KUR'ANDAKİ HANİFLİK

                                             HANİF=TEKTANRICI=MONOTEİST=MUVAHHİD

HANİF DİN=İSLAM

-Ana Sayfa
-Haniflik Nedir?
-Aramızdaki Ortak Söz
-Hanif Müslümanlık
-Kur'anda Hz. İbrahim
-Kur'anda Haniflik Kavramı
-Kur'anda Millet Kavramı
-İbrahim'in Haniflik Tanımı
-Hz. İbrahim'in Kavmi
-Hz. Muhammed Hanif mi?
-Haniflikte Güzel Örneklik
-Neden Çarpıtma Yapılıyor?
-Fıtratımızdaki Güzellik
-Muvahhidlik = Haniflik
-Abese ve Haniflik
-Hümeze ve Lümeze
-Makam-ı Mahmud
-Övgüye Layık Konum
-Resullerimiz Korunmuştur
-Ayrım Yapmak Yasaktır
-Haniflik Kimin Tekelinde?
-Vakıa'daki Üç Grup
-Mevlid-i Şerif Anısına
-Hanifçilere 100 Soru

BAZI YANILGILAR

-Arap/Yahudi Karşıtlığı
-"Slm Slm" Kimin Selamı?
- Kim, Neyi Dikte Etmiş?
-Söke Söke Almak

GERÇEKLER

-ZİG-ZAG ÖRGÜTÜ
-JORGE LUIS BORGES
-JANA KANDIRMACASI

HANİFDOSTLAR FORUM

-ALPEREN
Ali İmran-68

Şu bir gerçek ki, insanların İbrahim'e gönülce en yakın olanları, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah, müminlerin Velî'sidir.

  ZİG-ZAG HAYALİ BİR ÖRGÜT MÜ?

   Şimdilerde google’lamak moda. Google’da varsan ve hakkında negatif bir şey yazılmamışsa ne ala. İşin şakası bir yana google gibisi yok. Sanal dünyada varolan neyi ararsan anında buluyor ve hizmetine sunuyor. ZİG-ZAG örgütü yada grubu hakkında google’da bir araştırmaya girdiğinizde  karşınıza sadece Aiberg’in verdiği bilgiler çıkıyor. Şöyle denilebilir; ‘ZİG-ZAG çok gizli bir örgüttür bu yüzden yok’. İyi de  ZİG-ZAG örgütünün temeli olan THULE hakkında envai çeşit bilgi var. Thule’yi geçin,  bu THULE’nin temeli olan ve aslında bir GERMEN TARİKATI olan GERMENORDEN  hakkında bile bir sürü detay var. Sözün özü gizli birer örgüt olan GERMENORDEN ve THULE hakkında bu kadar değişik kaynakta bu kadar bol bilgi varken neden  ZİG-ZAG hakkında tek kaynaktan bilgi var?  ZİG-ZAG örgütünü kuran Aiberg olsa sorun yok, zorunlu olarak tek kaynaktan diyebiliriz ama Aiberg bu örgütte 12. kişi. Yani 12. KMA (koordinatör). Hans’tan bir önceki kişi BORGES idi. Hani şu agnostik takılan Borges. İnternette GERMENORDEN ve THULE ile ilgili varolan bilginin onlarca kat daha fazlası ZİG-ZAG ile ilgili varolmalıydı. Zira ZİG-ZAG hepsinden daha yeni.

   İddia edildiğine göre ZigZag Thuleden ayrılarak kurulmuş.Neden ayrılmış? Çünkü Thule amacından sapmış ve siyonistlerin eline geçmiş. Edindiğim bilgilere göre burada bir yanlışlık var. Thule kurulduğu ilk günden beri pozitif amaçlar gütmüyordu. Thulenin kökeninde en başta Siyonistler var.Onunda kökeninde Germonerden tarikati var. Onun da kökeninde tapınakçılar var. Sözün özü en başından beri İslamla Kur’anla Allah ve peygamberle zerre kadar alakası olmayan bir örgüt...   Kim kimden ve neden ayrılıyor? Thule kurulduğu ilk günde Tapınakçı Geleneğe Bağlı, özgün bir mason locası ve okültist, simyacı ve Kilise karşıtı bir yapıya sahipti. Thule nasıl bozuluyor sonra da bundan Zig-Zag grubu ayrılıyor? Thule’de bozulma falan yok. Bu adamların Aiberg’in anlattığı mevzularla –en başından beri- uzaktan yakından alakaları yok. -Anlatılan Zig-Zag-  ile Thule ve Germonerden birbirine taban tabana zıt. Hasılı kelam Zig-Zag grubu bu Thule ve Germonerden örgütlerinden ayrılıp da kurulmuş OLAMAZ.

   Thule ve kurucusu Baron von Sebottendorff hakkında detaylı bilgi için Aytunç Altındal’ın ‘Bilinmeyen Hitler’ isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Thule, Germonerden ve Baron von Sebottendorff hakkında bilgi:

   Tapinakci gelenegin bir devami olan Thule Dernegi, kendisine sembol olarak gamali haçi benimsemisti. Bu sembol daha sonra Thule Derngi'nin bir ürünü olan Nazi partisinin de resmi amblemi oldu. Ilginç olan, gamali haçin, Thule'nin Tapinakci kökenine uygun olarak,yahudi mistisizminine ait bir sembol olusuydu. Kabalistik ve masonik kaynaklarda çogu kez Siyon
yildizi ile içiçe kullaniliyordu.

   19. yüzyilin basinda, Almanya'da asiri sag egilimlere sahip ve birbirleriyle de yakin iliskilere sahip olan üç Tapinakçi örgüt kurulmus durumdaydi: Armanenschafft, Ordo Templi Orientis ve Ordo Novi Templi. Her üçü de Tapinakçi gelenege bagli, yani Kabala mistisizmine ve masonik ideolojiye sahip olan bu üç örgütün en önemli icraatlarindan birisi, Michael Howard'a göre, Germenorden (Alman Tarikati) adli örgütün kurulusuydu. I. Dünya Savasi'nin hemen öncesinde kurulan örgüt, Aryan irkinin üstünlügünü savunuyor, pan-Cermenik bir Alman Imparatorlugu'nun kurulmasini ve Hiristiyanlik öncesi (pagan) antik Alman kültürünün yeniden uyandirilmasini hedefliyordu. Örgütün amblemi gamali haçti ve tüm ritüellerini de mason ritüellerinden almisti.

   I. Dünya Savasi sirasinda atesli Alman milliyetçilerini organize eden Germenorden'in ortaya çikardigi en önemli sonuç ise savasin hemen bitiminde kurulan ünlü Thule Dernegi'ydi. Thule Dernegi, ya da Almanca adiyla Thule Gesselschaft, Baron von Sebottendorff adli bir Alman milliyetçisi tarafindan Germenorden'in devami niteliginde olusturulmustu. Sebottendorff ilginç birisiydi. Doguya geziler yapmis, Misir ve Istanbul'da uzun süre kalmisti. Bu gezileri sirasinda simya, astroloji ve Kabala üzerinde çalismis, Gül-Haç felsefesi üzerinde de uzun arastirmalar yapmisti.13 1901 yilinda, Fransiz Grand Orient obediyansina bagli olan bir mason locasina katildi. Sebottendorff'un bagli oldugu loca politik amaçlari olan bir locaydi ve o dönemde Halife Abdülhamid'e karsi devrim hazirligi yapan Ittihat ve Terakki dernegi ile de çok yakin iliskilere sahipti.

   Sebottendorff'un masonik kariyerine Aytunç Altindal da "Hitler Dogmadan Önce" baslikli yazi dizisinde deginmisti. Altindal'a göre, Sebottendorff, "Bursa'da Abraham Termudi adli bir yahudi bankerin delaletiyle Memphis adiyla taninan mason locasina üye yapilmisti."Baron, o yillarda bir de Türk Masonlugu ve Bektasilik adli bir kitap yazmisti. Altindal'a göre
Sebottendorff, II. Dünya Savasi'nin ardindan Türkiye'de "görünmeyen eller" tarafindan saklanmisti. (Bu "görünmeyen eller", büyük olasilikla Neo-Nazi masonlarin üye oldugu Moral Re-Armament derneginin Türkiye'deki kolu olan Manevi Cihazlanma Dernegi'ydi.)

   Sebottendorff'u bu denli önemli kilan icraati ise kuskusuz kurdugu ünlü Thule dernegiydi. Baron, 1910 yilinda, Istanbul'da bulundugu siralarda, masonluk ve simya prensiplerini anti-komünizm ve asiri sag felsefe ile birlestiren kendine bagli yeni bir örgüt kurmaya karar verdi. 1916 yilinda Germenorden ile baglantiya geçti ve sonraki iki yil içinde örgütün en etkin üyesi haline geldi. Sonuçta, 1918 yilinda Germenorden'in adi Thule Gesselschaft'a dönüstürüldü ve Sebottendorff da örgütün büyük üstadi oldu. Umberto Eco, Thule'nin kurulusunu söyle anlatiyor:

   1912'de Ari irkin üstünlügünü öne süren Germenorden diye bir grup olusuyor. 1918'de Baron von Sebottendorff diye biri buna bagli bir grup kuruyor: Thule Gesselschaft; gizli bir dernek. Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri ama güçlü irksal, pan-Cermenist, Yeni-Arilik egilimleri var. 1933'te de, bu Sebottendorff, kendisinin ektiklerini Hitler'in biçtigini yaziyor. Öte yandan, gamali haç, Thule Gesellschaft çevresinde ortaya çikiyor. Thule'ye ilk katilanlardan biri kimdi? Rudolf Hess, Hitler'in kötü yoldasi. Sonra Rosenberg! Sonra Hitler'in kendisi! Gazetelerde okumussunuzdur, Hess, Spandau'daki hücresinde bugün bile içrek (batini) bilimlerle ugrasiyor... (Thule'nin kurucusu olan) Sebottendorff, 1924'te, simyayla ilgili bir kitapçik yaziyor... Gül-Haçlar'la ilgili bir roman da yaziyor.

   Eco'nun anlattiklarindan da anlasildigi gibi "Tapinakçi Gelenege Baglilik'in çesitlemelerinden biri" ya da daha basit bir ifadeyle özgün bir mason locasi olan Thule, Nazi partisinin öncüsü ve hatta gerçek kurucusuydu. Örgüt kurulduktan sonra hizla büyüdü. 1918 yilinda yalnizca Münih kentinde 250, tüm Bavyera'da ise 1.500 üyeye sahipti. Üyeler arasinda; yargiçlar, avukatlar, polis sefleri, aristokratlar, doktorlar, üniversite hocalari, bilim adamlari, subaylar, sanayiciler ve is adamlari vardi. Önde gelen üyelerden Bavyera Adalet Bakani Franz Gurtner, ayni makama Nazi rejimi sirasinda da atandi. Thule üyelerinden polis sefi Wilhelm Frick ise Nazi Almanyasi'nda Içisleri Bakanligi yapacakti. Thule'nin Nazi partisine dönüsümü bir dizi olayin sonucunda gerçeklesti. Örgüt, kuruldugu günden itibaren komünistlerle sürekli çatisma halindeydi. 1919'daki komünist ayaklanma sirasinda Thule yeraltina çekildi ve asiri sagci karsi-devrimcileri organize ederek silahli bir terör gücü olusturdu. Komünistlere karsi halk destegi kazanmak içinse, Alman Isçi Partisi'ni kurdu. Iste bu siralarda Adolf Hitler de Thule'ye katildi. Hitler, savas öncesi dönemde okültizmle yakindan ilgilenmis, özellikle Armanenschafft'in kurucusu Guido von List'in teorilerinden çok etkilenmisti. Bu nedenle, bir
Tapinakçi örgütü olan Thule'ye kolayca adapte oldu. Thule'nin siyasi uzantisi olan Alman Isçi Partisi'nin kendisine amblem olarak gamali haçi seçmesi ise Hitler'in etkisiyle olmustu.

   1920 yilinda Alman Isçi Partisi'nin adi Nasyonal Sosyalist Parti (Nazi Partisi) olarak degistirildi. Partinin lideri ise elbette Hitler'di. Hitler'in bu hizli yükselisi, Thule'nin destegi ile olmustu. Hitler'i kesfeden kisi, Thule'nin önde gelen isimlerinden Deitrich Eckart idi. Eckart, yasli bir okültist kadinin kendisine yillar önce anlattigi "Almanya'yi kurtaracak Mesih" prototipini Hitler'de görmüstü. Bu nedenle bu genç adamin elinden tuttu, onu Thule'nin zengin ve etkili üyeleri ile tanistirdi. Nazi partisini ilk günlerinde finanse edenler zengin Thule üyeleriydi; Thule üyesi polis sefleri de Hitler'e korunma sagladilar. Thule'nin Nazi Partisi'nin çekirdegi olduguna, Aytunç Altindal da deginmisti. "Hitler'in ünlü Nasyonal Sosyalist Alman Isçi Partisi (NSDAP), 1920'de Thule tarafindan baslatilan çabalarla kuruldu" diyen Altindal, Thule'nin özellikleri arasinda da "okültizm, simyacilik ve Kilise karsitligi"ni sayiyordu. Bunlar, bildigimiz gibi Tapinakçi-mason geleneginin basta gelen özelliklerindendir. Katolik ilahiyatçi August Knoll da 1950'de, Hitler'in Kilise aleyhtari görüslerinin asil olarak Thule kaynakli oldugunu dile getirmistir.

   Kisacasi, Theosophical Society'den baslayarak; Viril, Armanenschafft, Ordo Templi Orientis, Ordo Novi Templi, Germenorden ve Thule gibi okült derneklerin birbirlerinden aktararak tasidiklari Tapinakçi-mason gelenegi, Nazi partisinin gerçek kökenini olusturmustu. Naziler, 1314 yilinda kesin olarak yasaklanmalarinin ardindan yer altina giren ve Gül-Haç ve masonluk gibi örgütlerle yeniden ortaya çikan Tapinakçi gelenegin yeni bir varyasyonundan baska bir sey degildiler. Bunu açikça ifade etmekten de çekinmediler. Hitler, Nazi parti sistemini mason localarinin sistemine uygun bir biçimde düzenlemis ve bunu da açik açik söylemisti. 1934 yilinda ise söyle demisti: "Biz bir örgüt kuracagiz, saf kan ilkesinin etrafinda toplanmis Tapinak Sövalyeleri Biraderligi."  Bu "Tapinak Sövalyeleri Biraderligi"ni kurmakla görevlendirilen kisi ise kisa zamanda III. Reich'in Hitler'den sonraki ikinci adami haline gelecek olan Heinrich Himmler'di. Himmler, 1920'li yillarda Hitler'in bodyguardlari olarak görev yapmis olan SS (Schutzstaffel) örgütünü Tapinakçi ve mason sistemine göre düzenleme isini üstlendi.19 Himmler, SS'ler içinde özel bir arastirma grubu da olusturdu; bu grup, Tapinakçilar'in ve diger okült derneklerin tarih içindeki yerini arastirmakla görevliydi. SS'ler ayni zamanda Tapinakçilar'in belirgin özelligi olan anti-Hiristiyan ritüellere de sahiptiler. Himmler'in liderliginde yapilan SS törenlerinde Nasyonal-Sosyalist marslar söylenerek Hiristiyan haçi yakilir ve yerine gamali haç yerlestirilirdi.

   Bu bölümün basinda, Naziler'in Yeni Düzen'inin seküler olusuna dikkat çekmistik. Bu durum, bizleri, Nazizm ile Tapinakçilar ve yahudi önde gelenleri arasindaki bir Ittifak iliskisi aramaya yöneltiyordu. Nazizmin Tapinakçi kökeni ile ilgili inceledigimiz tüm bu bilgiler ise bize kuskularimizin yersiz olmadigini, gerçekten de Naziler'in Ittifak'la yakindan ilgili, hatta Ittifak'in bir parçasi olduklarini göstermektedir. Bu bilgiler, Naziler'in Yeni Düzen'inin neden seküler ve din aleyhtari oldugunu da açiklamaktadir. Çünkü eger Naziler Ittifak'in bir
parçasi iseler, kurmaya çalistiklari Yeni Düzen'in, Ittifak'in kurdugu Novus Ordo Seclorum'un bir türevi olmasini da son derece normal karsilamak
gerekmektedir.

   Ancak bu noktada normal olmayan bir görüntü ile karsi karsiya kaliyoruz. Eger Nazi Partisi Tapinakçi-mason gelenegine bagli bir örgütse, 6 yüzyillik Tapinakçi-mason gelenegine göre, Nazilerin de Yahudi önde gelenleriyle isbirligi içinde olmasi gerekir. Çünkü, 2. bölümde inceledigimiz gibi Tapinakçilar ve onlarin devami olan örgütler, yahudilerle daimi bir ittifak kurmuslar ve basta dini otorite olmak üzere her türlü düsmana karsi ortak bir savas vermislerdir. Ancak, Naziler'e baktigimizda, ideolojilerinin merkezinde fanatik bir antisemitizmin var oldugunu görürüz. Hatta tarih kitaplari, Naziler'in gözü dönmüs birer yahudi düsmani olduklarini ve bu nedenle de 6 milyon yahudiyi II. Dünya Savasi sirasinda kurulan toplama kamplarinda acimasizca imha ettiklerini anlatmaktadir.

   Aytunç Altindal da bu konuya dikkat çekmis ve "Thule'nin bünyesinde hem mason olan hem de yahudilerden nefret eden bir çok soylu" oldugunu yazmisti. Altindal, bunun yanisira Alman localarinin kuruculari arasinda çok sayida antisemit olduguna da dikkat çekiyordu. Bunun ardindan da "günümüzde yanlis bilinen bir olguya" deginmek gerektigini, "mason
localarini yahudilerin kurduklari ve bunlar araciligiyla dünyada egemenlik saglamak istedikleri gibi bir saplanti"nin var oldugunu yazmisti. Kisacasi Altindal'a göre, Alman localarindaki antisemit egilimler, masonlar ve yahudiler arasinda bir ittifak oldugunu açikça yalanliyordu.

   Altindal'in yazdiklari ilk bakista dogruydu. Öyle ya, antisemitizmin mason localarinda ve Thule'de bu denli güçlü bir biçimde var olusu, baska nasil açiklanabilirdi?

http://www.harunyahya.org/kitap/YMD/YMD5.html

hanifliknedir@sitemynet.com