Nebi –
Rasul (II)
Nebi-Rasul Kavramı (1)
Kur'an-in belirledigi kriterlere göre:
1.
Her Rasul yalnizca tek olan Allah'a kulluk etmekle emrolunmus, kavmine
getirdigi ilk temel iletide budur.
2. Hic bir Rasul ne kendisi icin birsey iddia etmistir nede bir ücret talep
etmistir.
3. Hic bir Allah'in Rasul'ü, kendisine Allah'dan beyyine verilmeksizin
gönderilmemistir! Her Rasul istisnasiz beyyineler ile gelmistir.
NebiRasul veya Rasul seklinde diledigimiz kadar ayrim yapalim, Adam ben
Allah'in Rasulüyüm diyorsa is bitti, bu kriterlere göre egrisi dogrusu
muhakkak ortaya cikar.
Beyyineler Allah'in her türlü Ayetleridir. Allah her Rasulü'ne acik secik
deliller vermistir, hic bir Rasul dayanaksiz bir topluma gitmemistir.
Beyyineler herkesce esit sekilde acik secik görüp algilanmasi
zorunludur.
Herkesce esitce algilanmayan beyyineler, beyyine olamaz! Beyyineler sirf
laf ile olmaz. Yok efendim, sancagim kilicim var, basimda mühür var ama
sadece inananlar görebilir gibi safsatalara kanmayalim. Kur'an a bakarsaniz,
Rasuller'in görev aldigi toplumlari, Rasullere inandiklari icin mi
beyyinelere tanik oluyorlardi? Ne alaka?
Ayrica
Beyyine kavramini yalnizca mucizevi olaylar ile dondurmak yanlis olur.
Allah'in indirdigi kutsal sayfalar, Kitaplar'da birer Beyyinedir. Kur'an-in
98. Suresinin adi da BEYYINE'dir.
Beyyine
kavramini sirf mucizevi olaylara baglayip, ve bu mantigin dogal cikarimi
olarak bazi Rasullerin Allah'dan Ayetler almadigini düsünmek, büyük bir
yanlistir.
Bunun altini bastan cizelim!
Her
Rasul, Allah'in vahyini teblig etmekle yükümlüdür
5. Maide - 67. Ayet:
Y[a]
ayyuh[a] a(l)rrasoolu
balligh
m[a] onzila ilayka min rabbika wa-in lam tafAAal fam[a]
ballaghta ris[a]latahu
wa(A)ll[a]hu yaAA[s]imuka mina a(l)nn[a]si inna All[a]ha l[a] yahdee alqawma
alk[a]fireen(a)
Meal:
Ey
Peygamber, Rabbinden sana indirileni
tebliğ
et.
Eğer yapmayacak olursan, O'nun
elçiliğini tebliğ
etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kâfir
olan bir topluluğu hidayete eriştirmez.
Not:
Risalet, Elcilik görevidir. Risaleti duyurmamak, Elcilik görevini yerine
getirmemek olur.
5.
Maide - 99. Ayet:
M[a] AAal[a]
a(l)rrasooli
ill[a]
albal[a]ghu
wa(A)ll[a]hu yaAAlamu m[a] tubdoona wam[a] taktumoon(a)
Meal:
Rasul'e
düşen,
tebliğden
başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi
de bilir.
Peki bu hususta Nebi ve Rasul arasinda bir fark varmidir?
YOK!
42.
Sura - 48. Ayet:
Fa-in
aAAra[d]oo fam[a] arsaln[a]ka AAalayhim [h]afee{th}an in AAalayka ill[a]
albal[a]ghu
wa-inn[a] i[tha] a[th]aqn[a] al-ins[a]na minn[a] ra[h]matan fari[h]a bih[a]
wa-in tu[s]ibhum sayyi-atun bim[a] qaddamat aydeehim fa-inna al-ins[a]na
kafoor(un)
Meal:
Yüz
çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana
düşen,
tebliğden
başka bir şey değildir. Biz insana, bizden bir rahmet
tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır. Kendi ellerinin hazırladığından bir
kötülük başlarına sarılınca, bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir.
36.
Yasin - 17. Ayet:
Wam[a]
AAalayn[a] ill[a]
albal[a]ghu
almubeen(u)
Meal:
"Bize
düşen, açık bir
tebliğden
başka şey değildir."
Sura Suresinde konu dogrudan son Nebi olan Hz. Muhammed'dir
selam
olsun
Yasin Suresinde söz alan Rasuller ise, Kur'an-da Nebi olarak anilmayan
Rasuller'dir. Bu da gösteriyor ki, bu hususta Nebi ve Rasul arasinda
hic bir fark yok. Ayrica bkz: Nebi olarak anilmayan bir diger
Rasul
selam
olsun
Hz. Hûd:"...benimle size gönderileni size bildirdim/teblig ettim(Ablaghtukum)..."(11.Hud-57)
ve
ayrica her ümmete teblig yapan bir Rasul gönderildigi Nahl Suresi
36. Ayet'te yaziyor.
Her Rasul bir müjdeci ve uyaricidir
2.
Bakara - 213. Ayet:
K[a]na
a(l)nn[a]su ommatan w[ah]idatan fabaAAatha All[a]hu
a(l)nnabiyyeena
mubashshireena wamun[th]ireena
waanzala maAAahumu alkit[a]ba bi(a)l[h]aqqi liya[h]kuma bayna a(l)nn[a]si
feem[a] ikhtalafoo feehi wam[a] ikhtalafa feehi ill[a] alla[th]eena ootoohu
min baAAdi m[a] j[a]at-humu albayyin[a]tu baghyan baynahum fahad[a] All[a]hu
alla[th]eena [a]manoo lim[a] ikhtalafoo feehi mina al[h]aqqi bi-i[th]nihi wa(A)ll[a]hu
yahdee man yash[a]o il[a] [s]ir[at]in mustaqeem(in)
Meal:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah
Nebileri
müjdeci ve uyarıcı
olarak gönderdi;
insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için
onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi. Ancak Kitap verilenler, kendilerine
belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa
düştüler. Allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile
eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
Dikkat edelim!, üsteki Ayette "Rasuller" demiyor Allah, "Nebiler"'den
söz ediyor!
Peki yalnizca Nebiler'mi müjdeci ve uyaricidirlar?
Hayir!, Rasuller'de müjdeci ve uyaricidir:
18.
Kehf - 56. Ayet:
Wam[a] nursilu
almursaleena
ill[a]
mubashshireena wamun[th]ireena
wayuj[a]dilu alla[th]eena kafaroo bi(a)lb[at]ili liyud[h]i[d]oo bihi al[h]aqqa
wa(i)ttakha[th]oo [a]y[a]tee wam[a] on[th]iroo huzuw[a](n)
Meal:
Biz,
Rasulleri
sadece
müjdeci ve uyarıcılar
olarak göndeririz.
Küfre sapanlar ise bâtıla yapışarak onunla hakkı kaydırmak için
uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler.
2:113'de Allah Rasuller'den söz etmiyor, 18:56'da da
Nebiler'den söz etmiyor.
Görüyoruz ki, bu acidan da Nebi ve Rasul arasinda hic bir fark yok.
Iskender Evrenesoglu ne diyor du? Veli-Rasuller arasinda fetret olmaz
diyordu, Veli-Rasuller böylelikle Nebilerin gelmedigi dönemlerde de
gelmisler, Insanlari uyarmislar. Mis.
Yalan söylüyor, Kur'an-dan isine geldigi gibi Ayetleri secip kendi
iddiasina dayanak olarak kullanan bu sapik adam, insanlarin gözünün icine
baka baka yalan söylüyor.
Rasuller
arasi
fetret
vardir!
Iskender'in iddiasi:
- Her topluma, her irka kendi dilinde bir Rasul gönderilmistir; ki
aralarinda fetret olmaz, Nebilerin gelmedigi dönemlerde, yani Nebilerin
fetret döneminde Rasuller her zaman gelmistir
Diyor. Bakiniz simdi Iskender Efendinin bu iddiasini nasil cürütüyoruz. Önce
son Peygamberimiz
selam
olsun
Hz. Muhammed'le ilgili:
34.
Sebe - 28. Ayet:
Wam[a]
arsaln[a]ka
ill[a]
k[a]ffatan
li(l)nn[a]si
basheeran wana[th]eeran
wal[a]kinna akthara a(l)nn[a]si l[a] yaAAlamoon(a)
Meal:
Biz seni
insanlara
yalnizca
müjdeci ve uyarıcı
olarak
gönderdik!
Ama insanların çokları bilmiyorlar.
Insanlar'dan kasit kac insan veya hangi toplumlar dir?
Hic böyle cahilce bir soru olabilir mi? Peygamberimiz son Nebi olduguna
göre, Insanlar'dan kasit, Kur'an la yüzlesen yer yüzünde ki bütün
gelmis ve gelecek olan Insanlar'dir.
Tekrar Iskender'in yukarida ki iddiasina bakin ve simdi nakledecegimiz
Ayetleri degerlendirin:
34.
Sebe - 43 ve 44. Ayet:
Wa-i[tha]
tutl[a] AAalayhim
[a]y[a]tun[a]
bayyin[a]tin
q[a]loo m[a] h[atha] ill[a] rajulun yureedu an ya[s]uddakum AAamm[a] k[a]na
yaAAbudu [a]b[a]okum waq[a]loo m[a] h[atha] ill[a] ifkun muftaran waq[a]la
alla[th]eena kafaroo lil[h]aqqi lamm[a] j[a]ahum in h[atha] ill[a] si[h]run
mubeen(un)
Wam[a] [a]tayn[a]hum min
kutubin
yadrusoonah[a] wam[a]
arsaln[a]
ilayhim qablaka min
na[th]eer(in)
Meal:
Karşılarında
açık
deliller
halinde
âyetlerimiz
okunduğu zaman o zalimler: «Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı
tanrılardan men etmek isteyen bir adam.» dediler. Ve: «Bu (Kur'ân), başka
bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira» dediler. O kâfirler, hak
kendilerine geldiği zaman: «Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil.»
dediler.
Oysaki biz onlara, araştırıp ders alacakları
kitaplar
vermemiştik; daha önce kendilerine bir
uyarıcı
da
görevlendirmemiştik/göndermemiştik.
A aaa, bakin gördünüz mü? Peygamber efendimizden önce kendilerine bir
Uyarici gelmemisti!
NEZIR, uyarici demek. Iste Allah söylüyor bunu, hani Veli-Rasul adinda ne
idü belirsiz birileri her devirde, her zamanda, her topluma, her irka, kendi
konustuklari dilleri ile (bir Veli-Rasul) gelip toplumu dogruya, yani
hidayete ulastiriyordu?
Not:
Arsalna ifadesini bazen göndermek bazende görevlendirmek
olarak tercüme ediyoruz, nitekim esas manasi "Elci olarak görevlendirmek"
oldugundan, Elcilendirmek türkcemize uymuyor. Elciyi vazifeli kilmak, elci
olarak görevlendirmektir. Zaten biz gönderildi olarak tercüme ettigimizde
mantiken daha önce görevlendirilmis oldugunun ön kabulunu gözetmekteyiz!
Hz. Isa'dan sonra geldilerde Allah niye uyarici gelmemisti diyor? Kim
dogrusunu söylüyor, Allah'mi yoksa Iskender mi? Hic süphesiz Yüce Allah
dogru söyleyendir! Iskender Yalan söylüyor. Selam olsun, Hz. Isa ile Hz.
Muhammed arasinda nereden baksak saglam bir besyüz yillik zaman gecmis olsa
gerek. Bu besyüz yil icinde Hz. Muhammed'in yasadigi toplumuna hic bir
Uyarici ugramadi mi?
Bu sorunun cevabi yukarida, 34:44. Ayette, yani HAYIR, gelmedi! Dikkat
edelim, Allah, Rasullerin de birer müjdeci ve uyarici olduklarindan söz
ediyor! Yalnizca Nebilere özgülenmemis; ve zaten aralarinda bu hususta ayrim
yapmanin bir belirtisi, ölcegi bile yok! 34:44'de bakiniz, uyarici
gelmemisti o topluma! Ister Nebi olsun ister Nebi olmadigini farzedelim.
Kimse gelmemisti.
Daha bitmedi! Bakiniz Allah Maide Suresinde ne diyor:
5.
Maide - 19. Ayet:
Y[a]
ahla alkit[a]bi
qad j[a]akum
rasoolun[a]
yubayyinu
lakum AAal[a]
fatratin
mina
a(l)rrusuli
an taqooloo m[a] j[a]an[a] min
basheerin wal[a] na[th]eerin
faqad j[a]akum
basheerun wana[th]eerun
wa(A)ll[a]hu AAal[a] kulli shay-in qadeer(un)
Meal:
Ey ehl-i
kitab!
Rasuller'in
(fetret)arası kesilmiş olduğu bir zamanda
size
apaçık
beyanda
bulunur
olarak
Rasûlümüz
geldi.
"Bize
ne
müjdeci nede uyarıcı
gelmedi" demeyesiniz. İşte size
müjdeci
ve
uyarıcı
geldi. Allah her şeye kadirdir.
Iste ispat ortada, Rasuller arasi fetret devri olabiliyor, olamaz diyen
Allah'in sözlerini yalanlamis olur. Dikkat edelim, Nebi denmiyor,
Rasuller sözkonusu! Bu Ayet, bir cok Ayet gibi, Iskender
Hazretlerinin isine gelmeyecegi icin, Nebirasul olarak yorumlayip Kur'an i
kendi sapikligina malzeme ediyor. Birazdan bununla ilgili baska
Ayetler'de sunacagiz!
Hz.Isa'dan son Peygamberimize dek hic bir Rasul gelmedi! Üstelik Hz. Isa
kendinden sonra Ahmed adinda bir Nebi'in degil, bir Rasul'ün
gelecegini Insanlara müjdeledi:
61.
Saf - 6. Ayet:
Wa-i[th] q[a]la AAees[a] ibnu maryama y[a] banee isr[a]-eela innee
rasoolu All[a]hi
ilaykum
mu[s]addiqan
lim[a] bayna yadayya mina a(l)ttawr[a]ti
wamubashshiran
birasoolin
ya/tee min baAAdee
ismuhu
a[h]madu
falamm[a] j[a]ahum bi(a)lbayyin[a]ti q[a]loo h[atha] si[h]run mubeen(un)
Meal:
Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size
Allah'ın Rasulüyüm.
Benden önce Tevrat'ı
tasdikleyici
ve benden sonra gelecek
Ahmet
adında
bir Rasul'ü
müjdeleyici
olarak gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller
getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler.
Ve son olarak yine bir örnek, 28:46(....Senden önce kendilerine
uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak
gönderildin; belki düşünürler.)
Her
devirde her kasabaya, her beldeye, her irka birer Rasul gönderildigi
tutarsizdir. Bu iddia Kur'an la bagdasmaz, Kur'an-in bütünlügü esastir!;
iste Ayetler(26:208, 28:59 ve 25:51). Sehirlerin anasi günümüzün tabiriyle
Kentlerin merkezleridir. Ankara'ya Rasul geldiginde, diger illere bir
Elcinin gelmesi gerekmiyor, bu sadece kaba bir örnektir. Son Peygamber
selam olsun Hz. Muhammed bütün insanliga gelmistir, sadece bir kentin
merkezine degil!, bakin 1400 seneden beri bu Haber nasil yayildi ve
günümüzde Dünyada Müslümandan, Islam'dan hic haberi olmayan bir Ülke
görelim?
Allah Rasuller arasi Fetretten bahsediyor, daha önce hic bir Uyarici
gelmemisti diyor, Hz. Isa bir Nebi'i degil toplumuna Ahmed adinda bir
Rasul'ü müjdelemis, ama gel gelelim ki Iskender Efendi cok yaman oynuyor.
Iskender Evrenesoglu yalan söylüyor, Kur'an-i, Ayetleri, kendi sapikliginin
geregi istismar edip konu ve kavramlari carpitiyor, isine gelmedigi Ayetler
oldugunda iki yüzlülük yapiyor. Kur'an da Rasuller zümresinde Veli-Rasul
adinda ayri bir zümre yok. Son üc dört Ayeti bir arada ele alsaniz bile
Iskenderin acikca yalan söyledigi ortaya cikiyor.
Yazimizin bu bölümünü noktalamadan, önemli bir ayrinti daha var, buna
mutlaka deginmeliyiz!
Hz.
Mûsa'dan sonra Allah Rasuller gönderdigini, daha sonra Hz. Isa'yi
görevlendirdigini söylüyor. Iskender Evrenesogluna göre Hz. Mûsa'dan sonra
gönderilen Rasuller birer Peygamber degil, Veli-Rasuller imis. Biz
simdi bu iddiayi cürütmekle beraber, Nebi ve Rasul arasinda bir fark
olmadigini da birkez daha ortaya koymak isteriz:
2.
Bakara - 87. Ayet:
Walaqad [a]tayn[a] moos[a] alkit[a]ba waqaffayn[a] min baAAdihi
bi(al)rrusuli
wa[a]tayn[a] AAees[a] ibna maryama albayyin[a]ti waayyadn[a]hu biroo[h]i
alqudusi afakullam[a] j[a]akum
rasoolun
bim[a] l[a] tahw[a] anfusukumu istakbartum fafareeqan ka[thth]abtum
wafareeqan taqtuloon(a)
Meal:
And olsun ki, Musa'ya kitap verdik ve ardi sira
Rasuller
gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Size
bir
Rasul
nefsinizin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını
yalancı sayıp, bir kısmını öldürür müsünüz?
2.
Bakara - 246. Ayet:
Alam tara il[a] almala-i min banee isr[a]-eela min
baAAdi
moos[a]
i[th] q[a]loo
linabiyyin
lahumu ibAAath lan[a] malikan nuq[a]til fee sabeeli All[a]hi q[a]la hal
AAasaytum in kutiba AAalaykumu alqit[a]lu all[a] tuq[a]tiloo q[a]loo wam[a]
lan[a] all[a] nuq[a]tila fee sabeeli All[a]hi waqad okhrijn[a] min diy[a]rin[a]
waabn[a]-in[a] falamm[a] kutiba AAalayhimu alqit[a]lu tawallaw ill[a]
qaleelan minhum wa(A)ll[a]hu AAaleemun bi(al){thth}[a]limeen(a)
Meal:
Mûsa'dan sonra
İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi? Kendilerine gelen bir
Nebi'e
şöyle demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım."
Dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler ki:
"Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık,
oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında pek
azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
Hani Nebi olmayan Rasuller gönderilmisti? Hani nerede?
Devam ediyoruz:
2.
Bakara - 247 ve 248. Ayet:
Waq[a]la
lahum
nabiyyuhum
inna All[a]ha qad baAAatha lakum [ta]loota malikan q[a]loo ann[a] yakoonu
lahu almulku AAalayn[a] wana[h]nu a[h]aqqu bi(a)lmulki minhu walam yu/ta
saAAatan mina alm[a]li q[a]la inna All[a]ha i[st]af[a]hu AAalaykum waz[a]dahu
bas[t]atan fee alAAilmi wa(a)ljismi wa(A)ll[a]hu yu/tee mulkahu man yash[a]o
wa(A)ll[a]hu w[a]siAAun AAaleem(un)
Waq[a]la
lahum
nabiyyuhum
inna [a]yata mulkihi an ya/tiyakumu a(l)tt[a]bootu feehi sakeenatun min
rabbikum wabaqiyyatun mimm[a] taraka [a]lu
moos[a]
wa[a]lu
h[a]roona
ta[h]miluhu almal[a]-ikatu inna fee [tha]lika la[a]yatan lakum in kuntum mu/mineen(a)
Meal:
Nebileri
onlara
dedi ki:
"Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim üzerimizde
nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak sahibiyiz. Ona
bir mal genişliği de verilmemiştir."
"Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden
üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir,
her şeyi bilendir.
Nebileri
onlara
şöyle söyledi:
"Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun içinde
Rabbinizden bir huzur,
Mûsa
hanedanının,
Hârun
hanedanının
bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri
iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
Her Rasul müjdeci ve
uyaricidir! Allah uyarici göndermedik diyorsa, Rasul gelmedi demektir.
Dolayisi ile gelmeyen bir Rasul'ü geldi olarak ilan etmek, yalan söylemekten
öte Allah'a karsi bir iftiradir!
Ve son naklettigimiz Ayetlerde de görüyoruz ki, Hz. Mûsa ve Hz. Hârun'dan
sonra gönderilen Rasuller, Hz. Isa'dan önce gelen birer Nebi idi. Olmayan
Veli-Rasul adinda bir takim sözde devrin imamlari degil! Allah Nebiler'den
söz ediyor.
Her
Rasul Din gününde sorguya cekilecek, sahitlik edecektir.
73.
Muzemmil - 15. Ayet:
Inn[a] arsaln[a] ilaykum
rasoolan
sh[a]hidan
AAalaykum kam[a] arsaln[a] il[a] firAAawna
rasool[a](n)
Meal:
Firavun'a bir
Rasul
gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda
şahidlik
edecek bir
Rasul
gönderdik.
4.
Nisa - 159. Ayet:
Wa-in min ahli alkit[a]bi ill[a] layu/minanna bihi qabla mawtihi wayawma
alqiy[a]mati yakoonu AAalayhim
shaheed[a](n)
Meal:
Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona iman etmiş olmasın.
Kıyamet gününde o, onlara
şahitlik
edecektir.
Not:
Ayette sözü edilen, sahitlik edecek olan kisi selam olsun Hz. Isa'dir
4.
Nisa - 41. Ayet:
Fakayfa i[tha] ji/n[a] min kulli
ommatin
bishaheedin
waji/n[a] bika AAal[a] h[a]ol[a]-i
shaheed[a](n)
Meal:
Her
ümmetten
bir
şahit
getirdiğimiz, seni de bunların üzerine
şahit
getirdiğimiz zaman, bakalım bunların hali nasıl olacak?
Her ümmetten getirilen sahit, ümmetlere gönderilen Rasuller'dir.
7. Araf
- 6. Ayet:
Falanas-alanna
alla[th]eena
orsila
ilayhim
walanas-alanna
almursaleen(a)
Meal:
Kendilerine
Rasul
gönderilmiş olanlara
soracağız
ve
gönderilen Rasullere de soracağız.
Ne sorulacagina dair örnek olarak 28:65'i verebiliriz. Dünyadayken
kendilerine gönderilmis olan Rasuller'e ne cevap verdikleri soruluyor.
Ayrica bakiniz:
43.
Zuhruf - 44. Ayet:
Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu
tutulacaksınız.
11. Hûd
- 54. Ayet:
In naqoolu ill[a] iAAtar[a]ka baAA[d]u [a]lihatin[a] bisoo-in q[a]la innee
oshhidu
All[a]ha
wa(i)shhadoo
annee baree-on mimm[a] tushrikoon(a)
Meal:
-Biz
ancak ‘seni ilahlarımızdan biri çarpmış’ demekten başka bir şey demeyiz,
dediler. -Ben,
Allah’ı
şahit tutuyorum.
Ve Siz de
şahit
olun ki, ben sizin O’nu bırakıp koştuğunuz şirklerden uzağım.
Not: Ayette söz alip cevap veren kisi selam olsun Hz. Hûd. Ki
Kur'an da Nebi olarak anilmayan bir Rasul'dür.
33.
Ahzap - 45. Ayet:
-Ya
Nebi!, biz seni bir
şahit(sahiden),
bir müjdeci(mubesshiran) ve bir uyarıcı(naziran) olarak gönderdik.
Her
Rasul'e Ayetler verilmistir!
Tabiat Ayetleri var, Olaganüstü Ayetler var, birde Kitap/Sayfa Ayetleri
vardir.
Bir Rasul'ün topluma gidip, insanlara Allah'in mucizelerini gösterip geri
cekilmesini, yada yalnizca postaci görevini yapmis oldugunu, insanlara hic
bir Ayet getirmeyip, kagita alinmaksizin sirf Vahiy üzere Rehberlik
yaptigini düsünmek, yanlistir. Allah'in her Rasul'ü mutlaka Ayetlerle
gelmistir.
Ayetler insanlara neden verilir? Önce bu soruya cevap alalim:
- Temizlenip arinabilmemiz icin (3:164)
- Aklimizi isletmemiz icin (2:242)
- Düsünüp ögüt alabilmemiz icin (2:231, 7:26)
- Dogruya ve Güzele kilavuzlanmamiz icin (3:103)
- Bizlere bir Rehber, Kilavuz olsun diye (2:2, 5:44)
- Bize ibadet yollarimiz bildirilsin diye (2:128)
Allah'dan baskasina kulluk etmemek, Namaz, Abdest, Zekat, Oruc....(98:5,
5:6, 9:31, 2:185, 2:196, 2:83, 2:125, ...)
Elciler neden gönderilir?, birinci bölümden bu yana yazdiklarimiz esasen bu
soruyu da cevaplamistir, kisaca:
- Insanlari müjdeleyip uyarsinlar diye (18:56)
- Insanlara Allah'in Ayetlerini bildirip, hesap gününe karsi uyarsinlar
diye(7:35, 6:130)
- Elciler geldikten sonra, insanlarin Allah'a karsi "bize birsey gelmemisti"
mazareti olmasin diye (4:165, 5:19)
- Elciler toplumlara örnektirler (33:21, 43:59, 60:4)
- aramizda ayriliga düstügümüz seyleri bize bildirmesi icin ve inananlara da
dogru yol rehberi ve rahmet olmasi icin Elciye Zikr/Kitap verilmistir
(16:64)
....
Kur'an
da Nebi olarak anilmayan, fakat isimleri ile belirtilmis Rasuller var
demistik.
Selam olsun, Hz. Hûd, Hz. Sâlih ve Hz. Sûayb.
Not: "Nebi olmayan Rasuller" gibi bir ifade Kur'an-da yoktur, ancak
arastirmamizi sürdürebilmemiz icin bu tabiri kullanmak zorundayiz.
Soru:
Sadece
Kur'an-da Nebi olarak anilmayan Rasuller'in kavimleri mi helak edilmistir?
Hayir! Örnek, Nebi olarak anilan Hz. Nûh, Hz. Lût ve
Hz. Ibrahim'in kavmide helak edilmistir(9:70). Bu hususta
aralarinda hic bir fark yoktur.
Soru:
Kur'an
da ismi ile belirtilen ancak Nebi olarak anilmayan Rasuller hangi kavimlere
gönderilmistir?
Hz. Hûd Âd kavmine, Hz. Sâlih Semûd kavmine ve Hz. Suayb Medyen, Eyke
halkina gönderilmistir.(Suara Suresi)
Soru:
Bu
kavimler Hz. Nûh'dan öncemi yoksa sonra mi var oldular?
Tufanla birlikte Hz. Nûh'un kavmi helak edilmis, dünyada
kurtarilanlarin disinda hic bir insan nesli birakilmamistir. Dolayisi ile bu
kavimler Hz. Nûh'un zürriyyetindendir. Hz. Nûh'dan önce yasamis
degiller idi. (71:26, 40:31)
Ve bu baglamda son Soru:
Sözkonusu Rasuller'in Nebiler'den bir farki var mi?
Kur'an-in
bütünlügüne göre aralarinda hic bir fark yok! Peygamberler arasinda Veli
takma adiyla ayriyetten Rasuller zümresi yok! Sözkonusu Rasuller'in birer
Nebi oldugunu daha sonra baska Ayetler'den ögreniyoruz.
57.
Hadid - 25. Ayet:
Laqad
arsaln[a]
rusulan[a]
bi(a)lbayyin[a]ti
waanzaln[a]
maAAahumu
alkit[a]ba
wa(a)lmeez[a]na
liyaqooma a(l)nn[a]su bi(a)lqis[t]i waanzaln[a] al[h]adeeda feehi ba/sun
shadeedun waman[a]fiAAu li(l)nn[a]si waliyaAAlama All[a]hu man yan[s]uruhu
warusulahu
bi(a)lghaybi inna All[a]ha qawiyyun AAazeez(un)
Meal:
Yemin
olsun, biz,
Rasullerimizi
açık-seçik delillerle
gönderdik ve onlarla birlikte
Kitap'ı ve Mizanı'da
indirdik
ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve
demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar
vardır. Allah bu sayede, kendisine ve
resullerine,
gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir.
Kur'an da bazi Ayetler'de Kitap ve Hüküm, Kitap ve Hikmet, Kitap ve
Mizan.... kavramlari Kitapla bir arada zikredilir. Bu demek degildir ki,
Kitap ayri Hüküm ayri, Kitap ayri Hikmetler ayri, Kitap ayri Mizan/Ölcü ayri....
ve saire. Hayir! Bunlar hep Allah'in Ayetlerinin özelligidir.
NOT: Peygamberimizin Kur'an disi vahiy alarak Hikmetler ögrendigini iddia
etmek acik bir sapiklik olsa gerek. Bu sapikligin bir devami olarak,
birileri her zaman kendine bir mertebe hazirlayip insanlari saptirmistir.
Tipki Iskender Evrenesoglu'nun yaptigi gibi. Kur'an-in bütünlügünü esastir!
Kisacasi Allah Ayetler vermeseydi, kim neye göre Hükmedecek, kim hangi
Hikmeti kavrayabilecek, kim neye göre Mizani, insanlar arasi Yasalari
belirleyecek, neye göre Adaleti saglayacak, nasil hükmedecekti? Insanlar
dogru yolu bulamayacaklari gibi Allah'in rizasinida bulamazlardi.
19.
Meryem - 58. Ayet:
Ol[a]-ika alla[th]eena anAAama All[a]hu AAalayhim mina
a(l)nnabiyyeena
min
[th]urriyyati
[a]dama
wamimman
[h]amaln[a]
maAAa
noo[h]in
wamin
[th]urriyyati
ibr[a]heema wa-isr[a]-eela
wamimman hadayn[a] wa(i)jtabayn[a] i[tha] tutl[a] AAalayhim [a]y[a]tu a(l)rra[h]m[a]ni
kharroo sujjadan wabukiyy[a](n)
Meal:
İşte
bunlar Allah'ın kendilerine nimetler sunduğu
Nebiler;
Adem'in
zürriyyetinden,
Nuh
ile beraber
taşıdıklarımızdan;
İbrahim
ve İsmail'in zürriyetinden
ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın
ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
57.
Hadid - 26. Ayet:
Walaqad
arsaln[a]
noo[h]an
wa-ibr[a]heema
wajaAAaln[a] fee
[th]urriyyatihim[a]
a(l)nnubuwwata
wa(a)lkit[a]ba
faminhum muhtadin wakatheerun minhum f[a]siqoon(a)
Meal:
Yemin olsun,
Nûh'u
ve İbrahim'i
de
Elcilikle görevlendirdik.
Nübuvveti ve Kitap'ı
bunların
zürriyetleri
arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan çoğu,
yoldan çıkmış olanlardır.
Belli
isimlerin zürriyetleri arasina Kitaplar verilmisse, Ayetler hayli hayli
verilmis demektir. Yoksa hangi Nebi olmayan Rasul insanlara nasil
rehberlik yapacak idi?
Hz. Nûh ile Hz. Ibrahim birer Nebi'dir. Her ikisinin Nesline Kitap ve
Nübuvvet verilmistir.
Ayetler ayri ayri sekilde
selam
olsun
Hz. Adem Hz. Nûh Hz. Ibrahim ve Hz. Ismail'in zürriyetlerinden
bahsetmekte. Egerki Hz. Nûh'un zürriyeti ile diger Zürriyetler
kastedilmis olsa idi, ayri ayri zikredilmesinin bir geregi kalmazdi. Hz.
Ibrahim'den öncede Nebiler var idi. Bunlardan birtanesi örnegin bizzat
Hz. Nûh ve Hz. Nûh'un zürriyetinden gelen Rasullerdir.
1. Hz.
Nûh
2. Hz. Hûd
3. Hz. Sâlih
4. Hz. Lût
5. Hz. Suayb
Isimlerini zikrettigimiz bu 5 Peygamberin konusunu ve konusmalarini
dinleyelim ve aralarinda hic bir fark olmadigini görelim! Suara Suresi
105. Ayetten itibaren:
026.105 Ka[thth]abat qawmu noo[h]in almursaleen(a)
Meal:
Nuh
kavmi
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not:
tekzip etmek = yalanlamak, yalanci saymak
026.123 Ka[thth]abat AA[a]dun almursaleen(a)
Meal:
Âd,
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not:
Âd, Hz. Hûd'un kavmi idi!
026.141 Ka[thth]abat thamoodu almursaleen(a)
Meal:
Semûd
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not:
Semûd, Hz. Sâlih'in kavmi idi.
026.160 Ka[thth]abat qawmu loo[t]in almursaleen(a)
Meal:
Lût
kavmı
gönderilen Resulleri tekzib etti
026.176 Ka[thth]aba a[s]-[ha]bu al-aykati almursaleen(a)
Meal:
Eshabı
Eyke
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not:
Eshabi Eyke ve Medyen halkina Hz. Sûayb gönderilmisti.
Hz. Nûh
026.106
I[th]
q[a]la lahum akhoohum
noo[h]un
al[a] tattaqoon(a)
Meal:
Kardeşleri
Nûh
onlara: "Sakınmaz mısınız?"
demişti.
Hz. Hûd
026.124
I[th]
q[a]la lahum akhoohum
hoodun
al[a] tattaqoon(a)
Meal:
Kardeşleri
Hûd
onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Sâlih
026.142
I[th]
q[a]la lahum akhoohum
[sa]li[h]un
al[a] tattaqoon(a)
Meal:
Kardeşleri
Sâlih
onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Lût
026.161
I[th]
q[a]la lahum akhoohum
loo[t]un
al[a] tattaqoon(a)
Meal:
Kardeşleri
Lût
onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Suayb
026.177
I[th]
q[a]la lahum
shuAAaybun
al[a] tattaqoon(a)
Meal:
Şuayb
onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Buraya kadar gördük ki, farkli bir söylem yok, devamina bakalim, neler
diyorlar.
Hz. Nûh:
026.107
Innee
lakum rasoolun ameen(un)
026.108
Fa(i)ttaqoo
All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.109
Wam[a]
as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz. Hûd:
026.125
Innee
lakum rasoolun ameen(un)
026.126
Fa(i)ttaqoo
All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.127
Wam[a]
as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz. Sâlih:
026.143
Innee
lakum rasoolun ameen(un)
026.144
Fa(i)ttaqoo
All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.145
Wam[a]
as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz. Lût:
026.162
Innee
lakum rasoolun ameen(un)
026.163
Fa(i)ttaqoo
All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.164
Wam[a]
as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz. Suayb:
026.178
Innee
lakum rasoolun ameen(un)
026.179
Fa(i)ttaqoo
All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.180
Wam[a]
as-alukum AAalayhi min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Mealler:
026:178 Ben size gönderilmiş, güvenilir bir
Rasulüm
026:179 Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin.
026:180 Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatım
alemlerin Rabbine aittir.
Soru: Rasuller neden kendilerine itaat edilmesini istiyor? Nicin?
Rasulllerin sadece Teblig edip uyarmakla yükümlü olmadiklarini iste
buradan da cok acik ve net olarak anliyoruz.
Not:
Hic bir Rasul yalnizca aldigi Vahyi teblig etmekle kavimlere gönderilmedi.
Bu cok yavan bir istir; Kur'an-in bütünlügüne göre ve zaten Vahyin amaciyla
da bagdasmaz. Peygamberler, kendisine uyup itaat edenlere Allah'in
verdikleri ile Rehberlik yapmistir, örnektirler. Konusunu ettigimiz kavimler
helak edilmistir, Peki, Peygamber ve az sayida insan ondan sonra ne
yapmistir? Peygamber yalnizca azabi müjdelemek icin mi geldi? Peygamber
kendisiyle beraber kurtulan insanlara ne sekilde rehberlik yapti? Ayetler
verilmeksizin rehberlik olur mu? Inananlara kuru kuru itaat emri verilmis
olsa idi, Peygamber vefaat ettikten sonra bu insanlar ne yapacakti?
Hadislere göremi hareket edeceklerdi?
Insanlar Allah'in verdigi Ayetler'den sorumludur. Allah Ayetlerini yalnizca
Peygamberlerine göndermedi!
Kur'an da bazi Rasul'ün dogrudan Nebi olarak anilmamasi, Nebi olmadigini
belgelemez. Tam aksini ortaya koyan Ayetler sunacagiz!
2.
Bakara - 151. Ayet:
Kam[a]
arsaln[a] feekum
rasoolan
minkum
yatloo
AAalaykum
[a]y[a]tin[a]
wayuzakkeekum
wayuAAallimukumu
alkit[a]ba
wa(a)l[h]ikmata
wayuAAallimukum
m[a] lam takoonoo taAAlamoon(a)
Meal:
Nitekim size aranızdan bir
Rasul
göndermişiz; size
ayetlerimizi
okuyor,
sizi
temizleyip arıtıyor,
size
Kitap'ı ve hikmeti
öğretiyor,
size, daha önce bilmediklerinizi
öğretiyor.
Ayetler verilmeksizin temizlenip arinmak, Kitabi ve Hikmeti ögrenmek,
daha önce bilinmeyenleri bilmek, olamaz. Bütün bunlar ancak Allah'in
Ayetleri ile olur.
Bu arada:
Siz saniyormusunuz ki, sonradan gelen bir Rasul, kendinden önceki Rasul'e
verilen Kitabi yalnizca kuru kuru sözler ile tastikledi? Hz. Isa, Incil ile
Tevrati tastikledi, Hz. Muhammed, Kur'an ile Incil ve Tevrati, önceki gelen
Kitaplari tastikledi. Allah hic bir Peygamberini desteksiz dayanaksiz
göndermez, kaldi ki mevzu tastidlemek oldugunda kendisine Ayetler verilmemis
olsun! Allah'in yasasidir bu, degisme olmaz.
3. Ali
Imran - 164. Ayet:
Laqad manna All[a]hu AAal[a] almu/mineena i[th] baAAatha feehim
rasoolan
min anfusihim
yatloo
AAalayhim
[a]y[a]tihi
wayuzakkeehim
wayuAAallimuhumu alkit[a]ba wa(a)l[h]ikmata
wa-in k[a]noo min qablu lafee
[d]al[a]lin mubeen(in)
Meal:
Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar
bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara bir
Rasul
gönderdi, onlara Allah'ın
ayetlerini okuyor,
onları
temizleyip arındırıyor,
onlara
Kitap'ı ve
hikmeti öğretiyor.
Oysaki onlar, bundan önce
açık
bir sapıklığın
tam içindeydiler.
Bir Rasul görev aliyorsa, diyebilirmiyiz ki: "Yalnizca vahyi teblig etmekle
yükümlüdür?"
Isin
püf noktasi da burada:
Allah'a iman edenler hayatlarina ne sekilde yön verip, ne sekilde davranip,
ne sekilde Allah'in rizasini bulacaklarini, hak ve adaleti, yol ve yöntemi
ne sekilde belirleyeceklerini nereden bilecekler?
Insanlara Rehber olacak, kilavuzluk yapacak, Ayetler verilmis olmasi
gerekiyor.
Bizler kac sayfalik Ayetler, kime Kitap kime sayfalar verildigini
tartismiyoruz. Bu bizim mevzumuz degil.
Acik
secik deliller, yani Beyyineler genelde Mucizeleri, kanit olan isaretleri,
delilleri kasteder. Ki Allah'in her türlü Ayetleri basli basina birer
Mucizedir. Kisacasi siz, Ayet kavramini ne sekilde degerlendirirseniz, Ayet
o sekilde karsiniza cikar! Kur'an-in bir cok yerinde "Ayetlerimizi/Ayetleri
yalanladilar" söylemi vardir, bu ifadelerden yalnizca mucizevi olaylari
anlayip yorumlamak bir hatadir. Kafirler yalnizca mucizevi olaylari
yalanlamadi ki, Allah'in Peygamberlerine verdigi yazili Ayetleri de
yalanladilar. Allah'in her Ayeti Allah'in varligina birligine birer
delildir, isarettir, beyyine dir. Acikcasi Beyyine kavramini sadece mucizevi
olaylar olarak yorumlarsak, bu genis kavrami daraltip dondurmus oluruz. Her
Ayet bir Beyyine, her Beyyine bir Ayettir. Allah'in Peygamberlere verdigi
sayfalar veya Kitaplar ise birer beyyine olmakla birlikte, insanlara bir yol
gösterici, aydinlatici, temizleyici, arindirici, bilmeyenleri bildirici,
kisacasi bir Kilavuzdur, bir Rehberdir. Bunu en iyi sekilde hayata gecirip
insanlara örnek olacak kisi de Allah'in görevlendirdigi Peygamberleridir.
Kur'an-in bütünlügünü esas alirsaniz, yalanlanip inkar edilen Ayetler'in
yalnizca Mucizevi olaylar olmadigini anlarsiniz.
NÜBUVVET:
N - B
-E
"haber
verdi"
anlamındaki kelimenin fâili: "nebî",
mastarı ise: "nübüvvet"
gelir. Buna göre
nebî:
Haber
getiren,
nübüvvet ise
"Haber
getirme görevi"
anlamındadır. Kur'an'da risalete göre daha az geçen bu kelime ve
türevlerinin hemen hepsinin sadece "insan elçileri", yani peygamberleri
ifade için kullanıldığını görüyoruz.(1)
Tekrar Ayetlere bakalim:
57.
Hadid - 26. Ayet:
Walaqad
arsaln[a]
noo[h]an
wa-ibr[a]heema
wajaAAaln[a] fee
[th]urriyyatihim[a]
a(l)nnubuwwata
wa(a)lkit[a]ba
faminhum muhtadin wakatheerun minhum f[a]siqoon(a)
Meal:
Yemin
olsun,
Nûh'u
ve İbrahim'i
de
Elcilikle görevlendirdik.
Nübuvveti ve Kitap'ı
bunların
zürriyetleri
arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan çoğu,
yoldan çıkmış olanlardır.
Hz. Ibrahim'in soyuna Peygamberlik verilmistir, selam.olsun. Hz.
Ibrahim, Hz. Ismail'le Beyt'in temellerini yükseltiyordu(2:127):
2.
Bakara - 128 ve 129. Ayet:
Rabban[a]
wa(i)jAAaln[a] muslimayni laka wamin [th]urriyyatin[a] ommatan muslimatan
laka waarin[a] man[a]sikan[a] watub AAalayn[a] innaka anta a(l)ttaww[a]bu
a(l)rra[h]eem(u)
Rabban[a] wa(i)bAAath feehim
rasoolan
minhum
yatloo
AAalayhim
[a]y[a]tika
wayuAAallimuhumu alkit[a]ba wa(a)l[h]ikmata
wayuzakkeehim
innaka anta alAAazeezu al[h]akeem(u)
Meal:
Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim
olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi
kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin.
Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin
ayetlerini
okuyacak,
kendilerine
Kitap'ı ve hikmeti öğretecek,
onları
temizleyip arındıracak
bir
Rasul
gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin,
tüm hikmetlerin kaynağısın.
Tufan ile Hz. Nûh'dan önceki nesiller ve kendi kavmi yer yüzünden
silinmisti. Insanlarin zürriyeti böylece Hz. Nûh'dan sonra devam
etmistir.
Suara Suresinde sözü edilen kavimler, Nuh kavminden sonra(17:17) bir biri
ardina var olan kavimler idi, birinin digerinin basina ne geldi, haberleri
yok degildi!, örnek(7:65-69, 7:73-74, 11:89). Bilhassa 11:89'a dikkat etmek
gerekir, Medyen halkina görevlendirilen Hz. Suayb, Nuh milletinden, Ad,
Semud ve Lut Milletine dikkat cekip, kendilerinden uzak olmadiklarini
vurgulamaktadir, buda demektir ki, bu Milletlerin bir birlerinden ve
akibetlerinin ne oldugundan haberleri var idi!
Bu
topluluklar Hz. Nûh'un neslinden/zürriyetindendir. Dolayisi ile bu
toplulukta görev alan Rasuller'e 6:89 ve 57:26'ya göre Nübuvvet görevi
verilmis olmasi gerekiyor.
Nebi olan Hz. Nûh'un zürriyetinden gelen kavimlere gönderilen Elciler birer
Peygamber idi. Nebi olmayan Rasuller degil! Kur'an da zaten Nebi ve Rasul
arasinda kesinlikle ayrim yapacak bir ölcü bile yok.
Tam askine, her defasinda iki kavram arasinda bir ayricalik olmadigini
gösteren Ayetlere rastgeliyoruz:
43.
Zuhruf - 6, 7 ve 8. Ayet:
-Wakam
arsaln[a]
min
nabiyyin
fee al-awwaleen(a)
-Wam[a] ya/teehim min
nabiyyin
ill[a] k[a]noo bihi yastahzi-oon(a)
-Faahlakn[a] ashadda minhum ba[t]shan wama[da] mathalu al-awwaleen(a)
Meal:
Biz,
öncekiler için de nice
Nebiler
gönderdik.
Onlara bir
Nebi
geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı. Biz, gücü-kuvveti onlardan daha
üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti.
Not!:
"Öncekilerin örnegi gecti" sözü bizim yorumumuz degil, Ayetin
icerigidir!
Nuh kavmi, Ad kavmi, Semûd kavmi, Ibrahim- ve Lût kavmi, Medyen halki,
Eykeliler..... helâk edildi!
Hepsine Selam olsun:
Hz.
Nûh, Hz. Hûd, Hz. Sâlih, Hz. Ibrahim, Hz. Lût, Hz. Suayb....
Her biri istisnasiz birer
Nebi
idi.
Allah'in Elcilikle görevlendirdigi her Rasul birer Nebi'dir, her Nebi birer
Rasul'dür.
Kur'an da bazi sorularin cevabi dogrudan verilir, bazi sorularin cevabi da
dolayli sekilde verilir, baska Ayetler aciklik getirir, gönderme yapar,
cevaplar, acik kapi birakmaz.
Kisacasi Kur'an-in bütünlügü esastir.
Sadece bir konu veya Ayetten yola cikarak fikir yürütmek yanlis sonuclara
götürebilir ve malesef bir cok kisi Peygamberler arasi ayrim yaparak, git
gide bu tür kavram ve konulara takilarak bir Peygamberin yerini almis ve
sapitmistir.
Kur'an-in
bütünlügüne göre Nebi ve Rasul arasinda hic bir fark yok. Birinci bölümden
bu yana, Rasul ve Nebi'in bir birinden farkli birseyler yaptigini göremedik!
Tam aksini ortaya koyacak birden fazla Ayetler sunduk ve devam ediyoruz.
2.
Bakara - 213. Ayet:
K[a]na
a(l)nn[a]su ommatan w[ah]idatan fabaAAatha All[a]hu
a(l)nnabiyyeena
mubashshireena wamun[th]ireena
waanzala
maAAahumu
alkit[a]ba
bi(a)l[h]aqqi
liya[h]kuma bayna a(l)nn[a]si feem[a] ikhtalafoo feehi wam[a] ikhtalafa
feehi ill[a] alla[th]eena ootoohu min baAAdi m[a] j[a]at-humu albayyin[a]tu
baghyan baynahum fahad[a] All[a]hu alla[th]eena [a]manoo lim[a] ikhtalafoo
feehi mina al[h]aqqi bi-i[th]nihi wa(A)ll[a]hu yahdee man yash[a]o il[a]
[s]ir[at]in mustaqeem(in)
Meal:
İnsanlar
bir tek ümmetti. Allah
Nebileri müjdeci ve uyarıcı
olarak gönderdi; insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm
vermek için onlarla birlikte
hak
Kitaplar
indirdi.
Ancak Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki
ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah, inananları, ayrılığa
düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola
eriştirir.
57.
Hadid - 25. Ayet:
Laqad
arsaln[a]
rusulan[a] bi(a)lbayyin[a]ti
waanzaln[a]
maAAahumu
alkit[a]ba
wa(a)lmeez[a]na
liyaqooma a(l)nn[a]su bi(a)lqis[t]i waanzaln[a] al[h]adeeda feehi ba/sun
shadeedun waman[a]fiAAu li(l)nn[a]si waliyaAAlama All[a]hu man yan[s]uruhu
warusulahu bi(a)lghaybi inna All[a]ha qawiyyun AAazeez(un)
Meal:
Andolsun
biz
Rasullerimizi açık delillerle gönderdik
ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde
kitabı
ve mizanı indirdik.
Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar
vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım
edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
3. Ali
Imran - 184. Ayet:
Fa-in ka[thth]abooka
faqad ku[thth]iba
rusulun
min qablika j[a]oo
bi(a)lbayyin[a]ti
wa(al)zzuburi
wa(a)lkit[a]bi almuneer(i)
Meal:
Seni
yalanladılarsa, senden önce de
Resuller
yalanlandı.
Açık-seçik deliller,
sayfalar
ve aydınlatıcı kitabı
getirmişlerdi onlar.
35.
Fatir - 25. Ayet:
Wa-in
yuka[thth]ibooka faqad ka[thth]aba alla[th]eena min qablihim j[a]at-hum
rusuluhum
bi(a)lbayyin[a]ti
wabi(al)zzuburi
wabi(a)lkit[a]bi
almuneer(i)
Meal:
Seni
yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamıştı.
Resulleri
onlara
açık-seçik deliller,
sayfalar
ve
aydınlatıcı kitap
getirmişlerdi.
7.
Araf - 35:
Y[a]
banee [a]dama
imm[a] ya/tiyannakum
rusulun
minkum
yaqu[ss]oona
AAalaykum
[a]y[a]tee
famani ittaq[a] waa[s]la[h]a fal[a] khawfun AAalayhim wal[a] hum ya[h]zanoon(a)
Meal:
Ey
âdemoğulları!
İçinizden size
ayetlerimi
bildiren
Rasuller
geldiğinde, korunup hallerini düzeltenlere hiçbir korku dokunmayacaktır,
tasalanmayacaklardır da.
6.
En'am - 130. Ayet:
Y[a]
maAAshara aljinni wa(a)l-insi
alam ya/tikum
rusulun
minkum
yaqu[ss]oona
AAalaykum
[a]y[a]tee
wayun[th]iroonakum
liq[a]a yawmikum h[atha] q[a]loo shahidn[a] AAal[a] anfusin[a] wagharrat-humu
al[h]ay[a]tu a(l)dduny[a] washahidoo AAal[a] anfusihim annahum k[a]noo k[a]fireen(a)
Meal:
Ey cin
ve insan topluluğu!
İçinizden size
âyetlerimi
bildiren
ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi
uyaran
Rasuller
gelmedi mi? Derler ki: «Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.» Dünya hayatı
onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
16.
Nahl - 43 ve 44. Ayet:
Wam[a]
arsaln[a]
min qablika ill[a] rij[a]lan
noo[h]ee
ilayhim fa(i)s-aloo ahla a(l)[thth]ikri in kuntum l[a] taAAlamoon(a)
Bi(a)lbayyin[a]ti
wa(al)zzuburi
waanzaln[a]
ilayka
a(l)[thth]ikra
litubayyina li(l)nn[a]si m[a] nuzzila ilayhim walaAAallahum
yatafakkaroon(a)
Meal:
Biz
senden önce de kendilerine
vahyettiğimiz
adamlardan/iki ayak üzerinde yürüyenlerden başkasını
göndermedik.
Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
Açık
delillerle, sayfalarla.
Sana da bu
zikiri
indirdik
ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin
derin düşünebilsinler.
Nebi ve Rasul'ün görev farki yoktur. Nebi Allah'dan Vahiy getirmisse(ki
ister kutsal Sayfalar olsun ister Kitap, nihayetinde Vahiy bütünüdür!)
kendisine Vahyolunani teblig edip hayata gecirmekle zaten Risalet görevini
de üstlenmis oluyor. Ayni zamanda, bir Rasul Risalet görevini yerine
getiriyorsa, daha önce bundan haberdar olup ne yapip ne yapmamasina yönelik
Allah'dan Haber almis olmasi gerekiyor. Ki haliyle nübuvvet göreviyle
yüzlesmis oluyor. Allah'dan haber alan bir Rasul, insanlari yalnizca uyarip,
teblig etmekle görevlendirilmedi. Böyle bir iddia Kur'an'la bagdasmaz.
Kur'an-in bütünlügüne göre her Rasul bir Nebi, her Nebi bir Rasul'dür. Her
Peygambere Ayetler verilmistir, hic bir Rasul Ayetler verilmeksizin
gönderilmemistir.
Bazi Ayetler'de, Rasul ve Nebi, her iki kavram bir arada ifade edilmektedir,
bunun gayesini en iyi Allah bilir.
Belki
böylelikle Allah bazi insanlarin sapitmasini dilemistir?
Kanaatimizce,
(özellikle Hac Suresi 52. Ayet) her iki kavramin bir arada ifade edilmesi(
...ne Rasul nede Nebi...) ya bir birini güclendirici veya aralarinda hic bir
fark olmadigini göstertmek icin kullanilmistir. Eger Allah Hac Suresinde
sadece Nebi veya sadece Rasul kavramini kullanmis olsa idi, bu sefer
insanlar baska türlü sapitip, Rasullerin düsüncelerine Seytan
karisabiliyormus, demekki Nebilerde böyle bir sey yok kanisina varacaklar
idi(yada tam tersi Nebilerde var Rasullerde yok kanisi olurdu). 33:40'ci
Ayette kanaatimizce yanlis yorumlaniyor, "Rasulullahi" ifadesi Hz.
Muhammed'in yalnizca Allah'in Elcilik görevini yapiyor olmasini vurguluyor,
Nebi ve Rasul arasinda bir fark oldugunu göstertmiyor ki!, adamlarinizdan
hic birisinin babasi degildir demekle söylemler bir birini tamamliyor.
3:81'e gelince, orada ki sözkonusu Misak yalnizca Peygamberlerden alinmadi,
Peygamberlere itaat edip, Allah'a iman etmis insanlar'dan da haliyle
alinmistir bu Misak(neden Ayetlerin devami okunmazki? ayetin devamini
okursaniz söz verenlerin sadakati ortaya cikacak!, Yahudiler Allah'a söz
vermemismiydi? Son Peygamber gelipte ellerindekilerini tasdikleyince neden
sözlerinden döndüler???????????), ikincisi, sonradan gelecek olan Rasul her
zaman bir Nebi idi, nitekim gelipte öncekini tastiklemek ancak ve ancak yine
Allah'in Ayetleri ile olur. Kuru kuru hangi Rasul geldi de öncekini
tastikledi? Allah her zaman Ayetlerini yine gönderidig Ayetleri ile
tasdikletmistir.
Kisacasi Kur'an-in bütünlügünü esas aldigimizda Peygamberlerin arasinda hic
bir ayrim, ayricalik yok. Sünetullah'da degisme olmamistir, olmazda.
Bosu bosuna kimse bir Rasul beklemesin, Allah Yahudilere cikisiyor, Tevrat
ellerinde iken Hakemmi ariyorlar diye, biz Müslümanlar büyük bir Nimet olan
Kur'an-a kavusmusken daha hangi Rasul gelipte bizi dogruya iletecek?
Kur'an-in bütünlügünü göz ardi ettigimiz sapitmak pek mümkündür.
Kimilerine göre Kur'an-da kendilerine Kitap verilmis Peygamberlerin Nebi
olarak anildigina isaretler var imis.... ancak saglam bir dayanak arz
etmiyor ki. Etmiyor cünkü diger Rasuller baska Ayetler'de Nebi olarak
anilmakta, ve hal böyleyken kime Kitap verilip kime verilmedigini Kur'an-dan
cikartmak kesinlikle mümkün degil. Bir yere kadar ayrim yaptik, ondan
sonra? Ademogluna toplam kac Peygamber gönderildigini dahi bilmiyoruz, kaldi
ki aralarinda, sınırlı bilgilere dayanarak ve Kur'an-in bütünlügünü
gözetmeksizin: ayrim yapalim!? Bu vebalin altina biz girmek istemeyiz.
Acikcasi Peygamberler arasi her ne sekilde olursa olsun ayrim yapmak bizim
haddimize degildir, kanaatimiz:
Her
iki kavram'in es anlamli olup, ayni kisinin iki türlü sifati, tek kiside
toplaniyor olmasidir.
En
dogrusunu süphesiz Yüce Allah bilir!
Allah rizasi icin dogrusunu anlamaya calistik/calisiyoruz, hatalardan muaf
tutulmadik, insaniz. Ayetlere dayanarak görüslerimizi belirttik.
"Iste biz yazdik bu konuda kapandi..." gibi bir iddiamiz yok. Tam aksine,
hatalarimizi insaAllah düzeltip dogrusuna bakalim.
Allah
razi olsun ve hamd olsun Subhan Allah'a.
Bakara - 136:
Şöyle
deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a,
onun torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve
diğer
Nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız.
Biz yalnız O'na/Allah'a teslim olanlarız."
Bakara - 285:
Rasul,
Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a,
onun meleklerine, kitaplarına,
rasullerine inanmışlardır.
Allah'ın
rasullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız.
Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş
yalnız sanadır."
Nisa - 69:
Allah'a
ve
rasule
itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet
verdikleriyle beraberdirler.
Nebilerle!, hak dostlarıyla, şehitlerle, hayır ve barışı sevenlerle. Ne
güzel dosttur bunlar!
|