşeddü küfrav ve nifakav ve ecderu ella ya'lemu hudude ma enzelellahü ala rasulih* vallahü alımün hakım
Tevbe.097] Araplarküfür ve nifakları her yönden, daha ileridir. Allah'ın, Peygamberine indirdiğinin sınırlarını bilmemek, onlara daha layıktır. Allah bilendir, hakimdir
Tevbe/97 The Arabs are the worst in disbelief and hypocrisy, and the most likely to ignore the laws that GOD has revealed to His messenger. GOD is Omniscient, Most Wise.
Tevbe 98. Ve minel a'rabi mey yettehızü ma yünfiku mağramev ve yeterabbesu bikümüd devair* aleyhim dairatüs sev'* vallahü semıun alım
Tevbe 098Araplardanöylesi vardır ki (Allah yolunda) harcayacağını angarya sayar ve sizin başınıza belâlar gelmesini bekler. (Bekledikleri) o kötü belâ kendi başlarına gelmiştir. Allah pek iyi işiten, çok iyi bilendir.
Tevbe/98 Some Arabs consider their spending (in the cause of God) to be a loss, and even wait in anticipation that a disaster may hit you. It is they who will incur the worst disaster. GOD is Hearer, Omniscient.
Tevbe 99. Ve minel a'rabi mey yü'minü billahi vel yevmil ahıri ve yettehızü ma yünfiku kurubatin ındellahi ve salevatir rasul* ela inneha kurbetül lehüm* se yüdhılühümüllahü fı rahmetih* innellahe ğafurur rahıym
Tevbe.099 AraplardanAllah'a ve ahiret gününe inanan, sarfettiğini, Allah katında ibadet ve Peygamberin dualarına nail olmağa vesile sayanlar da vardır. Bilin ki, verdikleri onlar için ibadettir. Allah, onlara rahmet edecektir. Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.
Tevbe/99 Other Arabs do believe in GOD and the Last Day, and consider their spending to be a means towards GOD, and a means of supporting the messenger. Indeed, it will bring them nearer; GOD will admit them into His mercy. GOD is Forgiver, Most Merciful.
Tevbe 120. Ma kane li ehlil medıneti ve men havlehüm minel a'rabi ey yetehallefu ar rasulillahi ve la yerğabu bi enfüsihim an nefsih* zalike bi ennehüm la yüsıybühüm zameüv ve la nesabü v ve la mahmesatün fı sebılillahi ve la yetaune mevtıey yeğıyzul küffara ve la yenalune min adüvvin neylen illa kütibe lehüm bihı amelün salıh* innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın
Tevbe.120 Medinelilere ve çevrelerinde bulunan Araplar savaşta Allah'ın Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa uğramak, kafirleri kızdıracak bir yeri işgal etmek ve düşmana başarı kazanmak karşılığında, onların yararlı bir iş yaptıkları mutlaka yazılır. Doğrusu Allah iyilik yapanların ecrini zayi etmez.
Tevbe/120 Neither the dwellers of the city, nor the Arabs around them, shall seek to stay behind the messenger of GOD (when he mobilizes for war). Nor shall they give priority to their own affairs over supporting him. This is because they do not suffer any thirst, or any effort, or hunger in the cause of GOD, or take a single step that enrages the disbelievers, or inflict any hardship upon the enemy, without having it written down for them as a credit. GOD never fails to recompense those who work righteousness.
Fetih 11. Se yekulü lekel mühallefune minel a'rabi şeğaletna emvalüna ve ehluna festağfir lena* yekulune bi elsinetihim ma leyse fi kulubihim * Kul fe mey yemlikü leküm minellahi şiy'en in erade biküm darran ev erade biküm nefa* bel kanellahü bima ta'melune habıra
Fetih.011Araplarin savaştan geri kalmış olanları, sana: «Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile» diyecekler. Dilleriyle, gönüllerinde bulunmayanı söylerler; de ki: «Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O'na karşı kimin gücü bir şeye yeter? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.»
Fetih /11 The sedentary Arabs who stay behind will say, "We have been preoccupied with our money and our families, so ask forgiveness for us!" They utter with their tongues what is not in their hearts. Say, "Who can protect you from GOD, if He willed any adversity for you, or if He willed any blessing for you?" GOD is fully Cognizant of everything you do.
Fetih 16. Kul lil muhallefıne minel a'rabi se tüd'avne ila kavmin ülı be'sin şedıdin tükatilunehüm ev yüslimun* fe in tütıy'u yü'tikümüllahü ecran hasena* ve in tetevellev kema tevelleytüm min kablü yüazzibküm azaben elıma
Fetih.016Araplaringeri kalmış olanlara de ki: «güçlü kuvvetli bir millete karşı, onlar müslüman olana kadar savaşmaya çağrılacaksanız; eğer itaat ederseniz Allah size güzel ecir verir, ama daha önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi can yakan bir azaba uğratır.»
Fetih /16 Say to the sedentary Arabs who stay behind, "You will be invited to face powerful people and to fight them, unless they submit. If you obey, GOD will reward you with a generous recompense. But if you turn away again, as you did in the past, He will requite you with a painful retribution."
Ingilizce meali koymamin sebebi kelime arap diye cevrilirken bizim mealciler hep Araplara olan saygilarindan BEDEVI diye ceviriyorlar.
Selam ve dua ile
Radyoman
__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Sevgili Radyoman, ilgili yazımda bu ayetlerin hepsi zaten mevcut.Ve Arap yerine bedevi de yazmadım. Hem de bu ayetler öncesi-sonrasıyla birlikte mevcut. Sıkıntı, ayetleri cımbızla çekip almaktan kaynaklanıyor. Yazımı tekrar okumanı rica ediyorum. Ve sana soruyorum; Allah Kur'anda Arapları aşağılamış ise Hz. Muhammed de bu aşağılamanın kapsamı içinde değil mi? Resulullaha yardım eden, onunla birlikte canını malını ortaya koyan ve Allah tarafından övgüye mazhar olan güzide sahabe, Ensar ve Muhacir de aşağılık olmuyor mu? Allah peygamber seçeceği bir insanı neden aşağılık olan etnik kökenden seçsin. Bak işin ucu nereye varıyor. Tehlike çanları işte burada çalıyor. İşte belki de Arap düşmanlığı yapanların varmak istediği nokta burası.
Ya sen de Arap bir anne babadan doğmuş olsaydın, otomatikman sende mi aşağılık olacaktın? Sende mi Kur'anı anlamamaya en layık olacaktın? Sende mi küfürde ve nifakta en şiddetli olacaktın?
Aşağılanma yada lanetlenme ancak yapılan bir filliden dolayıdır ve ancak bu fiili yapanlar mesuldür. Zaten ayetlerin devamında bu fiiller anlatılıyor ve bu fiilleri yapmayanlar İSTİSNA EDİLİYOR.
Hem dikkatini çekerim Peygamberimiz birazda yahudi malum, dolayısıyla (haşa) hem aşağılık hem de lanetlik mi oluyor Allah'ın Resulü?
Allah'ın bir milleti komple aşağılaması bir başkasını komple lanetlemesi ne kadar saçma bir durum. Senin mantığına sığıyor mu?
(Not:Burada sen diyerek Radyoman kardeşimi kastetmedim)
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Alperene katilmakla beraber bende söyle birsey belirtmek istiyorum:
Ayetlerde gecen Arap genellemesi bütün irki kastetmiyor; ya bir olay
üzere olmustur yada öncesinde birseyler olmustur yada ileride
degismeyecek birseyleri kastediyordur, ki bunlarin hepsi fiillere
dayaniyor ve sadece belli bir cemberi ele alir, bu fiillerin sahipleri
genel olarak anilmakta.
Örnegin Bülent beyin icini Allah biliyor, ilerde de degismeyecegini
biliyor(yani fiillerini davranislarini iki yüzlülügünü v.s.) ve Bülent
bey gibi yüz kisi varsa ve bu yüz kisinin hepsi Arap ise, X Ayet neden
Y aciklamayi bu yüzden yapmis diye anlayabiliriz. Eger bir Ayetin
icerigi genel bir irka topluca hitap etmis olsa idi, Bülent beyin ne
yapip yapmadigida önemsiz kalirdi, cünkü o´da Arap.... Yani. Zaten
istisnalari vurgulayarak bu kisilere kimlerin dahil olmayacaginida
belirtmis Ayetler.
Örnegin bazi Ayetler de "Ey inananlar, Ey iman edenler" deniliyor ve
mükafatlardan bahsediliyor, bu bir genel seslenis, kadin erkek ayrimi
olmadigi gibi irk ayrimida yok, araplardan kim iman etmisse o´da bu
genellemeye dahil. Eger olayi sizin dediginiz gibi kabul etmis olsak, o
söz konusu Ayetler bu gibi Ayetlerle celismis olacakti.
Dahasi, Ayetlerdeki ifadelerle araplar evrensel bir boyutla ele
alinmamis, ifadeleri ebediyete kadar arap irkinin üzerinde
kaliplastirmamis Allah, eger öyle olsaydi daha farkli bir ifade olurdu
ve zaten bu olayi bu sekilde kabul etmek Alperen kardesimin dedigi
gibi, bu düsünceyi sürdürürde sonuna kadar gidersek Dinimizin özüyle
celismeye baslar.
Alıntı:
Allah'ýn bir milleti komple aþaðýlamasý bir baþkasýný komple
lanetlemesi ne kadar saçma bir durum. Senin mantýðýna sýðýyor
mu?
Benim mantigima sigmiyor!
Bir millet evrensel olarak assagilanmis lanetlenmis olsa idi, cünkü
Kurani Kerimin kendisi evrenseldir, o halde o irktan zuhur edecek
neslin Kurani Kerimle mükellef olmamalari gerekirdi, ki, buda dogmamis
bir cocugun bastan cehennemlik olmasina benzer.
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sinan_B Yazdı:
Selam.
Alperene katilmakla beraber bende söyle birsey belirtmek istiyorum:
Ayetlerde gecen Arap genellemesi bütün irki kastetmiyor; ya bir olay üzere olmustur yada öncesinde birseyler olmustur yada ileride degismeyecek birseyleri kastediyordur, .............Bencede biraz bu konuyu etraflica düsünmek lazim.
Saygilar, Sinan.
Ben sinan dosta katiliyorum bu yazilardan sonra gidip Aibergin araplarla ilgili butun chatlerine baktim. Bence Arap derken Arap kulturunden bahsediyor. Yoksa Arap irkindan degil. Yoksa kendisi de Arap olan Peygamber ve sahabelerin cogu ovulurken Arap irki asagilanmaz.
Allahın emri şu: ARAPLIĞI BIRAKIN diyor. Mesela Tevbe Suresi 97 ve 98 gibi. Tevbe suresi ARAPLARA geldi. Irki birakamazsin ki, ancak icinde yasadigin Arap kulturunu birakabilirsin.
Selam ve dua ile
Radyoman
__________________
43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Radyoman.
Anladigim kadariyla bu olayi tartisma alanina iten kavramlarin
kendisidir. Son bir ikidir buraya sözkonusu kisilerin kopyaladigimiz
yazilarinda Ayetleri bünyesinden koparip kavramlardan yararlanmislar.
Alıntı:
Allahın emri şu: ARAPLIĞI BIRAKIN diyor. Mesela Tevbe Suresi 97 ve 98
gibi. Tevbe suresi ARAPLARA geldi. Irki birakamazsin ki, ancak icinde
yasadigin Arap kulturunu birakabilirsin.
Arap kültürünü birakin denmiyor, yanlis algiliyor yada yorumluyorsun.
Araplarin ortaminda gelistigi icin Ayetler araplara hitap ediyor.
Kurani Kerim Türklerin icinde bir Insana vahyedilmis olsa ve ayni
davranislar o ortamda gelisse ikaz konusu Türkler olacakti.
Allah´in Dinini geleneksellerinizin arasinda yozlastirmayin manasinida
cikarabilirdin örnegin. Bence olay birazda bu gercege dayaniyor.
Dinimizi kültürlerin etkisinde birakarak degil, saf bir sekilde
uygulamamiz lazim, araplari geneliyle ele alip onlar bunu yapamamis
diyemeyiz.
Kisi zaten kendisi bilmesi lazim, bulundugu kültürünün hangi yönü Din´i
ile bagdasmiyor. Arap kültürü tamamiyla kötü diye birsey yok, bunada
dikkat cekelim. Kurunun yaninda yasta yanar biliyorsunuz.
Aslında bu konu Hans'ta da tam netleşmiş değil. Bir karmaşa mevcut. Yani ayetlerde Allah 'Arapları' mı aşağılamış yoksa 'Araplığı' mı yada hiçbiri mi? Hans bir iki yerde Konunun 'ARAPLIKLA' alakalı olduğundan bahsederken bazı yerlerde de 'ARAPLARLA' alakalı olduğunu söylemiş. Biryerde de ikisiyle de alakalı olmadığına temas ederek "eğer Kur'an Türklere indirilmiş olsaydı ilgili ayetlerde el-Arabü(Araplar) yerine el-Etrakü(Türkler) denilecek ve aşağılan biz olacaktık" diyor. Gel de anla... Aşağıdaki kısımlar Aiberg'in chat kayıtlarından;
1-) ASLOLAN ARAPLIĞI BIRAKMAKTIR: "Allahın emri şu: ARAPLIĞI BIRAKIN diyor. Mesela Tevbe Suresi 97 ve 98 gibi. Tevbe suresi ARAPLARA geldi. Besmele bile konmadı başına. Araplar surenin adını değiştirip Tevbe dediler."
2-) KONUNUN ARAPLARLA YADA ARAPLIKLA ALAKASI YOK: "Kur'an'da böyledir işte... Orijinal bir Orta Asya diliyle indirilseydi, batılı Oğuzlar olarak "kıç" kelimesini kullanan bir Allah'ı anlayamayacaktık. Hele ki Kur'an İstanbul Türkçesi ile inseydi, biz KUREYŞLİ ambargosu uygulayacak ve kıç , don kelimelerini Kur’an'dan atacaktık. Yani mealini başka verecektik. Bizim alfabemiz 29 Harf, oysa Azeri ve Çağatay alfabeleri 32-37 sesten oluşuyor (Azerice'yi izleyenler bilirler). Biz de Kureyşliler gibi tutup onu 29 harfe indirecektik. Mesela Q harfini atacaktık. Oysa Kadı ve Kedi derken ikisi ayrı iki K'dir, vs. vs. Bu kez Rabbimiz "El Etrakü... " (Türk’ün çoğulu Etrak’tır) diye bizi aşağılayacaktı. İyi ki Türkçe gelmemiş Kur'an... Araplar ile biz yer değiştirirdik. Allah bu kez bizi aşağılardı. "
3-) ARAPLAR LANETSİZ AŞAĞILIKTIR: "Allah Arapları yerden yere vuruyor ama, Kuranı onların dilinde indiriyor. Allah Yahudileri "Dünyalara üstün kıldık" diye övüyor ama L A N E T L İ Y O R. İblisi lanetlediği gibi... Araplar lanetsiz aşağılık, Yahudiler lanetli ama ÜSTÜN diye gösterilmiştir Kuranda."
"Allah Arapları tüm kavimler içinde YERDEN YERE VURUYOR. En şiddetli kafir ve münafıklar diyor. Kuranı bile anlamamaya en layık bunlardır diyor. Arapların Arapça bilmediğini (Bakınız Danimarkalı ben biliyorum) yazıyor."
"Ayetleri salak Araplar oradan oraya sürüklemişler. Salak diyorum çünkü Allah daha çok hakaret ediyor."
"Allah Kuranı en aşağılık kavim olan Arapların en aşağılık kabilesi olan KUREYŞe indirdi... Ve içlerine RESULULLAH gibi bir GÜZELLİĞİ de koyarak... Aliyi de vererek... Resulullah ve Ali birer istisnaydılar."
Görüldüğü gibi bir konuda üç ayrı/birbirine aykırı yorum var. Çözebilen varsa bana da izah ederse sevinirim.
Bir de konu Türkleri övmeye gelince Hans efendi ayetle(!) de yetinmiyor. Fikrini desteklemek için 'siyerde geçtiği gibi' şeklinde bir laf ediyor. Ne demek bu Allah aşkına. Böyle bir sözün siyerdeki varlığına rastlamadım ama bir söz hadislerde geçerse kötü de siyerde geçerse iyi ve makbul mü? Bence bu, laf canbazlığından başka birşey değil. Eğer anlayışını destekleyecekse yada anlattığın konu içinde dolgu malzemesi olabilecekse -nerede var olduğu bile belli olmayan- sözde Resullullaha ait "Türkçeyi öğrenin, çünkü Türkçede SALTANAT vardır" şeklindeki bir sözü kullanmak da bir beis yok anlaşılan. Nereden bakarsanız bakın kuru ve yavan bir ırkçı yaklaşım bence. Hans'ın bir chatinde geçen ilgili kısım şu:
"Maide 54: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allahın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir. BU AYET GELDİĞİNDE Resulullaha soruldu. SİYER der ki: O zaman Resulullah, "Türkçeyi öğrenin, çünkü Türkçede SALTANAT vardır". “Yani bu millet kimdir? Türkler midir?” diye kuşku duyulmayacak biçimde Resulullah SİYERdeki sözünü söyledi. Türkün karakteri: Kendilerini sevdiği ve kendisini seven, Müminlere karşı boynu bükük, Kâfirlere karşı başı dik, Bunlar Allah yolunda savaşırlar, Hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allahın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”, derken şimdiye kadar şöven olduğunu düşünenler, ARTIK DÜŞÜNMEYİN. Siz KURANDAN onaylısınız. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE (O kadar millet dururken, boşuna mı TÜRKLÜĞÜ seçtim)."
O halde, Allah'a Hamd olsun ki Türk'üz, Ne Mutlu Türküm Diyene
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma